Film seyrederken hüzün verici bir sahne görünce ağlamamız, başkalarının mimiklerini gayriiradî taklit etmemiz, nereden duyduğumuzu hatırlayamadığınız bir şarkının melodilerinin istemeden dilimize dolanması, esneyen birini görünce esnememiz ve uykumuzun gelmesi, maç seyreden insanların birbirlerini taklit ederek tezahürat yapmaları veya mitinglerde insanların kendilerini bile hayrette bırakan taşkınlıklar sergilemesi çok yaygındır.
İnsan, elinde olmadan çevresindeki kişilerin hâl ve tavırlarının tesirine girer. Bir ortamda sergilenen davranışlar beynimiz tarafından kaydedilir. Bahsi geçen kayıt işleminin gerçekleşmesinde özelleşmiş sinir hücreleri istihdam edilir. Görme ve mekânla ilgili premotor nöronların özel bir çeşidi olan bu hücreler, başta işitme ve görme olmak üzere duyularımız vasıtasıyla, çevrede gözlemlediğimiz davranışların nöron seviyesinde kopyalarının çıkarılmasında rol oynarlar. Beyin hücrelerinin hususî bir alt kümesi olan (yaklaşık %20 kadarı) ve ayna gibi yansıtma özelliği taşıyan, ön korteks lobunda bulunan bu hücre grubuna “ayna nöronlar” denir.
Maymun beyinleri üzerinde beynin nasıl işlediğini, şartlandığını, öğrendiğini ve bir şeye karşı niçin alâka duyduğunu anlamak için yapılan araştırmalar, ayna nöronların keşfini netice vermiştir.[1] Maymunların beynine elektrik voltajlarını kaydeden elektrotlar yerleştirdikten sonra onlara muz verilmiştir. Muz yeme esnasında maymunların beyinlerinin bazı bölgelerinde (premotor kortekste F5 bölgesi ve Broca alanı gibi) elektriklenmeler ve voltaj artışları gözlemlenmiştir. Karşılarında iştahla muz yenilen diğer maymunlarda da muz yemediği hâlde, sanki muz yiyormuş gibi, beyinlerinin aynı bölgelerinde yüksek voltajlarla cevap verdikleri fark edilmiştir. Biyolojik bir uyaran olarak yeme eylemi olmaksızın, seyirci konumundaki maymunlarda bazı hisler (iştah ve şehvet gibi), tespit edemediğimiz bir yolla onları taklit etmeye zorlamaktadır. Muz yemeyen maymunların, seyrettikleri davranışları zihinlerinde taklit etmelerine ayna nöronların aracılık ettiği anlaşılmıştır.[2]
Maymunlarda keşfedilen bu özelleşmiş sinir hücreleri, insanlarda da çok sayıda mevcuttur.[3] Konuşma kabiliyeti, yeni bir lisan öğrenirken dil ve dudak hareketlerinin taklit edilebilmesi, ayna nöronlar aracılığı ile gerçekleşmektedir. Konuşma ve el becerilerini kontrol eden merkezlere yakın olarak yerleştirilen ayna nöronlar vasıtasıyla, konuşma esnasında, el ve kol hareketleri arasında uyumlu bir münasebet sağlanabilmektedir.
Bu alandaki çalışmaların ilginç neticelerinden bir diğeri de sözel dile aracılık eden ayna nöronların sol beyinde, işaret dili ile ilgili ayna nöronların sağ beyinde konumlandığının anlaşılmasıdır.[4] Beynimizin bu fıtrî fonksiyonu, konuşma yeteneğini kaybeden veya hiç sahip olamayan fertler için Rahim ve Kerim Rabbimizin, sosyal bir varlık olarak iletişime muhtaç olan insanı, hayatını idame edecek şekilde donatmış olmasından başka ne ile izah edilebilir.
