Farklı Boyutlarıyla Entropi

Entropi genel manada, bir düzenin düzensizliğe doğru gitme durumu, maddenin ve varlıkların en düşük temel enerji seviyesine inmeye meyletmesi olarak açıklanır. 1800’lü yılların başında genç Fransız fizikçi Sadi Carnot, ısı sistemlerinde enerjinin sıcak ortamdan soğuk ortama doğru ilerlediğini, aksine bir akışın kendiliğinden mümkün olamayacağını keşfetti. Bu ısı transferi tersine dönmeyecek şekilde gerçekleşmekteydi. Bu durumda ısı enerjisinin bir ısı pompası olmaksızın soğuk ortamdan sıcak ortama geçiş yapamayacağı gösterilmiş olmaktaydı. Enerjinin tek yönlü akışı ile ilgili bu açıklama, kâinatın en temel prensiplerinden olan “Termodinamik Kanunu” olarak yerini aldı. Carnot’un gözlemine göre, enerjisi yüksek sistemlerden düşük enerji durumundaki sistemlere aksi gerçekleşmeyecek şekilde ısı (enerji) transferi gerçekleşiyordu. Carnot enerjinin transferi ile ilgili kurduğu modelini akan suya benzeterek geliştirdi. Yüksekte toplanan suyun mevcut kinetik ve potansiyel enerjisinden istifade ile çalışan su değirmeni fikrinden ilham alarak ısı makinelerini icat etti. Çünkü yüksek bir seviyedeki su yerçekimi ile aşağı doğru akarken potansiyel enerjisi ile iş yapıyor ve daima en düşük enerji seviyesine doğru hareket ediyordu. Isı da suya benzer bir akış gerçekleştiriyordu. Kömür yakılarak oluşturulan buhar, ısının yüksek olduğu yeri temsil ediyor, serbest kalma isteği yani buharın entropisinden faydalanarak buhar türbinleri döndürülüyordu. Bu buluş ilk olarak buhar makinelerinde kullanıldı. O zamanlar gemi ve trenlerde kullanılan sistem günümüzde nükleer reaktörlerde, termik santrallerde kullanılmaktadır. Termodinamiğin ikinci prensibi olarak bilinen bu kanuna göre hiçbir sistem tam (ideal) verimle çalışmaz. Teknoloji her ne kadar ilerlese de yüzde yüz verimle çalışan bir sistemin yapılamayacağını entropi kanunu bize göstermektedir. Enerji bir çeşitten başka bir şekle dönüştürülür, fakat bu sıfır kayıpla olmaz. Entropi prensibine göre sistemler ürettiğinden fazla kaynak kullanır ve hiçbir zaman tam verimle çalışan bir sistemden söz edilemez. Barajdaki sudan elektrik, elektrikten ısı, ısıdan buhar ve buhardan hareket elde edilirken her bir dönüşümde kayıp olur. Ortalama içten yanmalı bir motor %35 verimle, insan vücudu %25-30, bir termik santral ise %36 verimle çalıştırılmaktadır.[1],[2] Bildiğimiz gibi bu sistemlerin hepsinden atık çıkar ve hepsinde de ısı kaybı olur. İnsan vücudunun devamlı gıda alarak enerji ihtiyacını karşılamasının temeli de budur.

Tarihî ve Sosyal Perspektiften Entropi

Entropi kanunu her ne kadar fen bilimleri ile ilgili görünse de tıptan sosyolojiye, psikolojiden siyaset bilimine, problemlerin akış seyrini takipte, kaynağına inmede ve çözüm yolları bulmada araştırmacılar için çok önem arz etmiştir. Bu bağlamda toplum ve fert hayatında sosyal ve psikolojik pek çok hâdise ve faaliyette, geri dönmeyecek tek yönlü bir sürecin işlettirildiği gözlemlenmiştir. Fizikten biyolojiye dolayısıyla varlığın özüne adeta dercedilmiş entropi kanunu insan vücudu gibi ülkelerin ekonomisiyle de iç içedir.

