Manga Kültürü

Evin kapısından içeriye hızla ve heyecanla giren 11 yaşındaki Munise, elini havaya kaldırarak kütüphaneden aldığı kitapları sallıyordu. Annesi uzaktan ne olduğunu anlayamamıştı. Ayakkabılarını çıkarıp annesinin yanına yaklaşan küçük kız, kitabı açıp okumaya başlamıştı. Kitap Almancaydı, lakin bir gariplik olduğunu fark eden anne, kızına, “Kitabın sayfasını soldan sağa çevirdiğinin farkında mısın?” deyivermişti. Hemen bir kahkaha atan Munise, “Anne! Bu manga türü, bu şekilde okunur.” diyerek annesine yeni bir dünyanın kapılarını açıvermişti.

Manga Nedir?

Manga; bilim kurgu ve fantastik temalardan oluşan, Japonca “gelişigüzel” anlamına gelen “man” ile “resim” anlamına gelen “ga” kelimelerinden türetilen bir Japon çizgi roman türüdür.[1]

Çin ve Japon kültürlerinde, geçmişi 12. yüzyıla kadar uzanan resim ve yazı sanatının örnekleri, odun parçaları üzerine yapılmıştır. Bu sanat eserleri, Uzak Doğu sosyal hayatının önemli bir unsuru hâline gelmiştir. Tahta üzerine yapılan resimler, zaman içinde sanatçıların geliştirdiği tekniklerle biçim değiştirmiştir. Günümüzdeki manga sanatının temelini oluşturan bu eserler, çizgiler ve çerçeveler kullanarak hikâyeleştirme ve anlatma metodunu ihtiva eder. Manganın ilk örneği, 1902’de Rakutan Kitazawa tarafından gazetede yayımlanan bir çizgi romandır. Bu çizgi romanlar, bir kahramana odaklanan hikâyeleri içerir.

  1. yüzyılda Japonya ile Avrupa arasındaki seyahatlerin artması, kültürler arası etkileşime vesile olmuş ve Japon çizerler, Avrupalı meslektaşlarından etkilenerek manganın çizgi roman formunu benimsemeye başlamıştır. Japon çizerler, özellikle ünlü mizah dergisi Punch’tan ilham alarak Toba-e adlı dergiyi çıkarmışlar ve Japonya’da yaşayan yabancılara hitap etmişlerdir. Amerikan ve Avrupa çizgi roman esaslarını benimseyen Japon sanatçılar, özgün illüstrasyonlar ve panolama teknikleriyle manganın gelişimine önemli katkılarda bulunmuşlardır.[2]

1920’lerde Japonya’da meydana gelen kültürel ve sosyal değişimler, ilk kez işçi sınıfının oluşmasına yol açmıştır. Bu dönemde, mangalar ekonomik sıkıntılar ve adaletsizlikler gibi halkın sorunlarını ele almaya başlamıştır. Manga, bu bağlamda bir direniş aracı olarak kullanılmış ve manga sanatçıları halkın sesini duyurmaya çalışmıştır. Bu dönemde halkın sorunlarını ve politik izlenimleri ifade etmek maksadıyla manga federasyonları kurulmuştur. Gazetelerde yayımlanan manga çizgi romanları, “manga” ve “mangaka” (manga çizeri) terimlerinin Japonya’da yaygınlaşmasına vesile olmuştur. O dönemdeki çizgi romanların ağır bir anlatım diline sahip olduğu ve hayal gücünün sınırlı olduğu görülmektedir.[3]

1950’lerden itibaren, manga türünün etkili isimlerinden biri olan Tezuka Osamu ile birlikte çocuklar için hazırlanan şirin, eğitici ve bilim kurgu unsurları içeren yeni bir manga tarzı ortaya çıkmıştır. Bu tür mangalar, çocuklar için güvenilir bir eğlence kaynağı olarak görülmüştür. Savaşın acılarından kaçmaya çalışan genç kitlenin de ilgisini çekmeye başlamıştır. Bu dönemde, genç manga sanatçıları, yaşıtlarına hitap eden manga türleri oluşturmuşlardır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan çizgi romanları ve Walt Disney’den etkilenerek yapılan mangalara yeni çizim teknikleri de eklenmeye başlamış, bu da manganın yeniden yapılandırılmasına sebep olmuştur.[4]

Manga Türleri

Osamu Tezuka’nın çizgi roman teknikleri, Amerika veya Avrupa’daki yaklaşımlardan farklıdır. Tezuka, olayları veya düşünceleri aktarmak için Amerikan çizgi romanlarına göre daha az kelime ve bir hikâyeyi anlatmak için daha fazla kare ve sayfa kullanmıştır.[5]

Manga çizimlerinde öne çıkan özellik, karakterlerin görünüşleridir. Büyük gözler ve hisleri yansıtan bakışlar, onu diğer formlardan ayıran bir özelliktir. Batı çizgi romanında her sanatçının çizgisi ve dili farklıdır, oysa mangada sanatçının imzasını görmek neredeyse imkansızdır. Batı çizgi romanlarının aksine mangada herhangi bir yaş sınırlamasının olmaması, geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştır. Mangayı büyük kitlelere ulaştıran bir başka unsur ise ekonomik olmasıdır. Kültürünün gelişim sürecinde kitlesine kolayca ulaşabilmek adına, ucuz kâğıda, az tramlı ve tek renk olarak basılmaya başlayan manga; zamanla bunu bir stile dönüştürüp kendi kurumsal kimliği hâline getirmiştir.[6]

Manganın; aksiyon, komedi, drama, macera, korku, tarih, gizem, romantizm, gerilim, bilim kurgu ve fantezi gibi birçok çeşidi vardır.

