İngiliz yazar John Davenport (1789–1877), Kur’ân-ı Kerim’den ve Fahr-i Kâinat Efendimizden (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle bahseder:
“Kur’ân’ın sayısız hususiyetleri içinde bilhassa ikisi fevkalâde mühimdir.
- Zât-ı Kibriya’yı ifade eden âyetlerin âhengindeki ulviyettir. Kur’ân-ı Kerim, beşerî zaaflardan herhangi birisini Zat-ı Kibriya’ya isnattan münezzehtir (uzaktır).
- Kur’ân, başından sonuna kadar, gayr-ı beliğ (güzel ve tesirli söze aykırı), gayr-ı ahlâkî yahut terbiyeye muhalif fikirlerden, cümlelerden ve hikâyelerden tamamen münezzehtir.”[1]
“Kur’ân, Müslümanlar tarafından her zaman bütün mucizelerin en büyüğü olarak kabul edilmiştir ve ölülerin dirilmesine şahit olmak kadar hayret verici bir keyfiyettedir. (Hazreti) Musa ve İsa’nın (aleyhimüsselâm) mucizelerinin geçici olduğu söylenir, ancak (Hazreti) Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) mucizesi kalıcıdır ve bu sebeple önceki çağların bütün mucizevî hadiselerinden çok daha üstündür.”[2]
“Kur’ân, Müslümanların azamî ihtiram ve hürmet gösterdikleri bir kitaptır… Bin iki yüz yıldır bu kitabın sesi, milyonlarca insanın kulaklarında ve kalblerinde her an çınlamaya devam etmektedir.”[3]
“(Hazreti) Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) imanı, şüphe ve belirsizlikten uzaktır ve Kur’ân, Allah’ın varlığı ve birliğinin muhteşem bir delilidir.”[4]
Dipnotlar
[1] Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 217. John Davenport, An Apology for Mohammed and the Koran, London: J. Davy and Sons, 1869, s. 80. Davenport’un bu eseri, Ömer Rıza Doğrul tarafından Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir: Hazret-i Muhammed ve Kurʼân-ı Kerim, İstanbul: İlhami-Fevzi Matbaası, 1926.
[2] Davenport, a.g.e. s. 66.
[3] A.g.e. s. 69.
[4] A.g.e. s. 73.