Merhameti sonsuz Rabbimiz, her canlının rızkını en uygun şekilde ihsan ettiği gibi, bebeklerin ve memeli hayvan yavrularının gıdasını da doğar doğmaz süt olarak göndermektedir. Süt, muhteviyatının oranları sürekli değişen, bebekler için gerekli olan bütün gıda maddelerini ihtiva eden, anneler vasıtasıyla ulaştırılan harikulade bir nimettir.[1] Mesela beyin ve gözün gelişmesinde çok önemli olan taurine aminoasidi, anne sütünde bol miktarda bulunur. Normal şartlar altında steril olan süt, aynı zamanda pratik bir besindir, hemen kullanılabilir.
Anne Sütünün Önemi
Avustralya’da yapılan bir araştırmaya göre,[2] hazır mamalarla beslenen yeni doğan bebekler, anne sütüyle beslenenlere kıyasen daha çok hasta olmakta ve Âni Bebek Ölümü Sendromu’na %85 oranında daha çok yatkındır. Anne sütünün en önemli hususiyetlerinden biri, bebeğin gelişmesine ve ihtiyacına bağlı olarak, muhteviyatının dinamik ve hassas ölçülerle, dışarıdan bir tesir olmadan ayarlanmasıdır.
Halk arasında “ağız” da denen ilk gelen süt (kolostrum), yoğun ve açık kahverengi rengindedir. Bu süt; antikor, vitamin ve mineral bakımından çok zengin ve besleyicidir. Bebeğin ilk besininin kolostrum olması, onu ileride özellikle mide ve bağırsak hastalıklarından koruyacaktır. Daha sonra, 4–7. günlerde, ağız sütünün yapısı süratle değişmekte, yavrunun gelişmesine uygun olarak normal süt hâline getirilmektedir.[3]
Sütte harika ayarlar vardır, mesela emmenin başlangıcı ve sonundaki yağ oranları farklıdır. Beslenmenin sonuna doğru yağ oranı giderek artar, böylece çocuğun doyumu sağlanır. Hatta yağ miktarı akşama doğru azalır ki geceleyin hazmı kolay olsun.
Anne sütündeki ortalama yağ miktarı ve verdiği enerjinin aylara göre değişimi:[4]
1–12 ay | 12–18 ay | 18–24 ay | 24 ay | |
Yağ (gr/L) | 34,6 | 49,1 | 57,7 | 79,5 |
Enerji (kkal/L) | 657,6 | 783,4 | 857,8 | 1065 |
Brezilya’da yapılan bir araştırmaya göre,[5] anne sütünün zekâ gelişmesine de olumlu tesir yaptığı tespit edilmiştir. Bebeklerde zekâ gelişmesine tesir eden onlarca faktör vardır, anne sütü bunlardan önemli bir unsurdur. Bebekler, genetik faktörler ve çevre şartları açısından sağlıklı bir ortamda büyütüldüğünde, anne sütünün zekâ gelişmesine pozitif tesiri daha iyi gözlenmektedir.
Tavsiye Edilen Emzirme Süresi
UNICEF ve Dünya Sağlık Teşkilatı, anne sütü ile beslenmenin iki yıl kadar olması gerektiğini tavsiye eder.[6] Kur’ân-ı Kerim’de bu sürenin iki sene olduğunun buyurulması dikkat çekicidir: “Anneler, çocuklarını tam iki sene emzirirler.” (Bakara, 2/233). “Ve Biz, insana anne ve babasına (bakmasını) vasiyet ettik. Onu, annesi zorluk üzerine zorlukla taşıdı. Ve onun sütten kesilmesi iki yıldır.” (Lokman, 31/14).
Sütte İlahî Adalet
İyi beslenen annelerin sütlerinin daha kaliteli olması beklenir, ancak dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalar, önemli mineraller ve iz elementler bakımından bunun doğru olmadığını ortaya koymuştur.[7] Bu araştırmalarda, anne sütünün terkibinin, annenin serumundaki ve vücut depolarındaki mineral ve iz element konsantrasyonlarından bağımsız olarak ayarlanmakta olduğu gösterilmiştir. Yani fakir ve zengin annelerin çocukları arasında anne sütü ile beslenme konusunda bir ayrım yoktur. Merhameti sonsuz Yaradan’ın ilahî adaleti, masum ve âciz yavrular üzerinde de tecelli etmektedir.
Bir araştırmada[8] Nepalli fakir ve zayıf annelerin serumlarındaki kalsiyum konsantrasyonları düşük olduğu ve diyetle de kalsiyum almadıkları hâlde, anne sütündeki kalsiyum konsantrasyonları, sağlıklı ve dengeli beslenen annelerinki ile aynı seviyede bulunmuştur. Çinko, demir, bakır, manganez ve krom için de aynı durum söz konusudur. Anne sütündeki mineraller, annenin beslenme şartlarından bağımsız olarak homeostatik[9] mekanizmalarla perdelenmiş bir şekilde, Allah’ın sonsuz merhameti ve şefkatiyle ayarlanmaktadır. Kısacası, meme hücrelerine yerleştirilmiş düzenleyici mekanizma, serumdaki element konsantrasyonlarından etkilenmemektedir. Hâlbuki normal şartlarda sisteme giren madde miktarı, üretilen madde miktarını da belirleyici bir rol üstlenir, ama bu model anne sütü salgılayan hücreler için geçerli değildir.
