Hacı Çubak Calilov

Allah (celle celâluhu), “Hiç şüphe yok ki Kur’ân’ı Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biziz.” (Hicr, 15/9) kavl-i kerimiyle kıyamete kadar Kur’ân’ın ve ona bağlı olarak da İslâm’ın korunmasına kefil olmuştur. Sebepler planında dinin korunması hususunda en önemli rolü, başta Sahabe sonra da ulema üstlenmiştir. On dört asırlık İslâm tarihine göz atacak olursak, her bir asırda bu kutsî vazifeyi omuzlayan takva sahibi, kendini dine adamış, ilmin derinliklerine dalmış sayısız âlimin olduğunu görmemiz mümkündür. İmam Ebu Hanife ve İmam Şafiilerden, Abdülhay el-Leknevî ve Muhammed Zahid el-Kevserîlere kadar binlerce âlim bu yüce davaya hizmet etmiştir.

Ulemanın hayatına yakından bakacak olursak, onların her birinin bir ışık kaynağı gibi sürekli çevresini aydınlattığını görürüz. Âlimler, bir yandan dine yönelik her tür şüphe, hurafe ve bâtıl fikirle mücadele ederken diğer yandan da irşat ve yönlendirmeleriyle insanların elinden tutmuş ve onlara hidayete giden yolu göstermişlerdir. Bu sebepledir ki Hasan Basrî Hazretleri, âlimin ölümünün İslâm için büyük bir kayıp olduğunu ve zamanın asla bu kaybı telafi edemeyeceğini ifade etmiştir. Özellikle fitne ve kargaşaların çoğaldığı, insanların yolunu ve yönünü şaşırdığı dönemlerde, hak yolun rehberleri ve peygamber yolunun varisleri olan ulemanın faaliyetleri, Allah’ın insanlık âlemine büyük bir lütfu, keremi ve ihsanıdır.

Sovyetler Birliği yıkıldığında Orta Asya halkları için inançlarına göre bir hayat yaşamanın önündeki engeller de ortadan kalkmıştı. Ne var ki halk pek çok Orta Asya ülkesinde olduğu gibi Kırgızistan’da da kendi değerlerini unutmuş, dininden ve diyanetinden uzaklaşmıştı. Dini hakkında bilgi sahibi olan insan da yok denecek kadar azdı. Bu sebeple insanların iç dünyasını kaplayan karanlıklar hâlâ etkisini devam ettiriyordu. Dolayısıyla SSCB’nin yıkılmasını takip eden yıllarda insanları yeniden Kur’ân ve Sünnet’e yönlendirecek, onlara bir kere daha inandıkları dinin esaslarını öğretecek âlimlere şiddetle ihtiyaç vardı.

İşte bir âlim olarak Hacı Çubak Calilov, bağımsızlığını yeni kazanmış bir ülkenin insanları için çok önemli bir vazife eda etmiştir. Bu kıymetli zatın gelecek nesillere örnek olması adına yakından tanınması gerektiğini düşünüyoruz.

Hayatı

Hacı Çubak, kendilerini eğitime adamış bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Ebeveyni, ömürlerini eğitim sektöründe çalışarak geçirmişlerdir. Calilov’un böyle bir ailede neşet etmesi, onun iyi bir terbiye ve eğitim almasını sağlamış ve âdeta onu gelecekteki vazifesine hazırlamıştır. Onun insanların eğitim ve aydınlanmasına karşı gösterdiği ilginin temeli de muhtemelen çocukluk döneminde atılmıştır.

Hacı Çubak, yine anne ve babasının sağladığı imkânlar sayesinde çocukluğundan itibaren kitaplara yakın olmuştur. Bu kitap sevgisi ömrünün sonuna kadar artarak devam edecektir. Öyle ki o daha sonraki yıllarda, varını yoğunu kitaba yatırmış, yurtdışından getirttiği binlerce kitapla evinde büyük bir kütüphane kurmuştur. Kitap satın almak, yurtdışı seyahatlerinin ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.

Kendisinin de bizzat ifade ettiği üzere, işi ne kadar çok olursa olsun, mutlaka günün belirli bir kısmını kitap okumaya ayırmıştır. Bazı günler okuduğu kitap sayfası beş yüzü bulmuştur. Yolculuk hazırlığı yaparken kitapları da yanına almayı ihmal etmemiştir.

Calilov, öncelikle kendi alanı olan İslâmî ilimlere dair kitapları okumaya öncelik verse de zaman zaman farklı alanlara ait kitaplarla da ilgilenmiştir. Mesela Kırgız edebiyatına ait eserleri okumak onun hobileri arasında yer almıştır.

