Gezegenimizin %70’i suyla kaplıdır, ancak içme, temizlik ve sulama için kullandığımız tatlı su, çok bol değildir. Dünyadaki suyun sadece %3’ü tatlı sudur ve bunun %60’ı buzullarda donmuş durumda olduğundan kullanıma uygun değildir.
Su kıtlığı, her kıtada giderek daha ciddi bir sorun hâline gelmektedir ve bundan en çok, ekonomik durumları iyi olmayan ülkeler etkilenmektedir. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, daha önce kullanılmayan tatlı su kaynaklarından istifade etmenin yeni bir yöntemini önerdi. Okyanusların üzerinde, muazzam miktarda tatlı su kaynağı olan su buharı bulunmaktadır ve bilim insanları, bu buharı suya dönüştürmek için yeni bir altyapı tasarlamaktadır. Ekip, dünya genelinde su sıkıntısı yaşayan 14 bölgeyi değerlendirmiş ve okyanusun üzerindeki su buharını tatlı suya dönüştürebilecek yeni bir yapının fizibilitesini araştırmıştır. Önerilen yapıların, 100 metre yüksekliğinde ve 210 metre genişliğinde olması ve su buharını toplama yeteneklerini en üst seviyeye çıkarmak için kıyıdan birkaç kilometre açıkta yer alması planlanmaktadır. Yapı, su buharını toplayarak karaya borular aracılığıyla gönderecek ve burada buhar, tatlı suya dönüştürülmek üzere yoğunlaştırılacaktır.
Rabbimizin kerem, inayet ve hikmetiyle takdir ettiği tabiattaki su döngüsünde, okyanuslar, denizler ve diğer su kaynaklarından yükselen su buharı karaya taşınır, soğutulur, yoğunlaştırılır ve yağış şeklinde indirilir. Lokman sûresinde bu hakikat beyan buyurulur: “Yağmuru da O indirir.” (Lokman, 31/34).
Küresel ısınma, daha fazla buharlaşmaya sebep olmakta ve dolayısıyla istifade edilebilecek daha fazla su buharı ihsan edilmektedir. Bu sayede, sıcak bir iklimde, insanların su talebini karşılamak üzere daha fazla su buharı mevcut olacaktır. Bu yeni yöntem, tuzdan arındırma gibi, diğer tatlı su çözümlerine kıyasla, çevre açısından çok daha dostane bir yaklaşımdır. Tuzdan arındırma tesisleri, atık ürün olarak, yaban hayatına zarar verebilen kimyevî maddelerle dolu, tuzlu bir karışım olan atık su üretmektedir. Acilen yeni çözümler gerekmektedir, çünkü yaklaşık iki milyar insan, su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşamaktadır ve bu sayı, iklim değişikliği, kuraklığı daha yaygın hâle getirdikçe artabilir.
Kaynak: A. Rahman ve ark. “Increasing freshwater supply to sustainably address global water security at scale”, Scientific Reports, December 2022.
Egzersiz, Nöron Bağlantılarını Güçlü Tutuyor
Egzersizin; kalb-damar sağlığını iyileştirmek, kan basıncını düşürmek ve zihin sağlığını desteklemek gibi çok sayıda faydası vardır. Bir araştırma, fiziksel olarak aktif olan yaşlıların beyinlerindeki nöronlar arasındaki bağlantıların daha güçlü olduğunu gösterdi. Bu yaşlıların beyin hücreleri arasındaki bağlantıları takviye eden bir proteinin daha fazla üretildiği ve bunun da sağlıklı zihin fonksiyonlarının sürdürülmesine katkı sağladığı tespit edildi.
Fiziksel aktivitenin zihin fonksiyonları üzerindeki olumlu etkisi, laboratuvar hayvanlarında birçok kez gösterilmiş olsa da insanlarda bunu ispatlamak daha zor olmuştur. Nöronlar, “sinaps” adı verilen küçük boşluklarla birbirinden ayrılır. Sinir hücreleri boyunca iletilen sinyallerin, bilgiyi hedefe ulaştırabilmesi için, bu boşlukları aşması gerekir. Sinapsların yakınında bulunan sinaptik proteinler, bilginin iletilmesini sağlayan kimyevî mekanizmayı sağlamak ve nöronları birbirine bağlamakla görevlidir. Bu çalışmada, beyinlerini öldükten sonra bağışlamayı kabul eden 404 yaşlının geç dönem fiziksel aktivitesi, özel cihazlarla takip edilmiştir. Daha sonra bu kişilerin ölüm sonrası beyin dokusu, kilit sinaptik proteinlerin seviyeleri açısından analiz edilmiştir. İlginç bir şekilde, fiziksel olarak aktif kalan yaşlıların, nöronlar arasındaki bilgi alışverişini kolaylaştırdığı bilinen sinaptik protein seviyelerinin daha yüksek olduğu görülmüştür.
Araştırmacılar ayrıca, artan sinaptik proteinlerin yalnızca idrak ile alâkalı beyin bölgeleriyle sınırlı olmadığını; fiziksel aktivitenin, diğer beyin bölgelerine de faydalı olduğunu tespit etmiştir. Nöronlar arasındaki bu bağlantıların bütünlüğünü korumak, yaşa bağlı zihnî rahatsızlıklara, bunama ve Alzheimer gibi hastalıklara karşı önemli bir koruma sağlayabilir. Fiziksel aktivite, zihin sağlığımızı koruyan fıtrî bir metottur. Bu çalışma, bize ihsan edilen sağlık nimetine şükürle mukabele ederek, özellikle yaşlandıkça, fiziksel olarak aktif kalmaya devam etmemiz gerektiğini bir kez daha vurgulamaktadır.
Kaynak: K. Casaletto ve ark. “Late-life physical activity relates to brain tissue synaptic integrity markers in older adults”, Alzheimer’s & Dementia, January 2022.