“Onu anlayamadım, anlatamadım.”
M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin stattaki tabutuna bakarken söyledim bu sözleri. Muhasebe, nedamet ve hüzün barındıran bu sözleri, daha önce söylemeyi çok isterdim.
Şu anki hâlim pek müsait olmasa da Hocaefendi’nin her ne hâlde olursa olsun kalemini elinden bırakmamasını hatırlıyor ve “Ha gayret!” diyorum.
Rutin bir doktor ziyaretinde doktoru kendisine şu soruyu soruyor: “Efendim, bundan sonra hayattan ne bekliyorsunuz?”
Hocaefendi, tarihe geçecek şu sözleri söylüyor: “Allah bana hayatımda çok şeyler lütfetti. Bundan sonra hayattan iki beklentim var: Yazı yazıyorum; onları yazabileyim. Bir ders halkam var; o halkada talebelerimle beraber olmak istiyorum.”
Onu anlayan ve yıllardır çevresinde olan vefa âbideleri, vefatının ardından ondan esintileri ruhumuza üflediler. Bu tatlı hatıralar ve kutlu şahitliklerle burnumuzun direği bir defa daha sızladı ve hülyalara daldık. Vuslat iştiyakıyla baş başa kaldık. Hayali gözümüzün önüne gelince bir defa daha yandık.
En Güzel Müjde
Hocaefendi’yi tanımam yaklaşık 15 sene öncesine dayanıyor. O yıllarda çocukluk dönemim henüz bitmişti. Muhakeme duygusunun gelişmeye başladığı o yıllarda, iyi ve kötü insan arasında seçim yapacak duruma gelmiştim. Hangi insan beni hayra davet ediyor, hangisi şerre çağırıyor, bunu çevremde gözlemlemeye başlamıştım. Bu gözlemlerimi yaparken benim için referans noktası, insanların gözleri ve sözleriydi.
Gözler yalan söylemez diye klişe bir söz vardır. Hâl ve davranışlar bir noktaya kadar aldatıcı olabilirken gözler biraz farklıdır. Bu sebeple samimi gözlerle kalbe hitap edecek birini arıyordum.
Rabbim bir gün beni Hocaefendi’nin talebeleri ile karşılaştırdı. Onlar bulunduğumuz mahallede diğer insanlardan farklıydı. Hâl ve hareketleri, giyinişleri ve edepleri bambaşkaydı. Mütebessim bir çehreyle kalbe dokunan sözler söylüyorlardı. Sanki başka bir dünyaya aittiler. Yanlarına ders çalışma bahanesiyle gittikten sonra, yakından da gördüm ki içi dışı bir insanlardı. Peki neden farklıydılar?
“Derya dururken testiye kanaat edilmez.” derler. Ben de onlara neden farklı olduklarını sormuştum. Bana Hocaefendi’yi göstermişlerdi.
Yaşlı Gözler, Kalbe Dokunan Sözler
Gençlik nimetinin, doğru yolda kullanılması elzemdir. Bu şuur o yıllarda henüz bende oluşmamıştı. Asrın tehlikeleri her genç gibi beni de kuşatmıştı, ta ki yardımıma Hocaefendi yetişene kadar.
Ağabeyler bana bir kasetçalar hediye etmişti. Hocaefendi’nin asrın tereddütlerine verdiği tatminkâr cevapları dinliyor ve hayran kalıyordum. Onun ağlaması karşısında ben de ağlıyor, lakin ne için ağladığımı bile bilmiyordum. Onun ağlamaları, söylediklerinin bende daha fazla tesir uyandırmasına vesile olmuştu.
Sonraki yıllarda görüntülü vaazlarını seyredince daha da etkilenmiştim. Allah ve Resûlünden bahsederken her defasında ayağa kalkıyor, gözleri doluyor ve mehâfetullah duygusu ile iki büklüm oluyordu. O döneme kadar kimsede görmediğim bütün bu hususiyetler beni ona hayran bırakıyor ve bağlıyordu.
Gençler İçin Dünyevî ve Uhrevî Kodları Çözmüş Bir Rehber
Geçmiş zaman kipinin Hocaefendi için kullanılmasını doğru bulmuyorum. Teşbihte hata olmasın, Arapçadaki muzari fiiline benzetiyorum onu. Muzari fiili; şimdiki, geniş ve gelecek zamanı ifade eder. Onun fikirlerinin ve yetiştirdiği talebelerin, kıyamete kadar hizmet edeceklerine inanıyorum.
Gençliğin iniş çıkışlı bir dönem olduğu malum. Nasıl ki pusula ayarı bozulunca kalibre etmek için telefonu sağa sola sallamak gerekiyor, zihinler ve vicdanların da ulvî hedefler ekseninde kalibre edilmesine ihtiyaç var. Bu kontrolün hayırhah bir rehber tarafından yapılması gerekiyor.
Hizmet Hareketi ve Gençlik
Tarih boyunca gençler, birçok harekete öncülük etmiştir. Yanlış ideolojiler ile zihinleri kirletilmemiş gençler, hakikate yönlendirilince, enerjilerini bu istikamette kullanmış ve birçok insanı müspet mânâda arkalarından sürüklemişlerdir. İslamiyet’in başlangıç yıllarında da aynı durum söz konusu olmuştur.
Bu bağlamda, Hizmet Hareketi’nde de ciddi bir gençlik potansiyeli olduğunu görüyoruz. Bu gençler, İslamî bir terbiyeyle, evrensel insanî değerlerle yetiştirilmeye çalışılıyor. Dünya barışına hizmet edecek günümüzün gençlerine sahip çıkmanın yollarını, günümüzün şartlarına göre tekrar gözden geçirmeliyiz diye düşünüyorum.
Fethullah Gülen Hocaefendi’yi asrın idrakine söyletmeli, vicdanların en derin noktalarına kadar duyurmalıyız. O, uğrunda yaşadığı davası gibi, gönüllerde hep genç kalacaktır.