Astro Boy, macera ve bilim kurgu türlerinin ilk örneklerinden biridir ve insan ile makine arasındaki çatışmayı ele almıştır. 1970’li yıllarla birlikte, özellikle iş dünyasındaki profesyonellere yönelik eğitici ve bilgilendirici Kyoyu mangaları ortaya çıkmıştır. Bu tür mangalar genellikle “akademik manga” olarak adlandırılır ve matematik, fizik, tarih, bilgisayar kullanımı, yemek yapımı gibi çeşitli konularda bilgi sunarlar. 1980’li yıllarda ise politika ve işle ilgili mangalar, büyük talep gören eserler arasında yer almıştır.[7]

Manga ve Matematik

Manga, resim ve metinleri başarılı bir şekilde birleştirdiği için sadece eğlence maksatlı değil, eğitim için de kullanılmaktadır. Özellikle 1990’lı yılların sonlarına doğru, önemli sosyal olaylara odaklanarak öğrencilerin ilgisini çekmek için manga, eğitim alanında daha fazla kullanılmaya başlanmıştır.[8]

Manga, konuşma balonları içermesi sayesinde ders materyaline kolayca dönüştürülebilen bir formata sahiptir. Ders içeriği, öğretmenin planladığı materyallerle uyumlu hâle getirilebilir; hatta sadece dersin muhtevasına uygun hikâyeler kullanılabilir. Manga, öğrencilere hitap eden zengin içeriğiyle bilgilerin hatırlanmasını kolaylaştırır. Yapılan çalışmalarda, öğrencilerin genellikle klasik ders kitaplarını okumaya pek istekli olmadıkları, ancak eğitim maksadıyla hazırlanan mangalara daha fazla ilgi gösterdikleri ve bu materyalleri tekrar tekrar inceleme eğiliminde oldukları gözlemlenmiştir.[9]

Mangalar, matematik dersinde öğrenciler üzerinde dikkat çekici bir etki bırakmış ve bu öğrencilerin matematik dersine yönelik tutumlarında olumlu değişiklikler tespit edilmiştir. Mangaların ders öğretiminde kullanımı, öğrencilerin sanat şuurunu artırmış ve soyut kavramları daha somut hâle getirmiştir. Bu öğretim yöntemi, öğrencilerin riyazî düşünme kabiliyetlerini de geliştirmiştir.

Manga okuma, öğrencilerin hayal gücünü artırmaktadır. Derste manga kullanımı, öğrencilerin ekip çalışmalarını ve teori ile pratiği bütünleştirme kabiliyetlerini geliştirmiş, aynı zamanda kendi kendine öğrenmelerini teşvik etmiştir. Bu araştırmanın sonucunda, matematik derslerinde kullanılan manganın, derse somutluk kazandırdığı ve öğrencilerin ilgisini artırdığı gözlemlenmiştir.[10]

Manga, menşei yerel zenginlikler olan, evrensel bir ifade dilinin öncüsü olmuştur. İşlediği temalar ve motifler, evrensel değerlere, korkulara ve beklentilere dokunurken, aynı zamanda Japonya’nın yerel birikimlerinden (hikâyeler, inançlar, felaketler gibi) ilham almayı ihmal etmemiştir.

Manga ve benzeri teknikleri kullanarak ortak insanî değerleri, farklı dil ve kültürlerde tesirli bir tarzda ifade etmek, yeryüzü mirasçılarının vazifeleri arasındadır.

Dipnotlar

[1] Çiğdem Taş Alicenap, “Yerelden Evrensele Japon Anime ve Manga Sanatı”, Sanat ve Tasarım Dergisi, 2014, Cilt: 7, Sayı: 7, s. 31–60.

[2] Kerim Emre Özerden, Ziyad Guliyev, Hamdi Arslan, “Japon Manga Sanatına Uyarlamalarda Kronotopun Dönüşümü: ‘Manga Shakespeare’ Örneği”, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022, Sayı: 53, s. 221–233.

[3] Sevilay Ulaş, “Manga Sanatının Japon Animelerine Etkileri: Stüdyo Ghibli Örneği”, Altınbaş Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2023.

[4] Ulaş, a.g.e.

[5] Taş Alicenap, a.g.e.

[6] Ulaş, a.g.e.

[7] Ulaş, a.g.e.

[8] A. Arzu Arı, Barış Demir, Betül Baydar Işık, “Matematik Öğretiminde Manga Çizgi Roman Kullanımının Etkilerini Araştıran Çalışmalar”, Bayburt Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 2019, Cilt: 2, Sayı: 2.

[9] Arı, Demir, Işık, a.g.e.

[10] Arı, Demir, Işık, a.g.e.

Bu yazıyı paylaş