Kur’ân’ı Neden Bir Şair Yazamaz?

Kur’ân, kendisi hakkında, “O bir şairin sözü değildir.” (Hakka, 69/41), “Eğer Allah’ın kelimelerini yazmak üzere, dünyadaki bütün ağaçlar, kalem olsaydı ve denizlere de yedi deniz daha katılıp bütün onlar da mürekkep olsaydı, bunlar tükenir yine de Allah’ın sözleri tükenmezdi.” (Lokman, 31/27) ve “Eğer insanlar ve cinler, bu Kur’ân’ın benzerini yapmak için bir araya toplansalar, hatta birbirlerine destek olup güçlerini birleştirseler bile,

yine de onun gibi bir Kitap meydana getiremezler.” (İsra, 17/88) buyuruyor.

Günümüzde dünya nüfusu yaklaşık sekiz milyardır.[1] Tarihin insan nüfusu bakımından en kalabalık devrini yaşıyoruz. Yeryüzünde ne zamandan beri var olduğumuz konusunda farklı tahminler var. Bir tahmine göre, insanoğlu 200 bin yıldır bu dünyada bulunuyor. Şu ana kadar yaklaşık 100 milyar insanın yaşadığı düşünülüyor.[2]

Bilim ve teknolojinin bu kadar ilerlemesine rağmen okuma yazma nispetlerinin oldukça düşük olduğu ülkeler bulunuyor. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) zamanında, Mekke’de az sayıda kişinin okuma yazma bildiğinden bahsediliyor.

Nüfusun ne kadarı yazar veya şairdir? Türkiye, yaklaşık 85 milyon nüfusuyla dünya nüfusunun takriben %1’ini meydana getiriyor. Türk şairlere dair bir internet sitesinde, 70.000’in biraz üzerinde şairin kaleme aldığı şiirler mevcuttur.[3] Matbu kitap adedi, tercümeler dâhil 1,5 milyon civarındadır.[4] Geçmişten günümüze yüzlerce yıllık birikim, aşağı yukarı bu kadardır. Ayrıca 2023 yılında, her türden yazılan kitap sayısı 83 bindir. 1960 sonrası devlet kayıtlarına giren ölü ve sağ kişi sayısı 120 milyondur.[5] Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü’ne göre 14 bin şair ve yazara ait 62 bin eser mevcuttur.[6]

Kur’ân-ı Kerim, indirildiği tarihten önceki birçok hadise hakkında ayrıntı bilgiler verir ki bir şairin bunları yazabilmesi mümkün değildir. Ayrıca Kur’ân’ın indirildiği tarihten sonraki dönemlere dair verdiği haberlerin tamamı doğru çıkmıştır.

Kur’ân’da tevhit, nübüvvet, haşir, ubudiyet ve adalet gibi belli ana konular vardır. Sûrelerde bir ana fikir ve bu ana fikrin etrafında bahsedilen mevzular, bir düzen ve sıralama içinde işlenir. Bu; aşk veya hasret gibi konularda şiirler yazan bir şairin her şiirinde, bu konuların farklı yönlerini, o şiirin ana fikri etrafında yazması anlamına gelir ki bunu yapabilen şair yoktur. Bazı kelimeler ve konular, sûreler veya âyetler arasında tasrif edilmiştir. Yani sûredeki konunun bağlamına ve âyetin mânâsına uygun olan yönüyle kelimeler sarf edilmiş, farklı tarzlarda kullanılmıştır.

Kur’ân-ı Kerim’de bazı hususî kelimeler, ilmî gerçeklere uygun sayıdadır. Mesela “gün” kelimesi 365 defa geçer. Ayrıca birçok âyette, insanı şaşırtacak derecede bir aliterasyon görünür. Mesela konuya münasip olarak Tebbet sûresinde, odunların kırılışı ve yanmasını anlatırken sert ve patlamalı sesler, Felak ve Nas sûrelerinde “şer” ve “vesvese” kavramlarını vurgulayacak tarzda ş, s sesleri ağırlıktadır.

Kur’ân’ın bu birkaç hususiyeti bile onun bir insan tarafından yazılamayacağını göstermektedir.

