İnsan vücudunun günlük hayatta en çok iş gören kısımlarından olan ellerin iş yapması, tutması, kavraması, hatta aklımızdan geçenleri yapabilmesi, mucizevî bir şekilde takdir edilmiş parmakların yapısıyla ilişkilidir. İnsan eli, her yönü ile muhteşem bir tasarıma ve dolayısıyla da çok fazla fonksiyona sahiptir. Kullanılan âletlerle sayıları akıl almayacak kadar büyük boyutlara ulaşan bu fonksiyonlar, parmakların mükemmel yaratılışlarıyla mümkün olmaktadır. Kemik, kas, tendon, sinir ve eklemlerle muhteşem bir mekanik sistem teşkil eden el parmaklarının aksine, genellikle çoraplar ve ayakkabılarla gizlenmiş ayak parmaklarının vazifeleri çok dikkat çekmez. Ayak parmakları sadece ayak yapısı için değil, bütün vücut için gereklidir ve kusursuz yaratılmıştır. Vücudun küçük kemiklerinden oluşan ayak parmaklarının önemini birçok kişi düşünmeyebilir.
Vücudumuzun en küçük bir parçasının bile sayısız hikmetlerle donatılmış sanatlı yapılar olduğu inkâr edilemez bir gerçektir: Üstad Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi, “… görünüyor ki; şu âlemde tasarruf eden Zât, nihayetsiz bir hikmetle iş görüyor. Ona bürhân mı istersin? Her şeyde maslahat ve faydalara riayet etmesidir. Görmüyor musun ki: İnsanda bütün âzâ, kemikler ve damarlarda, hattâ bedenin hüceyratında, her yerinde, her cüzünde faydalar ve hikmetlerin gözetilmesi, hattâ bazı âzâsı, bir ağacın ne kadar meyveleri varsa, o derece o uzva hikmetler ve faydalar takması gösteriyor ki; nihayetsiz bir hikmet eliyle iş görülüyor. Hem her şeyin sanatında nihayet derecede intizam bulunması gösterir ki, nihayetsiz bir hikmet ile iş görülüyor.”[1]
Ayak ve Parmakların Yapısı ve Görevleri
Ayak; dik durma, yürüme, koşma ve atlama gibi aktiviteleri gerçekleştirmeyi sağlayan kemik, eklem, kas ve yumuşak dokulardan oluşur. Bilek, topuk, kemer ve tarak kemikleri ile parmaklar, ayağın ana yapılarıdır. Bilhassa koşma gibi sporlarla meşgul olan vücut mekaniği araştırmacıları, bacakları güç ileten ve hareketi nakleden dört vitesli bir güç iletim sistemi olarak görürler. Kısaca sayarsak, ayak parmakları birinci vites, ayak tarak kemikleri ikinci vites, ayak bilek kemiklerinden dize kadar üçüncü vites, dizden kalçaya kadar olan uyluk bölgesi ise dördüncü vites olarak gereken hızı ayarlamada kemikler arası güç iletim sistemidir.
Ayak parmakları ile ayak bileği arasında bulunan kavisli kısma instep denir. İnsan ayağı birbirinden farklı şekillerdeki 26 kemiğin akıl almaz bir birliktelikle teşkil ettikleri 33 eklemden meydana gelir. Ayak eklemleri sahip kılındıkları esneklik ve oynama açılarının izin verdiği hareket kabiliyetlerine göre farklılık gösterir. Ayaklar çok ağır bir yük altında olduklarından, birkaç eklem oldukça hareketli kılınmış olup bu durum biyomekanik açıdan ayağın normal şekilde çalışması için gereklidir. Bu oynar eklemlere “temel eklemler” de denir. Ayrıca ayakta yarı oynar ve oynamaz eklemler de bulunur. Ayak, temelde üç bölüme ayrılarak incelenir ve her bölümde kemikler, eklemler, kaslar, tendonlar ve bağlar bulunur.
Ön kısım, falanks adı verilen 14 ayrı kemiğin üçerli ve ikili dizilmesiyle yapılmış beş parmak ve bunların her birinin destekçisi olan beş uzun tarak kemiğinden (metatarsal) yapılmıştır. Ön ayak genişliği ve ayağın dengeleyici rolü için en önemli kısım, başparmağın vazifesi ve pozisyonudur.[2] İnsanlarda başparmak, diğer parmakları idare edecek ve onlara yön verecek şekilde konumlandırılmıştır.
