Bir sabah, İstanbul’daki bir öğrenci evinde, Azerbaycan’dan birkaç gün önce gelen bir matematik öğretmeni ile karşılaştım. Yarım saatten fazla sürmeyen sohbetimizde, onun başarılı ve yetkin bir öğretmen olduğu hemen anlaşılıyordu. Ona buraya neden geldiğini sordum. “Afrika’da yeni açılacak bir okulda, öğrencilerin seviyesini yükseltmek ve matematikte uluslararası ödüller kazanabilmeleri için ders vermek üzere seçildim.” dedi. Bu basit idarî karar, aslında Hizmet okullarının yaklaşık yarım asırda elde ettiği başarı hikâyesini özetliyordu. Bu başarı, Fethullah Gülen’in 1975 yılında işaret ettiği eğitim vizyonuna dayanıyordu. O tarihte “yeni insan”ı yetiştirmek için ihtiyaç duyulan dengeyi sağlamanın yollarını gösteren Gülen, tespitlerinde gerçekçi ve umut aşılayan bir yaklaşım sergilemişti.
İstenen Denge
“Çocuklarınızı niçin tıp, fizik, kimya gibi alanlara yönlendirmiyorsunuz? Niçin onları her yerde görmek istemiyorsunuz? Kur’ân kurslarında, imam-hatip okullarında, ilahiyatlarda, devlet hizmetlerinde, hukukta ve emniyette?” Bu net ve açık sözlerle Fethullah Gülen Hocaefendi, eğitime dair geniş kapsamlı bakış açısını dile getiriyordu. O zamanlar hâkim olan dar fikirli; dini hayattan soyutlayan veya rehberlikten uzak bir eğitim anlayışını eleştiriyordu.
Fethullah Gülen’in metodolojisine göre, eğitimin gayesi, insanın manevî gelişim ve arınışı ile yeryüzünün imarına yönelik gereklilikler arasında bir denge kurmak; dinî ilimlerle modern bilimleri bir arada tahsil etmektir. Bediüzzaman Said Nursî’nin benzetmesiyle, kuşun dengesini koruyabilmesi ancak bu şekilde gerçekleşir.
Gülen, dinî alanlarda yeterli seviyeye ulaşıldığını gördüğünde, ilimlerin dünyevî olanlarına da önem vererek bilimsel sahada yetkin fertler yetiştirmeyi hedeflemiştir.
Yeni İnsan
Hocaefendi, ilk eğitim vizyonunu zor zamanlarda ortaya koyarak, Allah’ın yardımı ve inayeti ile, eğitimi bir ıslah hareketi olarak seçti. Fikirler, değerler ve maddî imkânların birleşmesiyle oluşan bu proje, ilhamını vahyin tayflarından alarak asr-ı saadet ışığında şekillendi ve daha sonrasında, Türk topraklarından yükselip kıtaları aşan bir tecrübeye dönüştü. Hocaefendi, bu projeyi vicdanın ziyası ile aklın nurunu aynı anda gerçekleştirmiş, yani kalb ve kafa izdivacını sağlamış bir “yeni insan” veya “ideal insan” yetiştirme yolu olarak görüyordu. Gülen bu yeni insanı, sahip olduğu yüce değerleri, yüksek idealleri, geleceğe yönelik büyük hedefleri ve başkalarının mutluluğu için kendi saadetinden vazgeçebilme erdemi ile tanımlamıştı. Bu insan, hem kendi kimliğini bulacak hem de belirlediği hedefler doğrultusunda kararlılıkla ilerleyecek; Doğu’nun ya da Batı’nın cazibesi veya engelleri, onu gideceği yoldan şaşırtamayacaktı.
Gerçekçi Teşhis
Gülen’in düşüncesinde, eğitimin rotasını düzeltmek, bu eğitimin hedefinden bağımsız bir süreç olarak görülmemiştir. Onun hizmet ve medeniyet projesi dikkatle incelendiğinde, kemâle ermiş bir toplum eksikliğini ve imanın bu çağda hayatı yönlendirmemesini, insanlığın yaşadığı temel mesele olarak tespit ettiği görülecektir. Bu tespit doğrultusunda, ruha dönüş yolunu, gelişimin tamamlanması için bir güvence olarak görmüş ve vizyonunun temel unsurlarını eğitim yoluyla belirleyerek medeniyetin yeniden dirilişi adına bir yol tayin etmiştir. Böyle bir doğuşun veya dirilişin esintileri ve bereketi, çağdaş hayatın kuraklığına çare olarak, Allah’a iman ve İlahî merhamet kaynağından gelmektedir.
Hocaefendi’nin sıkça vurguladığı üzere, bu gayeye hizmet etmek, bu maksat etrafında şekillenen ilimlerde uzmanlaşmak ve gerekli vesileleri en iyi şekilde kullanmak; onun düşüncesine göre, ibadet kavramı içine dâhildir. Bu tür bir ibadet anlayışında, salih niyetler ile ferdin kendisini, toplumunu ve çevresindeki insanları ıslah etmeyi hedefleyen her türlü gayret ve girişim at başı yürümektedir.
Müsbet Hareket ve Ümit Neşretme
Gülen’in eğitim vizyonu ve onunla gerçekleştirmek istediği hedef, bir ütopya olarak kalmamış, bilakis ümmetin potansiyeline ve farklı alanlardaki medenî terakkiye olan inanç ve ümidin ihyası için çalışmış ve bunun “okul” aracılığıyla, gerçek dünyada görünür hâle gelmesine hizmet etmiştir. Gülen; okulu, Bediüzzaman’a göre çağın hastalıkları olan cehalet, fakirlik ve ihtilafa çözüm bulmanın en uygun vesilesi olarak görmüştür.
Hizmet Hareketi’ne bağlı küresel okullar, kuruldukları günden bu yana, orijinal ve yenilikçi bir eğitim modeli olarak çok dikkat çekmiştir. İlham ve vizyonunu Gülen’in düşüncelerinden alan ve eğitimcilerin ilgisini çeken bu okullar, konferanslar, seminerler ve bilimsel çalışmalara konu olmaya devam etmektedir. Eğitime dayalı bu uyanış, Gülen’in belirlediği vizyon doğrultusunda, insanın farklı boyutlarını kucaklayan, ferdin fikrî, kültürel, insanî derinlik ve ruhî enginliklerine ulaşmayı hedefleyen bir yapı olarak önemini korumaya devam etmektedir.
Dr. Cemal b. Fadl el-Havşebî, Mekke’deki “Ru’yetüs-Sekâfî” (Kültürel Vizyon) Merkezinin Genel Sekreteridir.
Dipnotlar