Varlıkların gelip geçtiği bu dünya misafirhanesine gözlerini açan bir parçacığın şuurlu olduğunu hayal edelim. Bu parçacık, içinde bulunduğu mikro âlemin hareketli ve çalkantılı ortamına bakıp Yaratıcısını tanıma isteği hissetti. O’nu (celle celâluhu) yakından tanıyabilmek için yaratılanları incelemek gerekiyordu. O da bir seyyah gibi mikro âlemin mucizevî devr-i dâimi içinde etrafı gezmeye başladı.
Kendisini elektronların, protonların, nötronların arasında bir atomun kalbinde buldu. Önce bir ateşböceği sürüsü gibi atom çekirdeği etrafında dans eden elektronların gürültülü denizine sürüklendi. Elektronların enerji dolu kaotik dansını hayranlıkla seyrederken birbirleriyle çarpışmadan hareket ettiklerini gördü ve “Subhânallah!” dedi. Yaratıcının koyduğu itme kanunu sayesinde negatif yüklü elektronlar birbirlerini itmekte ve çarpışmaları engellenmekteydi.
Sürprizlerle dolu mikro âlemin ünlü sakinlerinden olan elektronlar, dışarıdan enerji aldıklarında üst yörüngelere kısa süreli atlama yapabilmekteydiler. Tekrar eski yörüngelerine döndüklerinde foton denilen enerji parçacıkları yaymaktaydılar. Fotonlar kütlesiz oldukları için ışık hızında (boşlukta saniyede yaklaşık 300 000 kilometre hızla) hareket edebilmekteydiler.[1]
Foton birden,“Bana bak! Merakla aradığını ve seni buraya göndereni benimle bilebilir ve bulabilirsin” dedi. “Benim cüsseme bakıp önemsiz olduğumu sakın düşünme. Bizim Hâlikımız Rahmân ve Rahîmdir. Onun yarattığı âlemler çok geniştir. Bizim âlemimizden trilyonlarca kat, aklımızın alamayacağı genişlikte âlemler yaratmıştır. Bu âlemlerin bize en yakın olanında insanlar, hayvanlar ve değişik canlılar bulunmaktadır. Onların hayatlarını idame ettirebilmeleri (beslenme, avlanma, yön bulma, görme, savunma) için elektromanyetik dalgaları (gama ışınları, x-ışınları, ultraviyole ışınlar, görünür ışık, kızılötesi ışınlar, mikrodalgalar, radyo dalgaları) yaratmıştır. Bu dalgalar farklı frekanslarda hareket eden fotonlardan yaratılmaktadır.[2] Foton çok iddialı ve güçlü ifadelerle konuşmaya devam ederek “Hâlikımız, beni elektromanyetik dalgaların meydana gelmesinde vazifeli kılmıştır. Allah tarafından canlılara bahşedilen elektromanyetik dalgalar, dolayısıyla fotonlar olmasaydı birçok canlı türü hayatını devam ettiremeyeceği gibi günümüzdeki teknolojik ve bilimsel ilerlemeler de bu seviyeye ulaşamazdı.”
Seyyah parçacık, kendi yaşadığı atom âleminden kat kat daha büyük âlemlerin olduğunu duymuştu. Milyarlarca, trilyonlarca atomun birleşmesiyle devasa ve akıl almayacak büyüklükte kütlelerin meydana gelmesi tesadüf eseri olamazdı. Küçük boyutu ve düşük seviyedeki algı kabiliyeti ile o kadar büyük âlemleri göremese de Rabbinin sonsuz gücü ve kudretine imanı tamdı.
