Periyodik Cetveldeki Hikmet

İnsanı insan yapan sorular vardır. Her insan doğar, yaşar ve ölür. Fakat bu dönüp giden üçlü devre sadece fizikî bir süreçten mi ibarettir? İnsanı diğer varlıklardan ayıran en büyük fark, geldiği, yaşadığı ve gideceği âlemler üzerine düşünebilmesidir. Asıl problemi de budur:

“Nereden geldim? Niçin yaşıyorum? Nereye gidiyorum?”

Bu temel sorularına cevap bulabilen insan yalnızca var olmakla kalmaz, anlamlı bir şekilde yaşamaya başlar. Hayatını bir bütün içinde değerlendirebilir, acıya ve nimete farklı bir gözle bakabilir. Kendi varlık problemini çözen bir insan için diğer meseleler de mânâ kazanır ve çözüm yoluna girer.

Bilim, Anlam ve Arayış: Herkesin Kendi Lisanı

İnsan ve din anlayışı tarihin seyri içinde gelişmiş; bu gelişime inanan da inanmayan da katkıda bulunmuştur. Çünkü anlam arayışı, insanın özünde mevcuttur. Farklı disiplinlerden insanlar, kâinatı kendi alanlarının diliyle çözümlemeye çalışmışlardır:

  • Bir edebiyatçı, kâinatı harflerle, kelimelerle, şiirle yorumlar.
  • Bir zoolog, hayvanların davranışları ile bitkiler ve ekosistemdeki nizâm ve dengenin hayranlığını yaşar.
  • Bir matematikçi, sayıların diliyle kâinattaki kusursuzluğu ifade eder.

Bir kimyagerin aldığı eğitim de onu hayatı ve kâinatı mânâlandırma gayretlerinde elementlerin ve molekülleri teşkil eden atomların içinde dolaşırken hikmetler aramaya yönlendirir. Maddenin en küçük yapı taşlarında bile tesadüfe yer bırakmayan bir âhenk, bir düzen ve ölçünün hâkim olduğunu görünce, canlı-cansız bütün varlıklardaki denge ve işleyişin temelindeki elementlere verilen rollerin ehemmiyetini görüp anlar. Bir edebiyatçı için alfabe, matematikçi için sıfır ve bir neyse, bir kimyager için de periyodik tablo odur. Çünkü o tablo, yaratılışın sırlarını satır satır fısıldar.

Periyodik Tablo: Bilimin Sezgiyle Buluşması

Rus kimyager Dmitri Mendeleyev (1834-1907), o gün bilinen 63 elementi atom kütlelerine göre sıralamış ve benzer özellikteki elementleri aynı sütunlara yerleştirmiştir. Ancak onu özel kılan, bazı elementlerin henüz keşfedilmediğini fark ederek boşluk bırakması ve bu elementlerin ileride bulunacağını tahmin etmesidir. Gerçekten de öngördüğü elementler –galyum, skandiyum, germanyum– sonradan bulunmuştur. Bu başarı, bilimin yalnızca gözleme değil, aynı zamanda sezgiye ve derin bir anlayışa dayandığını gösteren iyi bir örnektir. Bilim tarihinde böyle çok örnekler vardır ve temelde belli bir meseleyle yatıp kalkmak ve her daim o düşünceyle zihnin meşgul olması yanında bir nevi ilhâm kapılarının açılmasına vesile olacak sezgi gücünün de yüksek olmasına ihtiyaç vardır. Böyle uyanık bir zihinle bakılınca kâinat kitabını okurken satırlar arasındaki dengeyi, nizâmı ve ilâhî sistemi hissetmek daha kolay olacaktır.

Daha sonra İngiliz fizikçi Henry Moseley (1887-1915), sistemi atom numarasına göre yeniden düzenleyerek modern periyodik cetveli oluşturmuştur. Böylece Mendeleyev’in tahminine ayrıca bir kesinlik kazandırılmış, elementler arasındaki düzen daha net biçimde ortaya konmuştur. Günümüzde periyodik tabloda 118 element yer almaktadır. Bunlardan ilk 94’ü tabiatta yaratılmış olarak bulunurken, geri kalanlar laboratuvar ortamında insanlar tarafından mevcut maddelere müdahale edilerek sentetik olarak üretilmiştir. 2006’da keşfedilen Oganesson (Og) ile birlikte tablo, dünya şartlarında şimdilik tamamlanmıştır.