Başparmak, vücudun diğer bölümlerine fayda sağlayan ilginç bir biyomekanik yapıya sahiptir. Halüks olarak da bilinen ayak başparmağı, yürüme ve koşma gibi faaliyetler sırasında zemini kavramaya yardımcı olur. Sonuç olarak, dik durulduğunda veya hareket edildiğinde, düşmeyi engellemeyi sağlayan fonksiyonu en belirgin olan başparmaktır.
Serçe parmağı, diğer ayak parmakları ve ayağın geri kalanıyla hassas bir mekanik uyum içinde yaratıldığından dolayı, itici güç olarak denge ve yürüyüş esnasında çok önemlidir. Bir adım atıldığında, normal ayak biyomekaniğinde ayak yandan ortaya doğru hareketlenir. Bu hareket, bir sonraki adımı atmak için yardımcı olur. Serçe parmak bir şekilde hasar gördüğünde, itme gücü sınırlanır ve bu da yürüyüşe olumsuz tesir eder. Serçe parmak daha ağır yaralanırsa, dengesizlik sebebiyle düşmeler görülebilir. Ayağın denge tripodu olarak topuk (1), serçe parmak eklemi (2) ve ayak başparmağı eklemi (3) çok önemlidir. Bu üç noktadan birinin kaybı; atlama, koşma ve yürüme kabiliyetinde önemli ölçüde aksama ortaya çıkarabilir.[3]
Bu bilgilerin ışığında insan vücudunda, büyük bir yardımlaşma ve dayanışma olduğunu hatırlamak gerekir. Mükemmel bir takdirle yaratılmış bu muazzam dengede, unsurlardan birindeki herhangi bir aksaklık, bedenin bütün düzeninde aksamaya sebep olur. İnsan bedeninde ayak parmakları; düzen, işleyiş, denge ve harekette çok önemli rol oynar. Yürürken vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 75’i parmaklar tarafından desteklenir. Genel olarak, vücudun tamamı için iyi ve sağlam bir temel oluşturmak ve teması geniş alana yayabilmek için ayak parmaklarına ihtiyaç vardır. Dört vitesli ayağın birinci vitesi olan ayak parmakları, dengenin yanı sıra, hareket hâlindeyken veya yürüyüş esnasında, bütün bedene güç, kuvvet ve destek verir. Koşarken adım uzunluğunu ve hız artırmayı destekleyecek olan bu güç, vücut ağırlığındaki herhangi bir değişikliği beyne iletmeye yardımcı olur. Beyin, daha sonra vücudun geri kalanının dengesini ayarlayarak hareket edebilmek için bu bilgiyi kullanır.
Orta kısım, ayak kemerlerini oluşturan piramit benzeri bir kemik topluluğudur. Bunlar, naviküler, küboid ve kuneiform kemikleridir. Bu kemikler ayak bileğini parmaklarla irtibatlandırarak denge sağlar ve ayak parmaklarının hareketine yardımcı olur. Bu kısım, ayağın esnekliği için gerekli olan kısımdır. Ayağın ikinci vitesi olarak parmaklardan gelen itme kuvveti, bu bölgede absorbe edilip dengelenerek topuk ve bilek üzerinden üçüncü vites olan diz eklemine iletilir. Genellikle doğuştan gelen bir problem olan düz tabanlık (pes planus) rahatsızlığı bu bölgede görülür. Bazen de bu kemer haddinden fazla kavisli olursa (pes cavum), yine ayak tabanındaki güç dağılımı bozulabilir. Bunların dışında da normal bir ayaktaki bağ dokularının bozulması düz tabanlığa sebep olabilir.[4]
Arka kısım, topuk ve ayak bileğini teşkil eden talus kemiği, bacağa bağlanmada kaval ve baldır kemiklerini (tibiave fibula) destekler. Talus, ayağın en üst sırasındaki kemiğidir. Diğer birçok kemikle eklem yaptığı için talusun yüzde 70’i eklemin yapısına dâhil olan “hiyalin kıkırdak” ile kaplıdır. Topuk kemiği (kalkaneus) ayaktaki en büyük kemiktir. Ayak yüzeyleri boyunca uzanan kaslar, tendonlar ve bağlar, hareket ve denge için gerekli olan karmaşık hareketlere izin verir. Aşil tendonu, topuğu baldır kasına bağlayarak koşmak, zıplamak ve ayak parmaklarında durmak için gerekli esnekliği sağlayan kalın ve kuvvetli bir bağdır.[5]
Ayağın yaratılışındaki her bir ayrıntı çok önemli bir maksada hizmet eder. Mesela eğer ayak çok fazla kemik yerine tek bir kemikten yapılsaydı, sadece vücut ağırlığını taşıyan ve vücudu ön tarafa iten bir kaldıraç gibi olurdu. Bu durumda elastik olamayacağı için engebeli yerlerin şekline uyum sağlayamaz ve dolayısıyla vücudun dengesini koruyamazdı. Ayaklar; özellikle hareket hâlindeki dik duruşta vücut ağırlığının öne doğru meylini dengelemek, yönü desteklemek ve kontrol etmekle görevlidir.
