Kıştan Sonra

Tecrübeli ve bilge bahçıvan, yarı kızarmış, dalları meyvelerinden rükûa eğilmiş gibi duran kuşburnu ağaçlarına ve palamut yüklü pelit ağaçlarına bakıp derinden bir iç geçirdi, gözleri ötelere daldı ve dilinden, “Bu yıl kuşburnular ve palamutlar çok yeğin[1] kış şiddetli geçeceğe benzer.”[2] sözleri döküldü. Sesinde hüzün ve geçmişten gelen acıların rengi vardı.

Zira bilge bahçıvan defalarca şiddetli kışları tecrübe etmiş, birkaç kez bahçesi fırtınalardan ve soğuktan zarar görmüştü. Güzelim bahçe aynı zamanda fırtınaları fırsat bilen, kıskanç nadanların da talanına uğramıştı. O, fırtınalara aldırmadan, her yeni baharda, özenle rengârenk çiçekler yetiştirmeye devam etmişti.

Bahçıvanın yüzündeki hüzün dostlarına da sirayet etmişti. Sözleri yakınlarını da kederlendirdi. Tecrübeli bahçıvanı bilen yakın dostları onu can kulağıyla dinliyor, söylediklerinin hakikatin terennümü olduğunu biliyordu. Zira dostları onun söylediklerinin bir gün mutlaka çıkacağına inanır, her söylediği sözde bir hikmet arardı. Öyle ki bir mesele için bu böyle olacak dese, Allah onu söylediğinde yalancı çıkarmaz, söylediklerini halk eder, diye düşünürlerdi.[3] Dostları da biliyordu ki o hep yüce ideallere bel bağlamış, hep rıza-i İlahiye talip olmuştu. Dünyayı gülistana çevirmek için gece gündüz demeden didinip durmuştu.

Gözünün nuru bahçede yetiştirdiği rengârenk çiçekleri insanların hizmetine sunmuştu. Onun yetiştirdiği çiçeklerden ve fidanlardan herkes istifade ediyordu. Fidanlarından alıyorlar, kendi bahçelerinde de yetiştiriyorlardı. Kendisi için istediğini başkaları için de istemeyi kendisine şiar edinen bahçıvan, güzellikleri başkalarıyla paylaşmaktan mutlu oluyordu.

[1] Yeğin: Ağızlarda bar yüklü, bol meyveli.

[2] Anadolu’da halk, kuşburnu ve palamutların çok meyve verdiği yılın kışının çok sert geçeceğine inanır.

[3]Allah’ın öyle kulları vardır ki, ‘Şu şöyle olacak.’ diye yemin etse, Allah onu yalancı çıkarmaz.” (Camiu’s-Sağir, 2494).

Bu yazıyı paylaş