Araştırmacılara göre ekonomide üretim, para bazlı değil entropik bazlı düşünülmelidir. Bu görüşün iddiası, az gelişmiş bir ülkede ucuz iş gücü ve çevreyi kirleten rezervler ile sağlanan enerji çeşitleri kullanılarak verimsiz şartlarda üretilen bir ürünün, katlanılan ilave lojistik giderleri, iletişim masraflarına rağmen maliyet açısından avantajlı görülmekte, ancak üretim ve bu ürünlerin kullanıcılara ulaştırılmasında entropi üretimi veya entropik verimlilik değerlendirildiğinde, birim ürün için üretilen entropi miktarının çok daha fazla olduğu vurgulanmaktadır. Çevre, iklim kirliliği ham madde tedariği yapan fakir ülke istikrarsızlığı ve sömürünün ortaya çıkması gibi durumlardan dolayı, para temelli maliyet hesaplamasından entropi temelli maliyet hesaplamasına geçmek, yani entropik verimliliği artırmayı hedeflemek, yeryüzü kaynaklarının daha verimli bir şekilde kullanılması açısından kaçınılmazdır. Günümüzün yüksek entropili hayat tarzıyla birlikte hızla artan entropi üretimi, içinde yaşadığımız sosyal sistemlerin karmaşıklık seviyelerini de artırmaktadır. Bu sebeple yaşanabilecek entropi basamaklarını önceden fark etmek ve uyum için gerekli hazırlıkları yapmak, hayatî bir önem taşımaktadır. Anlaşılacağı üzere sadece kâr-zarar veya sermaye eksenli gelişme sürdürülebilir değildir. Planlama ve program yapılırken insan ve tabiat birlikte düşünülmelidir.[3]

  1. Illich ise kitabında enerji kaynaklarının tüketimi ile zaman arasında ters orantılı bağ olduğunu enerji ve diğer kaynakların tüketilmesinin beyinde zaman olarak algılandığından kaynakları hızlı tüketmenin zamanı nisbî olarak kısalttığını dünyanın ve insanlığın sonunu hazırladığını beyan etmiştir. Üretim ve büyüme yarışının yapıldığı günümüz dünyasında bu durum tehlikenin ürkütücülüğünü göstermektedir.[4]

Genetikte Entropi

Sanayide kömürden hareket enerjisi elde edilmesi için sistemi kuran mühendislerin ve teorisyenlerin bilgilerini sisteme aktarmaları gerekir. Aynı şekilde canlı organizmalar da bütün hayatî enerji işlemlerinde hücrelerinde kodlanmış muhteşem bir hazine olan DNA moleküllerindeki bilgileri kullanırlar. Allah (celle calâluhu), Hafîz ismi ile canlıların bütün metabolik süreçlerinin biyokimyevî formüllerini, DNA’nın kendine has yazılımı diyebileceğimiz, sadece dört kimyevî harften oluşan bir dil ile hıfzetmiştir. Canlıların beslenme, büyüme ve çoğalma süreçleri ile yaratılıştan mevcut entropiyi yenerek bir düzen kurma işlevi, DNA molekülündeki bilgi ile gerçekleştirilir. Bu biyolojik gerçek, insanlığa elindeki bilgi ile kaos ve düzensizlikten nasıl aydınlık ve düzene çıkılabileceğine örnek olmalıdır.[5]

Psikolojik Entropi

Psikologlar insanın ruh halini korumada ve güzelleştirmede örnek olarak, ağacın meyve vererek entropiyi tersine çevirdiğini söylemektedirler. Eğer ağaç negatif entropi ile meyve veremezse varlığı ile ilgili problem sıkıntısı yaşayacaktır, bunun gibi bilimsel yaklaşımlara göre insan iradesini ortaya koyup üretim yapamazsa durgunluk yaşayacak, entropi seylâbı ile boşlukta kalacaktır. Carl Gustav’a göre insan ruhundaki toplam enerjiyi bir taraftan diğerine aktarır, bu aktarım sırasında enerji (bilgi, tecrübe vs.) gibi kayıplar yaşanır, Gustav, bu kayıpları entropik kayıp olarak nitelemiştir. Bu kayıpların iyi ya da kötü olması kişilik inanç değerlerine bağlıdır. Eşdeğerlik olarak adlandırdığı prensibe göre, insanın duyguları; yaş, bilgi ve tecrübe ile yer değiştirebilmektedir. Kişilik yapısındaki bu yer değişimi hayat boyu devam eder. Kişilik yapılarında bulunan güçler arasındaki enerji farkları da fizikte olduğu gibi alışverişe yol açar. Bu değişimde ruhî (psişik) yapı aktif hale gelir. Eğer bu enerji alışverişi gerçekleşmezse ruhî aktivite de sona erecektir. Kişilikte enerjinin tek tarafta birikmesinin de tıpkı baraj patlamasına benzer kriz durumlarına sebebiyet vereceği açıklanmaktadır.[6]

Entropi sosyal olarak değerlendirildiğinde, denge halindeki bir sistemde maksimum entropi olduğu yapılan araştırmalarda ortaya koyulmuştur. Denge konumunda sistemi oluşturan unsurların iç enerjisi azalırken entropisi artmaktadır. Bu yüzden denge halindeyken iki konum arasında enerji akışı yoktur ve dolayısıyla bir iş ve üretim ortaya çıkmamaktadır. Bu durum kayıp veya bağlı enerjinin miktarının maksimuma ulaştığı anlamına gelmektedir. Sistemdeki düzensizliği artıran her olay entropisini de artırmaktadır. Sosyal entropinin arttığı toplumlarda verimlilik ve refah düzeyi düşmektedir. İletişimciler ve siyasetçiler, medya organlarını kullanarak toplumdaki entropi durumuna göre algı, haber ve gündem oluşturmaktadırlar.[7]