Hacı Çubak, Kırgız tarihini ve Kırgız halkının milli gelenek ve göreneklerini derinlemesine öğrenmiştir. Sonraki yıllarda yerine getireceği eğitim ve irşat faaliyetlerinde başarılı olmasında veya kendisine yöneltilen çok sayıda soruya isabetli fetvalar vermesinde, Kırgız halkının kültürünü ve dünya görüşünü iyi bilmesinin büyük rolü olmuştur.

Eğitimi

Calilov, hangi eğitim kurumuna girdiyse oradan hep en yüksek notlarla mezun olmuştur. Çocukluğundan itibaren sürekli yüksek ideal ve hedefler peşinde olmuş ve Allah’ın izniyle bunların çoğuna da ulaşmıştır. Nitekim o, öğrencilik hatıralarını anlatırken, “Bize ders veren büyük mollaları ve hocaları gördükçe, onlar gibi olmayı arzulardım.” der. İleriki yıllarda onun belki hocalarını bile geride bırakacak bir seviyeyi yakalamasına bakacak olursak, bu arzusunda ne kadar ihlaslı ve kararlı olduğunu anlayabiliriz.

Hacı Çubak, dinî eğitimine Kırgızistan’ın başkentindeki İslâm Enstitüsünde başlamıştır. Burada Molla Gazi ve Molla Haşim gibi büyük âlimlerden ders almıştır. O yıllarda öğrenciler arasında aktif kişiliğiyle, hiçbir hâdiseye kayıtsız kalmamasıyla ve farklı yorum kabiliyetiyle tanınmıştır.

Calilov güzel ahlakıyla da öne çıkmıştır. O her zaman alçakgönüllü olmasını bilmiştir. Kaldığı yerin tuvalet ve abdesthanesinin sık sık temizliğini yapması da bunu gösterir.

Hacı Çubak, İslam Enstitüsünden mezun olduktan sonra, bir süre orada hocalık yapmıştır. Akabinde Mekke’deki Ümmü’l-Kurâ Üniversitesine gönderilmiştir.

Mekke’ye ayak basar basmaz kendini karşılayan öğrencilere, “Eğitiminiz nasıl gidiyor, kimlerden ders alıyorsunuz?” diye sormuş, hangi âlimlerden, hangi dersleri aldıklarını öğrenince, “Ben de sizlerle birlikte okuyacağım!” diyerek bir gününü bile boşa geçirmeden ilim tahsil etmeye girişmiştir.

Üniversitenin başarılı öğrencilerinden biri olmuş, birçok hoca ve âlimden özel dersler almış, böylelikle farklı İslâmî ilimlerde icazet sahibi olmuştur. Özellikle Arap dili ve fıkıh ilminde uzmanlaşmıştır. Suudi Arabistan’daki tahsilini bitirdikten sonra Kırgızistan’a dönmüştür.

Vazife ve Hizmetleri

Hacı Çubak, ülkesine döner dönmez İslam Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak göreve başlamıştır. Bir süre sonra bu alandaki kabiliyeti ve ilminin derinliği fark edilince, ona müftülükte fetva bölümünün idareciliği de verilmiştir. Calilov, engin ilmi ve üstün gayretiyle hem üniversitedeki hocalığını hem de fetva bölümündeki vazifesini en güzel şekilde yerine getirmiştir. Bu sayede öğrencilerinin, meslektaşlarının ve halkın sevgi ve saygısını kazanmıştır.

Calilov, fetva görevini üstlendikten sonra telefonu susmak bilmez. Çok farklı kesimlerden insanlar, öğrenmek istedikleri dinî meseleleri ona danışır, karşılaştıkları problemlerin fetvasını ondan sorarlar. O da hangi konuda olursa olsun, kendisine yöneltilen soruları büyük bir dikkatle dinler ve soru sahiplerine tatmin ve ikna edici cevaplar verir.

O günlerde medya mensupları, halka dini anlatmak amacıyla her türlü dinî programa molla ve imamları davet ediyorlardı. Calilov da bu programların müdavimlerinden biri hâline gelmiştir.

Hacı Çubak, bir dönem Baş Müftülük (Diyanet İşleri Başkanlığı) görevini de yerine getirmiştir. O yıllarda müftülüğün işleyişinde köklü reformlar gerçekleştirmiş, hac hizmetlerinin şeffaf şekilde yerine getirilmesini sağlamıştır.

