Kehf’ten Zülkarneyn’e

Kehf sûresinde Ashâb-ı Kehf, Bahçe Sahipleri, Hazreti Hızır (aleyhisselâm) ile Hazreti Musa (aleyhisselâm) ve Hazreti Zülkarneyn (aleyhisselâm) kıssaları olmak üzere dört kıssa ve Hazreti Âdem’den (aleyhisselâm) bahsedilen bir bölüm vardır.

Bu sûre, Kur’ân’da Allah’a (celle celâluhu) hamd ile başlayan beş sûreden biridir. [i] Kur’ân’a hamd ile başlarız ve teşekkürün zirvesi olan hamd ile sık sık karşılaşırız. İlahî Beyan, Allah’a nasıl şükredilmesi gerektiğini bizlere hatırlatır.

Kehf sûresindeki kıssalar, birbirinden bağımsız gibi gözükse de bütüncül bir nazarla bakıldığında, birbirini takip eden hadiseler dizisi gibidir. Gelişmeler adaletsizliğe karşı duran gençlerle başlar ve adaletsizliğin karşısında duran Hazreti Zülkarneyn (aleyhisselâm) ile biter. Parantezin başı da sonu da adalettir.

Ashâb-ı Kehf’in mağarası için Kur’ân’da “el” eki kullanılır. Arapçada belirtme edatı olan bu ek, hususiyet ifade eder, yani Ashâb-ı Kehf bildikleri bir mağaraya sığınmışlardır. Anlaşılan o ki mağaraya sığınmaya karar vermeden önce de gidip geldikleri ve bir kısım istişarelerini yaptıkları bir yerdir o mekân. Önceden belirlemişlerdir yapacaklarını, artık bıçak kemiğe dayanınca da orada bir süre kalmaya karar verirler, şehre dönmezler; dönerlerse başlarına geleceklerin farkındadırlar.

Üç asır sonra uyandıklarında aralarından birisinin “dikkatli, latif ol” anlamına gelen “vel yetalattaf” mesajı dikkat çekicidir. Enteresandır ki tefsirlerdeki bilgilere göre bu kelime, Kur’ân’ın tam ortasındaki kelimedir.[ii] Yani tam da ortada, İlahî Beyan bizlere latif olmayı tavsiye eder. Maksat hasıl olur; artık şehirde işler düzelir. Ashâb-ı Kehf bunu öğrendikten sonra onların misyonu da bitmiştir. Allah onları muhafaza etmiş, uyandırmış ve daha sonra ruhlarını kabz etmiştir.

[i] Fâtiha, En’âm, Kehf, Sebe ve Fatır.

[ii] İmam Suyuti , El-İtkan Fi Ulumi’l Kur’ân, Kehf Sûresi Tefsiri.

Bu yazıyı paylaş