 

Tablonun Sessiz Konuşması: Denge, Hikmet ve Kudret

Bu tablo bize yalnızca atomları, kütleleri ve bağlarını mı anlatır? Hayır! Bu tablo, aslında ölçüyü, dengeyi, hikmeti ve ilmi anlatır. Kâinatın hiçbir yerinde rastgeleliğe yer olmadığını, her şeyin belirli bir plan ve düzende var olduğunu gösterir. Kur’ân’da bu hakikat şöyle ifade edilir:

“Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık.”[1] Tıpkı yıldızların yörüngelerinde, gecenin ve gündüzün birbirini takip etmesinde, elektronların hareketinde olduğu gibi, elementlerin mükemmel bir sistemi gösteren periyodik diziliminde de bir kudretin izi, bir nizamın sesi duyulur.

Gazzâlî’nin Gözüyle: Nizam Delildir

İmam Gazzâlî’ye göre kâinattaki düzen, onu düzenleyenin varlığına işaret eder. Onun dilinden şöyle diyebiliriz: “Bir kitapta harfler sırayla dizilmişse, bu dizilişin kendiliğinden olduğunu söyleyenin aklı eksiktir.”[2] Periyodik tablo da bu düzene açık bir örnektir. Her şey ölçülüdür, yerli yerindedir. Bu ölçü ve uyum, bir nâzım (düzenleyici) olmadan düşünülemez.

Bediüzzaman’ın Gözüyle: Atomda Tevhid

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri şöyle der: “Bir iğne ustasız olmazsa, bu muhteşem âlem nasıl ustasız olur?”[3] Ona göre her varlık, Allah’ın Esmâ-i Hüsnâsının bir tecellisidir. Atomun içinde bile kudret, hikmet ve ilim gibi sıfatların izleri bulunur. Eğer periyodik tabloyu yorumlasaydı, muhtemelen şöyle derdi: “Maddenin diliyle okunan bu tablo, Esmâ-i Hüsnâ’nın satır başları gibidir. Kimi ‘Rezzâk’, kimi ‘Alîm’, kimi ‘Mukaddir’ ismini terennüm eder.”

Maddenin Diliyle Yaradan’ı Okumak

Periyodik cetvel, yalnızca bir bilimin gelişmesinde kullanılan bir vasıta olmaktan öte, aynı zamanda kâinattaki ilâhî nizâmın bir özeti gibidir. Her satırında kararlılık, her sütununda denge, her atomda bir sır vardır. Bir kimyager için bu tablo bilimsel bir referans olabilir; ancak hakikati arayan bir ruh için, bu tablo yaratılmışların ölçüyle dizildiği ilâhî bir kompozisyondur.

Nasıl ki alfabe harfleri kâğıt üzerindeki mürekkepten ibaret olmayıp kelimeler yoluyla mânâları ifade ediyorsa, periyodik tablo da dizilmiş elementlerin atom ağırlıkları ve numaraları üzerinden -hangi prensiplere göre- sanki akıllıymışlar gibi birbirleriyle el ele tutuşarak, canlı-cansız bütün varlıklarda sergilenen mükemmel yapıların ve işleyişlerin hikmetlerini göstermektedir. Tabii ki bütün maddî varlıkların yaratılmasında kullanılan akılsız ve şuursuz atomların, elementler halinde kendilerine takdir edilmiş cetveldeki sıralarına dizilmesi, ancak sonsuz bir ilmin ve kudretin eseri olduklarının göstergesidir.

 

Dipnotlar

[1] Kur’ân-ı Kerim, Kamer Sûresi, 54/49 (Açıklamalı Meal – Prof. Dr. Suat Yıldırım).

[2] İmam Gazzâlî’nin düşünce sisteminde “Düzen, düzenleyeni gösterir.” mantığı hâkimdir.

[3] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, “Onuncu Söz”, Yeni Asya Neşriyat, s. 53.

 

Bu yazıyı paylaş