Bediüzzaman Said Nursî’nin, 20. Mektup, İkinci Makam’da bu konu hakkındaki beyanı şöyledir: “Kudretine nisbeten, zerreler yıldızlar birdir. Küllî, cüz’î kadar kolaydır. Cüz’, küll kadar kıymetlidir. En büyük, en küçük kadar kudretine nisbeten rahattır. Küçük, büyük kadar san’atlıdır; belki san’atça bazı küçük, büyükten daha büyüktür.”[3]
Derin düşüncelerden sıyrılan meraklı parçacık, çekirdeğe ulaşmak istedi. Önünde uzun bir yol olduğunu düşünürken birden dev çekirdeğe doğru çekildiğini hissetti. Gittikçe yaklaşıyordu. Bu sırada negatif yüklü elektronlara bakarak onların nasıl çekirdek tarafından çekilmeden yörüngelerinde dönmeye devam ettiklerini merak etti. Hızı saniyede yaklaşık 2200 kilometre yani ışık hızının %1’inden daha az olan elektron, bu hızla Dünya’nın etrafını 18 saniyenin biraz üzerinde bir sürede dolaşabilirdi.[4] Atom çekirdeğindeki her bir pozitif yüklü protonun, elektrondan kütlece 1836 kat büyük olduğunu ve atom çekirdeğindeki proton sayısı arttıkça çekim kuvvetinin arttığını biliyordu. Her ne kadar elektronların yüksek hızlarda dairesel hareketlerinden dolayı merkezkaç kuvveti etkisiyle yörüngelerinde sabit oldukları açıklanabilse de[5] aslında bütün bu âlemi yaratan bir kudretin, elektronları orada tuttuğu çok açık olarak ortadaydı. Yapılan birçok deneyde, aynı elektronun bazen parçacık, bazen dalga özelliği gösterdiğini ve hatta bir anda iki yerde tespit edildiğini duymuştu; bu fenomenin adına da elektronun süperpozisyonu deniyordu.[6] Bir şuursuz parçacığın aynı anda iki farklı yerde bulunabilmesi, kendi iradesi veya kabiliyetiyle gerçekleşen bir durum olamazdı. Elektronlar, onları yaratan ve yöneten bir Sanatkârın hâlâ keşfedilmeyi bekleyen sanatlarından birisiydi. Parçacık tefekkür ederken kendisini çekirdekte buluverdi.
Protonlar onu çağırdı: “Gel bize de bak, bizdeki mucizeleri de gör” dediler. Pozitif yükleriyle protonlar, güçlü nükleer etkileşimin muazzam gücüyle bir arada tutulan atom çekirdeğinin yapı taşlarıydı. Burada çekirdeğin stabilitesine katkıda bulunan nötr parçacıklar olan esrarlı nötronlarla da karşılaştı. Her bir parçacığın vazifeleri o kadar çok ve muazzamdı ki, bu vazifelerin bu parçacıklar tarafından şuurlu bir şekilde ve aksatılmadan kendi kendine yapılmasına imkân yoktu. Onları bilen ve yaratan bir yaratıcının himayesinde bütün bu vazifelerin yapıldığı şüphe götürmez derecede açıktı. Protonların ve nötronların devâsa boyutlarını incelerken, bu parçacıkların içerisine göz atmak istedi.
Misafir parçacık daha da derine indikçe, protonların ve nötronların temel yapı taşları olan kuarklarla karşılaştı. Up, Down, Charm, Strange, Top, Bottom (yukarı, aşağı, tılsım, acayip, alt, üst) gibi adlarla anılan ve altı çeşit olan bu parçacıklar, protonların ve nötronların temel yapı taşlarına renk ve öngörülemezlik kattılar. Kuarklar birbirlerine yapışamadıkları gibi birbirlerinden uzaklaşamıyorlardı. Görünmez bir güç sayesinde birbirlerine bağlıydılar. Güçlü nükleer kuvvet denilen bu güç, kuarklar birbirlerine çok yaklaştıklarında itici, çok uzaklaştıklarında çekici özellik gösteriyordu.[7] Güçlü nükleer kuvvet aynı zamanda atomun çekirdeğinin bir arada tutulmasını da sağlıyordu. Çekici özellik göstererek protonların birbirlerini itmesini engelliyordu. Daha büyük ölçeklerde ise bu kuvvet özelliğini kaybederek etki etmiyordu. Böylece kâinattaki bütün atomların birbirine yapışarak müthiş yoğunlukta bir kütle artışıyla karadelik oluşması ve tabiattaki dengenin bozulması önlenmekteydi. Şuursuz olan bu gücün ne zaman itici ne zaman çekici özellik göstereceğine karar verebilmesinin imkânsız olduğunun ve bunun arkasında da gayet Kadîr ve Alîm ve gayet Hakîm ve Kerîm bir Âmir’in olduğunu anladı.
Daha dikkatli bakınca kuarklar arasındaki itici ve çekici nükleer kuvvetin iletimini sağlayan gluon’ları gördü. Kütlesiz parçacıklar olan gluonlar olmasaydı kuarklar arasındaki enerji iletimi kesilecek, proton ve nötron var olamayacaktı. Çevresindeki milyarlarca atomun varlığının gluonlara bağlı olduğu söylense abartı olmazdı. Aslında küçükten büyüğe bütün parçacıkların varlıkları bir zincir gibi birbirlerine bağlanmıştı. Bir saatin ahenkle işleyen çarkları gibi bu parçacıklar vazifelerini aksatmadan yapıyorlardı. Aradan birisi çekilse bütün kâinat yok olacaktı. Bu muhteşem düzeni yaratan ve işleten Rabbine şükretti.