İnsanın sosyalleşmesinde, ruhun fonksiyonlarına sebep perdesi oluşturan nörobiyolojik mekanizmaların ve hormonların rolü ihmal edilemeyecek kadar fazladır. DNA, vücudumuzun biyolojik temelini anlamamızda hangi öneme sahip ise, ayna nöronlar da insanın psikolojik boyutunu anlamada benzer bir öneme sahip olabilir. İnsanın sosyal münasebetlerinin sağlıklı ve dengeli olması, diğer insanların davranışlarını, niyetlerini ve duygularını anlamasına bağlıdır. Sosyal alanda yapılan psikoloji merkezli araştırmalar, taklit davranışlarının otomatik olarak, yaygın bir biçimde yapıldığını ve empatiyi kolaylaştırdığını göstermektedir. Başkalarının yaptığı davranışları hızlı şekilde tekrarlayıp uygun cevap vermemizde aktif hâle geçen ayna nöronlarımız, sosyal etkileşimdeyken başkalarını seyrederek öğrendiğimiz davranışlarda kilit konumundadır.
Yetişkinlerle oturup kalkma, aynı sofrada yemek yeme ve yolculuk etme gibi faaliyetler, çocuklarda âdâba ait davranışların doğru gelişimi ve gelecek nesillere aktarılması bakımından çok mühimdir. Örnek konumdaki anne, baba ve öğretmen gibi kişilerin hâlleri ve sözleri muhataplar tarafından algılanarak beyinde saklanmakta ve sonra bahsi geçen mekanizma ile taklit edilmektedir. Taklit ederek öğrenmenin esas olduğu yeni bir lisan öğrenmede, empati kurmanın mühim olduğu hekimlik gibi mesleklerin icrasında, kendilerine verilmiş rolü hassas bir şekilde îfâ eden ayna nöronlar, kişilerin elinde olmadan taklide meyyal hâle gelmelerinde istihdam edilirler. Görerek ve taklit ederek öğrenilen şeyler, şuuraltı birikimlerini oluşturur. Bir kere görerek öğrenilen bir davranış, hızlı bir şekilde, taklit etme ve yansıtma suretiyle yayılır. Kültürün yatay olarak bütün nüfusa yayılmasının, insanların bir lider etrafında toplanıp toplu davranışlar sergilemesinin beyindeki perde mekanizması, ayna nöronlardır.
Sosyal ilişkilerde, öngörülü ve empati kurarak hareket etmek çok önemlidir. Eylemin zihinde tekrar edilmesine hizmet eden ayna nöronlar, ferdin karşısındakilerin neler hissettiklerini anlamasına, muhatabın o davranışı niçin yaptığını tahmin etmesine aracılık ederek sözsüz iletişim kurabilmemize ve birlikte hareket edebilmemize vesile olur. Ayrıca bu nöronlar, “sürü psikolojisinin” ortaya çıkmasında aktif rol oynarlar. Bu hücrelere, bir arada yaşadığımız insanlar arasında bir nevi zihnî ve manevî köprülerin kurulmasında vazife gördürülür.
Ayna nöronlar; dilin, sosyalleşmenin, grup oluşturmanın, aidiyet duygusunun, taklide dayalı öğrenmenin, kültürün ve sosyal hareketlerin, beyin seviyesinde nasıl oluştuğunu da kısmen açıklar. İnsanın yapısında, başkalarının sahip olduğu güzel, iyi ve doğru şeylere karşı imrenme ve gıpta etme, bazen de kıskanma ve kusur arama gibi eğilimler vardır. Bunlar belli bir dereceye kadar insanı teşvik eder ve örnek almaya sevk eder. Dolayısıyla kişinin ayakta kalması ve sağlıklı bir sosyal çevreye uyum sağlaması için ayna nöronlar önemli fonksiyon görürler. Fakat bu konuda doz, zaman ve zemin doğru ayarlanmadığı takdirde had aşılır, haksızlığa kapı açılır ve bunlar kötü ahlak sebebi olur.