Kur’ân-ı Kerim’in eşsiz dili ve üslubu üzerine çok sayıda eser yazılmıştır. İbn-i Ebî’l-İsba’nın Tahrîru’t-Tahbîr adlı eserinde, 100’ün üzerinde söz sanatına dair örnekler vardır.[7] Es-Suyuti’nin El-İtkan’ında, yine Kur’ân’ın tarzı ve edebî hususiyetleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.[8] Son olarak Üstad Bediüzzaman, Kur’ân’ın 40 mucizevî özelliğini üç kısımda inceler.[9] İlkinde onun belâgatinin insanı âciz bırakacak seviyedeki yüksekliğine, nazmındaki akıcılığa, mânâsındaki derinliğin harikulade olmasına, üslubunun kutsî bir mahiyette olduğuna, kullandığı kelimelerin en uygun olanlardan seçildiğine, beyanlarının son derece açık olduğuna misaller verir. İkinci kısımda kelimelerinin anlam yoğunluğuna, anlatmak istediği temanın mânâ derinliğine, bazı âyetlerin birden çok ilmî meseleyi ihtiva etmesine ve anlattığı konuları veciz bir şekilde ele almasına örnekler verir. Son kısımda ise gaybden haber veren âyetlerin taklit edilmez mahiyetinden bahseder.

Azerbaycanlı Vahabzade’nin büyük bir şair olduğunu hep duyuyordum. Nasılsa karşıma bir şiir kitabı çıktı: Yanan da Men, Yaman da Men.[10] 4+4 hece ölçüsüyle yazılmış, içten kafiyeliydi. Şairin meramını son derece güzel ifade ediyordu. Sadece bu mısra bile onun ne kadar muteber bir şair olduğuna inanmama kâfi geldi.

Siyer-i Nebi’de bu hâli hatırlatan hadiseler rivayet edilir. Kur’ân-ı Kerim’in bazı âyetlerini duyan birtakım Mekkeli müşrikler, belâgatinin güzelliği karşısında hürmetlerinden secdeye kapanmışlardır.[11]İşte ekseriyetle üslûb-u Kur’ân’ın geçen tarzlarda ulvî ve parlak olduğundandır ki, bazen bir bedevî Arap bir tek kelâma meftun olur, Müslüman olmadan secdeye giderdi. Bir bedevî فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ kelâmını işittiği anda secdeye gitti. Ona dediler: ‘Müslüman mı oldun?’ ‘Yok’ dedi, ‘Ben şu kelâmın belâgatine secde ediyorum.’”[12]

İnsanları kendine saygıdan secde ettiren bir Kitab’ı, bir şairin yazmış olması mümkün müdür?

Dipnotlar

[1] worldpopulationreview.com

[2] “Şu Ana Kadar Dünya’da Kaç İnsan Yaşadı?”, arkeofili.com/su-ana-kadar-dunyada-kac-insan-yasadi

[3] “Şairler”, antoloji.com/sairler, 19 Ağustos 2024.

[4] “Milli Kütüphane 2022 Yılı İstatistik Bilgileri”, kygm.ktb.gov.tr/TR-339758/2022-yili-istatistikleri.html

[5] “MERNİS“, tr.wikipedia.org/wiki/MERNİS, 15 Eylül 2023.

[6] “Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü” (Dijital), Ahmet Yesevi Üniversitesi, teis.yesevi.edu.tr, 19 Ağustos 2024.

[7] İbn Ebi’l-İsba’ el-Mısrî, Tahrîru’t-Tahbîr fî Sınâ’ati’ş-Şi’r ve’n-Nesr ve Beyâni İ’câzi’l-Kur’ân, Tahkik: Hifnî Muhammed Şeref, 1383/1963.

[8] Celâlüddîn Abdürrahmân b. Muhammed es-Suyûtî, El-İtkan Fi Ulûm-il Kur’ân, Kahire: Daru’l-Hadis, 1948.

[9] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 392–502.

[10] Bahtiyar Vahabzade, Yanan da Men Yaman da Men, Bakı, 1995.

[11] Es-Suyûtî, El-İtkân, 2/149.

[12] Nursî, a.g.e. s. 406.

Bu yazıyı paylaş