Memeli Hayvanlardaki Durum
Yukarıda bahsedilen “ağız sütü” gibi çoğu husus, hayvanlar için de geçerlidir. Süt, dişi memeli hayvanların yavrularını besleyebilmek için, süt bezlerinden salgılanan, içinde yavrunun ihtiyacı olan bütün gıda maddelerini yeterli miktarda bulunduran harikulade bir sıvıdır. Adl (mutlak âdil olan) ve Hakîm (hikmetli yaratan) Rabbimiz, hayvan yavrularının sütlerindeki yağ oranını da onların ihtiyacı olan enerjiyi karşılayabilecek miktarda ve yaşadıkları iklime göre ihsan eder.
Bazı hayvan sütlerindeki yağ oranı:
Mavi Balina | Kutup Ayısı | Bufalo | Deve | Keçi | |
Yağ (%) | 35–50 | 31–35 | 7–8 | 1,2–6,4 | 0,6–2,6 |
Irklara göre değişmekle birlikte ineklerin sütündeki yağ oranı %3,7–4,9 arasındadır. Dünyadaki süt ihtiyacının yaklaşık %85’i ineklerden elde edilir. Montofon, Simental ve Holstein gibi türleri olan süt inekleri çeşitli otlar, mısır, saman, küspe ve arpa ile beslenir. En fazla sütü Holstein cinsi verir, fakat bu cinsin sütündeki yağ oranı diğerlerine göre düşüktür.
Günlük 30 litre kadar süt veren inekler, ağırlıklarının 40’ta biri kadar yem yemeleri ve yaklaşık 40 litre su içmeleri gerekir. Biz inek diye bilsek de dört aylık olana kadar buzağı, bir yaşına kadar dana, daha sonra ise düve adını alırlar. Ortalama 30 yıl kadar yaşayan inekler yılda 10 ay süt verir. Süt aslında diğer memelilerde de olduğu gibi yavru içindir. İnekler doğum yapmadan süt vermez. Onun için besicilik yapanlar, ineklerin sürekli hamile kalmalarını sağlar. Bu sayede her yıl bir de buzağı sahibi olurlar.
Yavruların Hakkını mı Alıyoruz?
Aklımıza “Yavruların hakkını mı kullanıyoruz?” diye bir soru gelebilir. Buzağıların günlük 4–6 litre süt ihtiyacı vardır, yani annenin verdiği sütün yaklaşık %20’si yeterlidir. Ayrıca enteresan bir şekilde, üretilen sütün ortalama üçte biri, süt sağılırken yaratılır. Sağım esnasında salgılanan “prolaktin ve oksitosin hormonları”, milyonlarca süt bezinin faaliyete geçmesini sağlar. Yani sağma hareketleri süt üretimine tesir eder. İnsanlarda da benzer bir mekanizma vardır; bebeklerin emme hareketi de daha çok süt üretilmesi için uyarı niteliğindedir. Ancak bu süt bezlerinde, sütün imal edilme süreci, akılları hayrette bırakacak sırlı noktalarla doludur. Bilim insanları bu harikulade hadiseyi “dünyanın en mükemmel, rafine edilmiş, fıtrî ve karmaşık üretimi” olarak tanımlanmaktadır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Doğrusu davarlarda da size deliller vardır: Zira size onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından, hâlis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından afiyetle geçer.” (Nahl, 16/66).
Besin Değeri
Süt, beslenme uzmanları tarafından temel gıda maddesi olarak kabul edilir.[10] Özellikle kalsiyum olmak üzere sodyum, potasyum, magnezyum, klor ve fosfor mineralleri ile A, B2 ve D vitaminleri sütteki temel maddelerdir. Hayatî önemi olan ve dışarıdan almamız gereken bütün aminoasitleri ve yağ asitlerini ihtiva eder. Sadece sütte bulunan bileşenler; laktoz, süt yağı, kazein, laktoalbümin ve laktoglobülindir. Sütün enerji değeri, terkibine göre farklılık gösterir. Terkibindeki maddeler ve özellikleri sebebiyle süt koruyucu bir gıdadır; zehirli ağır metalleri bağlar. Bu yüzden kimya endüstrisi, kömür ocakları, hava gazı fabrikaları ve kazan dairelerinde çalışan işçilere zehirlenmelere karşı korumak için sürekli süt ve yoğurt verilir.
Basit bir yapısı varmış gibi görünse de atomik seviyede analiz yaptığımız zaman sütün yaklaşık 100 bin çeşit farklı molekülden meydana geldiğini görürüz. Mesela, dört ana çeşidi olan kazein proteini[11] 18 farklı aminoasidin yüzlercesinin belirli bir sırayla birleşiminden oluşur. Bir aminoasidin yeri farklı olsa o protein meydana gelmez. Bütün bu çok hassas faaliyetler meydana gelirken bunların yavru ve insanlar için hem lezzetli hem de faydalı olması gerekmektedir.
