Anne Şefkati

Anam! Anam! Yüreği bin parça anam!
Doğum sancısından da mı beter, zindan ve hasret!
Esir aldı nadanları kıskançlıktan doğan nefret,
Anayı evlattan ayırdı kalpleri mühürleten illet.
Vicdanlar simsiyah, suratlar kapkara benizli,
Bırakmadı, ne dinde ne de inançta samimiyet.
Devran acımasız, devran merhametsiz, devran ikiyüzlü,
Yoktur rahat! Ne terk-i diyar ne de gaybubet.
İşitmeyen, görmeyen, ruhsuz bir güruhla,
İz sürmekte şakîler, memleket memleket.

Anam! Anam! Mushafı hep başucunda anam!
Karanlık gecelerde, hüzünlü sesini ta uzaklardan duyarım.
Uykularımda kâbuslar, içimde binbir endişe,
İki damla yaş düşer sineme, hep hâlini sorarım.
Nasıl ödenir ki analık hakkı, şu fani dünyada!
Fedakârlık ne kelime! Ömrünü verdin evlâd ü ıyale,
Nasıl nankör olunur? Her şeye şahittir çocukluk yaşlarım,
Hâlâ ellerinin kına rengini yansıtır saçlarım.
Emelim, hayırlı evlat olabilmektir emeklerine,
Senin o duaların, benim ahiretteki taçlarım.

Anam! Anam! Benim gözü yaşlı anam!
Nasırlı avuçlarından süzülen Rabb’ine dileklerini,
Rüzgârlara mı üflersin? Taşır buralara şefkatli nefesini.
Açlık ve susuzluktan da zor senin için bu yalnızlık,
Günahsızlar kırar hep zulmün paslı kafesini!
Tek bir kapı var, zerre haklar verilir dergâh-ı izzetinde,
Mazlumun ilticasında kimse ummaz boş çevrilmesini,
Elçisinden biliyoruz yıllarca sabır içinde beklemesini.
Üzülme tel tel dökülen ağarmış saçlarına,
Vuslat yakındır, kim hükmünden alıkoyabilir! Kimsesizler Kimsesini.

Bu yazıyı paylaş