Ayak Parmaklarının Esnekliği ve Yayılabilme Özelliği
Ayak parmaklarının esnekliği ve yayılabilmesi, beden sağlığı için önemlidir. Ayak içindeki kasların her birinin boyu, kalınlığı ve gücü; mükemmel bir şekilde kemiklere yapıştırılmış olup vücudun her hareketine göre, doğru kasılmalarla cevap verir. Ayaklarda bir problem varsa, bunun yan etkileri bütün vücutta görülmeye başlar ve bu da zamanla kaslarda ve tendonlarda hasara sebep olur. Ayak parmaklarının esnekliği, bütün vücudun sağlıklı olmasıyla alâkalıdır. Hatta ayak parmakları gerginken tek ayak üzerinde dengede durmak, esnek iken durmaya göre çok daha zordur.
Esnek olmaları sebebiyle ayak parmakları; yürüme, koşma, atlama ve merdiven çıkma gibi çok sayıda faaliyet için uygun bir anatomiye sahiptir. Esnekliğini kaybeden ayak parmaklarının hareket kabiliyeti azalır ve bu fonksiyonlar yerine getirilirken zorlanılır. Diğer eklemler ve kaslar bu esneklik kaybını telafi etmek için devreye girer. Ayağın yayılmasını kısıtlamak ve ayak başparmağının zeminle doğrudan temasını önlemek, dengeyi bozar ve ayak altındaki basınçla birlikte yaralanmaları artırır. Ayakların ve ayak parmaklarının düzenli olarak esnetilmesiyle, ayak tabanındaki kasların uygun şekilde gerilmesi ve muhtemel düz tabanlık gibi durumlar ve kan dolaşımının dengelenmesi sağlanır. Aynı zamanda ayak bileklerinde ve ayaklarda hissedilen yorgunluk da azalır.
Her yönü ile muhteşem bir yaratılışa sahip ayak kemikleri, vücuttaki 206 kemiğin yüzde 25’inden daha fazlasını teşkil eder ve bu bölgede bir tek kemiğin eksik veya fazla olduğu söylenemez.[6] Kubbeli bir çatı veya kemerli bir köprü inşa edilirken mimar ve mühendislerin yaptıkları hesaplar, inşaattaki her bir taşın veya çelik destek ünitesinin yerli yerinde olmasını gerektirir. Hiç kimse bir kemerdeki taşların kendi kendine düzenli bir şekil alıp köprüdeki yerine yerleştiğini söyleyemezken; çok daha kompleks, aynı zamanda canlı ve esneyebilen bir ayağın yapısındaki kemik ve kasların tesadüfen oluştuğunu, tendonların kemikleri rastgele bağladığını iddia etmek mümkün müdür? Yürümekten dengeye kadar birçok fonksiyonu yerine getiren ayaklarımız, Rabbimizin ilim, kudret, irade, hikmet, sanat, kerem ve rahmetine işaret etmektedir.
Dipnotlar
[1] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 70–71.
[2] P. Hoffman, “Conclusions drawn for a comparative study of the feet of barefooted and shoe-wearing peoples”, The Journal of Bone and Joint Surgery, 1905; 3:105–136.
[3] “The Foot Tripod”, www.denverpainandperformance.com/the-foot-tripod
[4] M. Herchenröder ve ark. “Evidence for foot orthoses for adults with flatfoot: a systematic review”, J Foot Ankle Res, 2021;14(1):57.
[5] “Anatomy of the Foot and Ankle”, orthopaedia.com/page/Anatomy-of-the-Foot-Ankle
[6] Betül Gülçimen, Sedat Ülkü, “İnsan Ayağı Biyomekaniğinin İncelenmesi”, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 13, Sayı 2, 2008, s. 27–33.