Küllî kaidelere tâbi olanlar, vazifelerini hakkıyla eda ederler. İcra ettikleri vazifelerin hikmetleri, kaideler gibi onları da takdir eden Rabbimiz tarafından mahiyetlerine yerleştirilir. İmtihan dünyasına bırakılmış insanoğlunun ayna nöronları her zaman hayrı ve güzeli taklit etmez. Gözlem ve seyir yoluyla şiddetin öğrenilmesinde de iş gören ayna nöronlar, muhakeme ve iradî mekanizmalarını kullanamayan kişilerin şiddete esir olmalarına da aracılık ederler. Bir bakıma, çocuklar ve gençler, şiddeti ayna nöronlar vasıtasıyla öğrenirler. Şuuraltı seviyesinde veya şuur ve iradenin devre dışı olduğu durumlarda, ayna nöronlar daha çok rol oynarlar. Bu çeşit öğrenmede, muhakeme ve akıl yürütmeye gerek olmaz, kişi gördüğünü olduğu gibi taklide meyyaldir.
Bilgisayar oyunları da daha çok düşünerek değil, hissettirerek öğretmeye dayalı bir teknolojidir. Bu oyunları oynayan çocuklar ve gençler, algıladıklarını gerçekmiş gibi kaydederler. Zihin daha çok bildiği şeyleri değil, gördüğü şeyleri yansıtır. Beyin için sanal gerçekler, maddî gerçeklerden farksızdır. Eğlence kültürü; reklamcılık, sosyal medya ve bilgisayar oyunları ile potansiyel bir pazar hâline gelmiş milyarlar üzerinde istenilen tesiri icra etmektedir. Nefisleri terbiye, akılları tezkiye, ruhları tasfiye edilmemiş, sağlam bir inanç altyapısı olmayan kitlelerin iradeleri çok kolay ifsat edilebilmektedir. İnsan nefsinin böyle bir dünya karşısında her defasında alt edilebilmesini anlamak güç olmasa gerek. Bir bakıma ayna nöron sistemi; reklamcılığın, sosyal medyanın, görsel sanatların ve bilgisayar oyunlarının insan üzerindeki tesirinin beyindeki nörobiyolojik karşılığıdır.
Ayna nöronlar, bilhassa görsel kültürün beyindeki tesirlerini anlaşılır kılar. “İnsan niçin gördüğünü taklit eder?” sorusunun cevabını verir. Görmeye dayalı algılama, hissetme, öğrenme ve iletişim kurmada ayna nöronlar, çok önemli fonksiyonları yerine getirir. Mutlu ve huzurlu insanların çevresindeki insanlar da mutlu ve mütebessim olurken, bu sürecin beyin seviyesindeki karşılığı bir bakıma ayna nöronlarının faaliyetidir. Bu durum, insanın sosyal bir varlık olmasının altında yatan bir zihin mekanizması olduğuna, beynin sağlıklı gelişmesi ve bilhassa küçük yaşlardaki çocukların güzel örnekleri görmesi için, sağlıklı sosyal çevrelere neden ihtiyaç duyduğumuza dikkat çeker.
Dipnotlar
[1] V. Gallese ve ark. “Action Recognition in the Premotor Cortex”, Brain, 1996, 119, s. 593–609.
[2] P. F. Ferrari ve ark. “From Monkey Mirror Neurons to Primate Behaviours: Possible ‘Direct’ and Indirect’ Pathways”, Phil. Trans. R. Soc. B, 2009, 364, s. 2311–2323.
[3] S. Acharya ve S. Shukla, “Mirror Neurons: Enigma of the Metaphysical Modular Brain”, Journal of Natural Science, Biology and Medicine, 2012, 3(2), s. 118–124.
[4] J. M. Kilner ve ark. “Evidence of Mirror Neurons in Human Inferior Frontal Gyrus”, Journal of Neuroscience, 2009, 29(32), s. 10153–10159.