Zamanlama, herhangi bir hareket ve hamlenin gerçekleştirilebilmesi için, en uygun olan anı beklemektir. Bir nevi zamanı yönetmek, yönlendirmek ve kontrol etmektir.
İstenilen hedefe ulaşmak için mutlaka zamanlamanın hesaba alınması gerekir. Zira bir konunun kime, nerede, ne kadarı, hangi zeminde ve üslupta anlatılacağı mühim olduğu kadar, zamanlaması da en az o nispette önemlidir.
İnsan, bilerek veya bilmeyerek, söz ve davranışlarıyla yaptığı kusurların sonucunda, kendisinde ya da çevresinde bir kısım hasarlara sebebiyet verebilir. Bu muhtemel kusurlardan biri, zamanlama konusunda isabet edememesidir.
Zaman, üzerine yemin edilmiş eşsiz bir cevher ve değerlendirebilmeye bağlı izafî bir nimettir. Kazanılması ve telafisi imkânsız olan “zaman”, dünya pazarında insana emanet edilen bir sermaye ise; “zamanlama”, bu ticarethanede hedeflenen şeyleri elde edebilmek için, anapara harcanırken, en isabetli vakti ya da süreyi hesaplamaktır. Zaman, üretilen bir sermaye olmadığından zamanlama, planlanarak tüketilen vakit dilimi olmalıdır.
Hareketin Zamanlaması
Doktor hastaya müdahale ederken, öğretmen öğrenciyi yetiştirirken, komutan ordunun sevkinde strateji uygularken, avcı avlanırken, şoför trafikte yol alırken zamanlama kavramını hesaba katar.
Harp sonrası galibiyete vesile olan strateji, konuşulabilir ve alkışlanabilir. Aynı stratejinin harp esnasında uygulanması makbulken, harp öncesi uluorta dinlendirilmesi ise risklidir. Harplerde hamlelerin en uygun zamanda yapılması, mağlubiyetleri muvaffakiyetlere dönüştürebilir.
Avın avlanabilmesinde avcının dikkate alması gereken birçok faktör vardır. Bunlardan bazıları mesafe, konum, hız, açı ve vakittir. Hayvanlar âleminden sadece şahinin avlanmasına bakıldığında, bu ayar net bir şekilde gözlenecektir. Şahin, mahiyetinde zamanlama istidadı ve donanımı olmasaydı, radar gibi gözlerine, heybetli kanatlarına, keskin pençelerine rağmen rızkını temin için avını yakalayabilir miydi?
Ticarî hayatta, üretim ve tüketim hususunda arz ve talebe riayet edilse, reklam ve kalitenin hakkı verilse, fiyatı piyasada uygun olsa bile pazarlamada zamanlama mefhumu nazara alınmazsa, beklentiler gerçekleşmeyebilir. Bu durum, kâr etmek şöyle dursun, zararla sonuçlanabilir, hatta iflasa götürebilir.
Futbol maçında bir kalecinin başarısı, kaleye gelen topları tutabilmesi veya çıkarabilmesiyle doğru orantılıdır. Böyle isabetli bir sonuç da kalecinin zamanlama istidadıyla doğrudan ilgilidir. Ayrıca o takımın başarısında, futbolcuların anlık kondisyonlarının iyi olması yetmez, müsabaka bitinceye kadar her bir futbolcunun performans derecesi önemlidir ve zamanlama stratejisinin, maç boyunca sahada uygulanmasını gerektirir. Ayrıca organizatörler tarafından müsabakaların izleyicilerin zihinlerinin en dinç olduğu vakitlerde yapılmasının tercih edilmesi, zamanlama açısından manidardır.
Tıptaki “erken teşhis” hususunun, hastalıkların tespitinde zamanlamanın önemine işaret eden hayatî bir konu olduğu uzmanlarca bilinmektedir.
Nasıl olsa yağmur emareleri belirdi diye şemsiye açılıp dolaşılırsa, çevre tarafından makul karşılanmaz. Mantıklı karşılanmayan şey, zamanlama mefhumundaki ayarsızlıktır.
Sözün Zamanlaması
Yaraya merhem bir söz, sözün en güzeli bile olsa, zamanlama dikkate alınmadığı takdirde yaraya tuz da olabilir.
Amerikalı yazar Mark Twain, “Doğru söz etkili olabilir, ama hiçbir söz, vakitli bir suskunluk kadar etkili olmamıştır” ifadesi ile zamanlaması iyi ayarlanmış sükût vaktinin gönüllerde güftesiz bir beste gibi tesir bırakabileceğini ima eder.