Baş Müftülük vazifesinden ayrıldıktan sonra hayatını bütünüyle tebliğ ve irşat faaliyetlerine adamıştır. Kırgızistan’ın birçok yöresini, hatta başka ülkelerde Kırgızların yaşadığı şehirleri ziyaret ederek tebliğ vazifesini sürdürmüştür. Nereye giderse gitsin onun ziyareti büyük bir heyecanla karşılanmış; camilerdeki cemaat onun gelişini dört gözle beklemiştir. Ders, vaaz, sohbet ve hutbelerinden yüzbinlerce insan istifade etmiştir.

Hacı Çubak, günümüzde önemli bir mecra haline gelen sosyal medyayı da ihmal etmemiştir. Onun tavsiyesi ile açılan Nasaat (nasihat) isimli YouTube kanalında yaptığı dersler milyonlarca kez izlenmiştir.

O, gerek yazdığı yazılar ve yaptığı konuşmalarla gerekse verdiği dersler ve fetvalarla önemli bir ihtiyacı gidermiştir. Bu faaliyetleri sayesinde binlerce insan, zihinlerindeki şüphelerden kurtulmuş ve dinini doğru bir şekilde öğrenme imkânı bulmuştur. Hacı Çubak, Kırgız halkı arasında yeni bir dinî şuurun oluşması ve insanların dinlerini doğru bir şekilde yaşamaları noktasında çok önemli bir vazife görmüştür.

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra, kendilerini büyük bir boşluğun içerisinde bulan ve farklı ideolojilerle zihinleri kirlenen gençler, Hacı Çubak gibi âlimler sayesinde yeniden dinlerine yönelmeye ve öğrendikleri değerlere sahip çıkmaya başlamışlardır. Gençleri radikal grupların tesirinden koruma, onların şiddet sarmalında yok olup gitmelerine engel olma da onun gibi şahsiyetler sayesinde gerçekleşmiştir.

Toplumda yer etmiş bid’at ve hurafelerin veya taassup ve yobazlığın yerine sahih dinî öğretilerin yerleştirilmesinde Hacı Çubak’ın çok büyük hizmetleri olmuştur. O, Kırgız halkının nazarını yeniden Kur’ân ve Sünnet’e çevirmiştir. İnsanların dinî ve manevî anlamda büyük bir arayış içinde oldukları bir dönemde, onları tevhid hakikatiyle tanıştırmış, onlara İslâm’ın sulh, hoşgörü, adalet, kardeşlik ve yardımlaşma gibi değerlerini sunmuştur.

Hacı Çubak’ın büyük hizmetlerinden biri de farklı toplum kesimleri ve farklı cemaatler arasında köprü vazifesi görmesidir. Onun ılımlı ve diyaloğa açık görüşleri sayesinde farklı cemaatler arasındaki ihtilaf ve anlaşmazlıklar azalmış, cemaat mensupları birbirlerine karşı daha fazla saygı göstermeye başlamışlardır.

Calilov, diğer cemaatlere olan saygı ve desteğinin yanı sıra Hizmet Hareketinin Kırgızistan’daki faaliyetlerine de sahip çıkmış, özellikle son yıllardaki zor günlerinde Hizmet’in yanında durmuştur. Onun bu destek ve yardımları, Kırgız halkının da Hizmet Hareketine sahip çıkmasında etkili olmuştur.

Amerika’daki Kırgızları ziyareti sırasında muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’yi de ziyaret etmiştir. 15 Temmuz sürecinden sonra, Türkiye’de ve dünyada Hizmet Hareketine karşı yürütülen çalışmaların karşısında durmuş, zulmün son bulması için idarecilere çağrı yapmış ve her zaman mazlumların yanında olmuştur.

Hocaefendi’ye karşı büyük bir saygı ve sevgi besleyen Hacı Çubak Calilov, onun İnsanlığın İftihar Tablosu:Sonsuz Nur isimli kitabından bir yıl boyunca talebelerine ve halka açık dersler yapmıştır. Fethullah Gülen’in Kırgızca’ya çevrilen birçok kitabına takdim yazısı yazması da onun Hocaefendi’ye ve Hizmet Hareketine karşı duyduğu güven ve sevginin bir eseri olsa gerektir.

Cenab-ı Hakk’tan bu büyük âlime rahmet ve mağfiretiyle muamele etmesini, kıyamet gününde onu sıddıklar, şehitler ve peygamberlerle birlikte haşretmesini ve onu Firdevsiyle sevindirmesini niyaz ediyoruz.

Bu yazıyı paylaş