Hercümerçten Sahil-i Selamete

Bir günde dört mevsimin yaşanabildiği fedakârlar ülkesine nazar değdi. Herkesi tedirgin ve rahatsız eden, kurgulanmış, sinsi bir uğultu, âdeta insanların ruhlarını teslim aldı. Öyle bir uğultu ki kin, nefret ve kıskançlıkların hepsini birden sarıp sarmalayıp bir kar topu gibi büyüterek devasa bir eracif yığını olarak pir ü pak insanların üzerine aniden boca etmenin ön habercisiydi. Üstüne üstlük “İşte kirli olanlar bunlardır!” diye yırtına yırtına bağırıp ortalığı velveleye vererek bir kenara çekilip o masumların içler acısı hâlini zevkle seyretmek için bir senaryo yazıp zamanı gelince sergilediler! Akıl alır gibi değil, fakat büyük bir binayı inşa etmek, ne kadar zorsa, o güzelim binayı birkaç saniye içinde yok etmek de o kadar kolay maalesef.

Yıllardır iyilikler ve güzelliklerle gönülleri fethedenlere karşı haset duygularının tatmin edilmesiydi bu… Seher vaktinin mahmurluğunda, kırık dökük kapıları koç başları ile kırılarak hışımla girildi evlerine. Hülâgû’nun Bağdat şehrine girdiği gibi, acımasızca ve vahşice… Yaşlı, genç ve bebek fark etmeksizin…

Bu yazıyı paylaş