Her ne kadar acı da olsa tarihi gerçekler de kanunlar çerçevesinde seyretmektedir. Nitekim kendini yenileyemeyen toplumlar, fikirler, kurumlar, mürûr-ı zaman denen zamanın entropik aşındırıcı etkisi altında dayanamayıp çağa hitap edemeyerek partallaşacaktır. Fakat hakikatlerin de çağını anlayan kendini yenilemiş cedit bir nesil tarafından temsil edileceği de bize açık bir şekilde bildirilmiştir.[8][9]

Bünyemizdeki nefis mekanizması da ruh ve iradenin aleyhine entropik olarak tek yönlü menfi bir akışı ifade eder. Fakat nefis mekanizmasının insana verilmesinde çok önemli hikmetler vardır. Biz her ne kadar nefsanî istekleri hayvaniyete götürücü sebepler görsek de bu hassaların önceki örneklerde anlatılan insan ruhunda bir zemberek görevi görerek insanın kemâl noktaya yükselmesinde entropik ortam hazırlamaktadır. Bediüzzaman Hazretleri bu durumu tahribatın çok artması nefsî tazyikâtın yani nefsin entropi değerinin çağ itibarıyla revaç bulmasına karşılık, takvâ dairesinde kalınarak haramlara girilmemesini, çünkü haramı terk etmenin vâcip olduğunu, bir vâcibi işlemenin çok sünnetlere mukabil sevabının olduğu tavsiyesine bağlamaktadır.[10] Nitekim Yûsuf Sûresinin 53. Âyet-i kerîmesinde geçen “Nefsim ancak kötülüğü emreder”[11] beyanı ile nefsin insan psikolojisi üzerinde eda edeceği fonksiyon ifade edilmiştir. Dolayısıyla nefiste yaratılan bu entropik durum, hiçbir yaratılmışa bahşedilmeyen mânevî cihazların ve nimetlerin ispatı için Allah’ın (celle celâluhu) lütfettiği bir vâhid-i kıyasîdir.

Kısacası yaratılan bütün sistemlerde kemâl vardır. Cenâb-ı Hak kurduğu sistemleri sabit ve değişmez kılmayıp çeşitlilik, zenginlik ve yeni sanatlar göstermek için sıfat ve esmasının yeni cilvelerini sergiler. Bu kemâlin devamı bir gayret ve enerji ister, bazen de yeni sergiler için eskilerin kaldırılması gerektiğinde, kemâlin zevâlini murad ederse “entropi” ile son noktayı koyabilir.

 

Kaynaklar

[1] Kuddusi, L. (2015): Thermodynamics and life span estimation. Energy, Vol. 80, 1 February, p.227-238.

[2] Aoki, I. (1989): “Entropy Flow and Entropy Production in the Human Body in Basal Conditions.” Journal of Theoretical Biology,Vol. 141, Issue 1, 8 November, p.11-21.

[3] Alpan, G., Efil, İ. (2011): Toplam Entropi Yönetimi. Business and Economics Research Journal, Vol. 2, Number 1, pp. 53-87.  Uludağ Üniversitesi Bursa.

[4] Gündüz, M. (2006): “Sosyal Yaşam ve Entropi Yasası: Dünyanın Sonuna mı Yaklaştık?” İnönü Üniv., İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 20 Nisan, Sayı: 1.

[5] Akman, B., Tuncer, T. (2007): Yaşamın Şifresi: İnsan Genom Projesi. Ankara: ODTÜ

Yayıncılık.

[6] Geçtan, E. (1998): Psikanaliz ve Sonrası. 8. Basım, İstanbul, Remzi Kitabevi, s.187-189.

[7] Gencer, Z.T. (2012): Medyanın Gündem Oluşturma Sürecinde Sosyal Entropinin Rolü Üzerine Uygulamalı Bir Çalışma. s.18. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Danışman: Doç. Dr. Mustafa Özodaşık, Konya.

[8] Ünal, A.: Mâide Sûresi Açıklamalı Meâli. https://www.kuranmealleri.net/maide-suresi/54.ayet/

[9]

[10] Bediüzzaman, S. N. (2024): Kastamonu Lahikası, Süreyya Yayınları. New Jersey. s. 148.

[11] Ünal, A.: Yûsuf Sûresi Açıklamalı Meâli. https://www.kuranmealleri.net/yusuf-suresi/53.ayet/

Bu yazıyı paylaş