Diğer parçacıklar “bize de bak, aradığını sana bildireceğiz!” dediler. O da baktı gördü ki: W ve Z bozonları kâinatta bilinen dört temel kuvvetten birisi olan zayıf nükleer kuvvetin taşıyıcılarıydı.[8] Mezonlar ise kuarklar arasındaki etkileşimlerle yaratılan ve nispeten kısa ömürlü parçacıklardı. Mahiyetini tam olarak bilemediğimiz seyyah parçacığımız, mikro âlemde gördüğü bu çeşitlilik karşısında Bâri ve Musavvir olan Rabbini zikretti.
Kuark ve bozon gibi bazı atomaltı parçacıkların ömürleri saniyenin trilyonda bir trilyonundan daha kısa olmasından dolayı bu parçacıkları görebilmek neredeyse imkansızdı.[9] Anlık görünüp kayboluyorlardı. Elektron, proton gibi parçacıkların ömürleri ise çok uzundu. Bazıları kâinatın yaratılışından, belki 13,7 milyar yıldan bu yana hâlâ var olmaktaydılar.
Birden şimşek çakması gibi şiddetli bir ses işitti. “Bizim içimizi gezdin, özümüzdeki zerrelere muttali oldun. Şimdi de gel bizi dinle, ibret al!” Bu atomun sesiydi ve birden atomun çekirdeğinden dışarıya doğru kuvvetli bir şekilde itildiğini hissetti. Müthiş bir hızla çekirdeğin dışına çıktı, elektronların bulunduğu yörüngeleri de geçerek çok kısa bir sürede kendini atomun dışında buldu. Atom konuşmaya başladı: “Allah’ın bize yüklediği vazifeler saymakla bitmez. Canlı, cansız bütün varlıkların yapı taşları bizleriz. Bir inşaatın tuğlaları gibi, Hâlikımız bizi bir araya getirmiş ve maddeyi yaratmıştır. O (celle celâluhu), Hayy ismiyle bazı maddelere hayat vermiş, bazıları ise cansız kalmışlardır. İçimizdeki proton, nötron gibi parçacıkların sayıları değiştikçe bizim de özelliklerimiz değişir. Şu ana kadar bilinen 118 çeşidimiz bulunmakta[10] ve değişik isimlerle anılmaktayız (Hidrojen atomu, oksijen atomu, karbon atomu, azot atomu vb.). Havada birleşerek molekülleri oluştururuz ve bu moleküller vasıtasıyla sesi taşıyarak iletiriz. İçinde bulunduğumuz bu Dünya gezegeninde elektriği üzerimizdeki elektronlar sayesinde iletiriz. Havadaki mineralleri taşıyarak canlıların hayatlarını devam ettirmelerine yardımcı oluruz. Aynı zamanda kokuların taşınmasında da önemli rol oynarız. Bunları gör ve ibret al!” Parçacık “Allahu Ekber!” dedi, ibret aldı.
Dünya misafirhanesindeki bu meraklı parçacık, bize göre kısacık, kendisine göre yeterince uzun hayatını tefekkürle geçirerek Rabbini tanıdı. Bize göre küçücük, ona göre yeterince geniş hayat alanında eşyanın arkasındaki hakikatlere âşina olarak Rabbine daha çok yaklaştı. O’na, kendisine bu fırsatı verdiği için şükretti, imanı arttı ve dünyasını nurlandırdı. Mutlu ve mesut bir şekilde bu dünyadan ayrıldı.
* Bu yazı Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Âyetü’l-Kübra risalesinden ilhâmen kaleme alınmıştır.[11]
[1] Photon – Wikipedia (https://en.wikipedia.org/wiki/Photon)
[2] Electromagnetic Spectrum – Introduction (nasa.gov)
[3] Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İzmir: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 345.
[4] Questions and Answers – How fast do electrons move? (jlab.org)
[5] Bohr model – Wikipedia (https://en.wikipedia.org/wiki/Bohr_model)
[6] What Is Quantum Superposition? – Caltech Science Exchange
[7] Schmitz, W. (2019). Particles, Fields and Forces. Springer. p. 284, 285.
[8] Güçlü ve Zayıf Nükleer Kuvvet Nedir? Evrende Kaç Tür Etkileşim Var? Doğadaki Temel Kuvvetler Doğadaki Temel Etkileşimler | TÜBİTAK Bilim Genç (tubitak.gov.tr)
[9] particle physics – Half-life of $W$ and $Z$ bosons – Physics Stack Exchange
[10] Lesson: Atoms Forming Groups (serpmedia.org)
[11] Bediüzzaman Said Nursî, Şualar, İzmir: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 95.