Adalet ve İbadet

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân-ı Kerim’de ele alınan temel konuları zikrederken “Kur’ân’daki anâsır-ı esasiye (temel unsurlar) ve Kur’ân’ın takip ettiği maksatlar tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ile ibadet olmak üzere dörttür.”[i] der. “Adalet” ile “ibadet” kavramını bir arada zikreder. Bu iki kavramın birlikte ele alınmasında önemli nükteler vardır.

Eflatun, İbn Miskeveyh, İmam Gazzâlî ve Üstad Bediüzzaman’ın insanı tanıma ve anlama adına benzer bir değerlendirmesi vardır: İnsan; değişimlere ve musibetlere giriftardır. O, ifrat ve tefritlerin ağında gidip gelen bir varlıktır. Ancak ruhunun bedende yaşayabilmesi için ona üç önemli kuvve verilmiştir. Bunlar, faydalı şeyleri celp edebilmesi için “kuvve-i şeheviye”, zararlı şeyleri defedebilmesi için “kuvve-i gadabiye” ve fayda ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilmesi için “kuvve-i akliye”dir. Bunların aşırı uçlara doğru, ifrat (haddinden fazla olma) ve tefrit (yetersiz olma) noktaları vardır.

Kuvve-i şeheviyenin ifratı fücurdur ki ırz ve namus tanımamaktır. Tefriti ise humûddur ki helale dahi iştah duymamaktır. Bu ise nesillerin devamına manidir. Bunların orta noktası iffettir ki helale karşı şehvet duyma, harama kapı aralamamadır.

Kuvve-i gadabiyenin ifrat mertebesi tehevvürdür ki hiçbir şeyden korkmamak ve sınır tanımamazlıktır. Zulümler, tahakkümler ve diktatörlükler bu hissin eseridir. Bu kuvvenin tefriti korkaklık ve pasifliktir. Denge noktası ise şecaat, yani imandan kaynaklanan cesarettir. Dinin emirleri uğruna ve adaletin tesisi adına her türlü fedakarlığı yapma, ama meşru olmayan işlere girmemedir.

[i] Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 9.

Bu yazıyı paylaş