Sütün Sentezi
Bugün bile bilim insanları, tıpkı bal gibi, sütü de laboratuvar ortamında yapamıyor. Bu harika rızık, âciz canlıların vücudunda teknik aletlere, kimyevî maddelere ya da özel ortamlara ihtiyaç olmadan yaratılmaktadır. Kudreti sonsuz Rabbimiz öyle bir sistem kurmuş ki bir litre süt için yaklaşık 450 litre kanın memelerden geçmesi gerekmektedir. Bu hesapla, bir ineğin bir günlük sütü için ortalama 7,5 ton kanın memelere girip çıkması lazımdır.
Süt harika bir mekanizma ile yaratılır.[12] Önce hayvanların yedikleri bitkiler, kademe kademe parçalanarak moleküler seviyeye indiğinde bağırsaklarda emilerek kana geçer. Süt üretimi için gerekli olan maddeler kan yoluyla memelere ulaştırılır. Kalan artık maddeler ise dışkı olarak atılmak üzere bağırsaklardaki yolculuğuna devam eder. Hayvanın memelerindeki süt bezleri, doğumdan sonra salgılanan hormonlarla harekete geçer. Bu bezler kanın taşıdığı mikroskobik paketlerden, gerekli olan maddeleri gerekli miktarlarda alır, işler ve süte çevirir. Böylece hammaddesi ot, yan ürünleri ise kan ve dışkı gibi iki necasetten ibaret olan süt; beyaz renkte, tertemiz ve çok değerli bir besin olarak ortaya çıkar. Kan ile dışkı arasından Rabbimizin ihsan ettiği değerli bir nimet olan süt, insan başta olmak üzere bütün âciz yavruların en temel gıdası olarak imdadına yetiştirilir.
[1] “Taurine”, www.sciencedirect.com/topics/medicine-and-dentistry/taurine
[2] “Breastfeeding and the Risk of Sudden Unexpected Death in Infancy”, rednose.org.au/article/breastfeeding-and-the-risk-of-sudden-unexpected-death-in-infancy
[3] Jacqueline C Kent ve ark. “Volume and frequency of breastfeeds and fat content of breastmilk throughout the day”, Pediatrics, 2016, 117(3):e387–95.
[4] Matylda Czosnykowska-Łukacka ve ark. “Breast Milk Macronutrient Components in Prolonged Lactation”, 2018, Nutrients, 10(12):1893.
[5] “Breastfeeding ‘linked to higher IQ’”, www.bbc.com/news/health-31925449
[6] “Infant and young child feding”, 9-6-2021, WHO, www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/infant-and-young-child-feeding
[7] Dr. Selim Aydın, “Anne Sütünde Keşfedilen Yeni Hikmetler”, Sızıntı, Ocak 2001.
[8] B. Lönnerdal, “Regulation of Mineral and Trace Elements in Human Milk: Exogenous and Endogenous Factors”, Nutrition Reviews. 2000, 58(8):223–229.
[9] “Homeostaz veya dengeleşim, çevresinde gerçekleşen olumsuzluklar karşısında hücrenin kendi dengelerini koruma çabası, değişen koşullarda iç dengenin aktif düzenlemesidir.” tr.wikipedia.org/wiki/Homeostaz
[10] Ayşe Gürsoy, “Süt Kimyası ve Biyokimyası”, acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=5685
[11] Proteinler, amino asitlerin zincir hâlinde birbirlerine bağlanması sonucu oluşan büyük organik bileşiklerdir.
[12] Hayvan, ağzına aldığı ot veya yemi tükürük yardımıyla iyice öğüttükten sonra doğruca işkembesine gönderir. Burada 80 ile 100 litre arasında su mevcuttur. İşkembenin iki önemli vazifesi vardır: Gelen besinleri, yeniden geviş getirerek öğütmek üzere stok etme ve mayalama. Mayalama odasındaki mikroorganizmalar, hazmedilemeyen bitki hücrelerini parçalar (selüloz). Burada çürütme vazifesini gören bakteriler, selülozu iyice işlerler ve sütün ihtiva ettiği protein ve diğer elementleri üretirler. Bu hâlleriyle besinler, midenin ikinci kısmı olan börkeneğe aktarılırlar ve kabarcık şeklini alarak son kez öğütülmek üzere hayvanın ağzına gönderilirler. Son öğütme işi de tamamlandıktan sonra kırkbayıra (midenin üçüncü kısmı) ulaşır. Burada iyice mayalandıktan sonra hemen altındaki şirdene (midenin son kısmı) geçerek ince bağırsağa gelir ve hazmı hiç mümkün olmayan arta kalan kısım, dışkı hâlinde vücuttan atılır. Esas besleyici maddeler ve bir miktar su doğrudan kana karışır. Kan dolaşımı vasıtasıyla da milyonlarca küçük kabarcık hâlinde süt bezlerine ve çeşme vazifesi yapan memelere ulaşır.