Ulvî Sorumluluk

Sevgili Hizmet kardeşlerim,

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Bugün sizlere hüzünlü bir kalble yazıyorum.

Sizlerle ve ailelerinizle dayanışma içinde, bu dünyada yaptığı yolculuğun, milyonlarca hayatın dönüşmesine vesile olan sevgili Hocaefendimiz M. Fethullah Gülen’in ebediyete intikalinin hüznünü yaşıyorum. Allah ondan razı olsun ve ona rahmet eylesin.

Kur’ân-ı Kerim’in Nur sûresinde, Cenab-ı Hakk’ın nuruna dikkatimiz çekilir. Meşhur “nur âyeti”, “göklerin ve yerin nuru” olan Allah’ın marifeti adına bize ulvî bir metafor sunar. Bu âyet, eşi ve benzeri olmayan Allah’ın, her şeyi aydınlattığına işaret eder.

Güneşin maddî âlemi sürekli aydınlatması gibi, Allah da görülen ve görülmeyen bütün varoluşu nurlandırır, her türlü karanlığı ve kasveti dağıtır, böylece yaratılışın muhteşem güzelliğini ve azametini fark etmemizi ve bu nizamın içindeki yerimizi idrak etmemizi sağlar.

Âyet, metafora daha fazla derinlik katarak, Allah’ın nurunun, evlerimizin odalarında asılı duran kristal bir lambanın (misbah) yaydığı ışık gibi, göz alıcı olduğuna da dikkat çeker.

Hocaefendi’nin kaybıyla yaşadığımız derin üzüntü ve şaşkınlığı düşünürken, bu ayrılığı, hayatımızın her bir odasında parlayan değerli bir lambanın sönmesine benzetmeden edemiyorum. Sevgili Hocaefendi’den ayrılırken hep birlikte hissettiklerimizi, Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) ardından havarilerin hissettiklerine de benzetiyorum. Bu durumun, Hazreti Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bekâ âlemine intikal ettiğinde, ümmetin hissettiği hüzün ve şaşkınlığa da benzediğini görüyorum.

Hocaefendi’nin Yaradan’ına dönüş yolculuğuna çıkmış olmasıyla, benzer hisler beni sarsacakken, onun gibi, insanlara ilham veren yol göstericilerin vefatlarından ders almamız gerektiğini hatırlıyorum.

Lamba artık gözle görülmese de ışığı sönmeyecektir. Hocaefendi vesilesiyle bize bahşedilen bu hususî nur devam edecektir. Çünkü bu nur, Rabbimizin ezelî nuruna dayanmaktadır.

Bu nur, ona gönül veren her birimizin kalbinde yaşamaktadır. Hocaefendi’nin hatırasını ve değerli mirasını aziz tutmak istiyorsak, onun bizden beklediği şeyi yapalım. Başkalarının hayatlarında birer lamba olmamız gerektiği şuuruyla bu görevi kabul edelim.

Bu ulvî sorumluluğu, Allah’a hizmet eden ışık kaynakları olarak üstlenelim. İnsanlığa yorulmadan hizmet ederek, özellikle muhtaç ve mazlumların, Allah’ın şifa, hayat ve hürriyet bahşeden nuruna ulaşmaları için katkıda bulunalım.

Allah hepinizden razı olsun.

Prof. Dr. Scott C. Alexander, İslam Araştırmaları ve Hristiyan-Müslüman İlişkileri Profesörü ve Ortak Değerler İttifakı ve Niagara Vakfı Yönetim Kurulu Üyesidir.

Bu yazıyı paylaş