“Bugün sizi kınayacak, serzenişte bulunacak değilim!” beyanını, kuyuya atılıp güçsüz düştüğün bir anda dersen, atanlar seni aciz olarak algılarlar. Oysa bu sözü aziz olduğun bir vakitte söylersen, bu sefer ahlakının mükemmelliğini anlarlar.
Sorumluluk duygusu gereği insanın, yeri geldiğinde, “keşke” demesi dünyada anlamlıdır, ama ötede bir faydası yoktur. Zahirde birbirine benzeyen ifadelerin kalitesini ve bunların sahiplerinin samimiyetini anlamada, zamanlama mefhumu sanki bir mihenk taşıdır. “Ah ne olurdu, keşke toprak olaydım! “ ve “Keşke şu ağacın başındaki bir ot olsaydım da bir kuş tarafından gagalansaydım!” serzenişlerinde olduğu gibi…
Vakt-i Merhun ve Eşref Vakti
“Vakt-i merhun” ve “eşref vakti”, kültürümüzde zamanlama mefhumunun önemine vurgu yapan, ecdat yadigârı iki deyimdir.
Vakit, zamandan bir parçadır. Merhun ise rehin edilen, ödünç alınan, bir şeye bağlı olan anlamındadır. Buna göre “vakt-i merhun”, belirlenmiş en uygun zaman dilimi manasında kullanılan bir deyimdir.
Ecdadımız, vakt-i merhun tabiriyle, mevsimi gelince, hadiselerin fasih bir lisan kesilerek şehadet ettiğini, hakikatlerin anlaşıldığını, peşi peşine sürpriz doğumların gerçekleştiğini ve tohumların yeşerdiğini vurgulamıştır. Yeter ki insan, esbaba riayet hassasiyeti göstersin, aceleci davranmasın, kolaycılığa kaçmasın, ahesterevlik etmeden, zamanın çıldırtıcılığına karşı kuluçka sabrı içinde mütevekkil beklemesini bilsin.
Birdenbire olabilecekken tedrici olarak sahne alan kâinat ve içindekiler, beklemenin güzelliğini ve her şeyin bir vakti merhunu olduğunu, eşya ve hadiselerin dileğiyle basiretli dimağlara ilan etmektedir.
“İçimde yazılı planın inkişafı için vakti merhununu beklersem, başak veya ağaç olarak arz-ı endam edebilirim” diyen tohum veya çekirdek, acelesi varsa, “Ben şu halimle bir kuruyemişim” der ve basitçe tükenir gider.
Eşref, en şerefli demektir. “Eşref vakti” deyimi ise,bir işin olumlu yola girmesi ve sonuçlanması için en bereketli zemin, atmosfer ve şartlara sahip zaman dilimidir.
Atalarımız, horozun kendine has nağmesini, en uygun zaman diliminde seslendirmesi gerektiğine işaret ederek, “Vakitsiz öten horozun başını keserler” demiştir.
Fıtraten aceleci olan insan, genellikle zaman ve mekân açısından kendisine yakın olanı tercih eder. Oysaki doğru olanı, uzaktaki olabilir.
Zamanlama Metodu
Başlangıcı olan şeylerin bitişi de vardır. Buradan hareketle bütün mahlûkatın “zamanlama serisine” tabi olduğu söylenebilir.
Metot açısından zamanlama, bir nevi tedricî usulün takvimidir denilebilir. Birbirlerine uygunluk manasındaki “tevafuk” ile iki şeyin aynı vakitte birlikte bulunması manasına gelen “iktiran” kavramları, bu takvimin sanki bayram günleri mesabesindedir. Bu zaviyeden zamanlama, kâinat kitabında basar ve basiretle şifreleri çözülmesi gereken sırlı bir ahlâktır.
İnsanlığın olgunluk dönemlerine uygun olarak, devrin şartlarına ve ihtiyaçlarına göre, değişmeyenlerin yanında değişebilen hükümlerin varlığı bir hakikattir. Bu perspektifle zamanlama mefhumunun, insanlığın kemali için Rehberler gönderilirken nazara alınan bir ahlâk olduğu da düşünülebilir.
Zamanlama Hesabı Nasıl Yapılır?
Söz ve hareketlerin en uygun zamanlaması hesaplanırken ortak faktörler dört temel başlıkta ele alınabilir. Bunlar; şahsın kendisini ilgilendiren unsurlar, muhataplarla alakalı hususlar, çevre şartları ve ilmî verilerdir.
Niyet, hedef, konum, yetki, mesuliyet, metot, ızdırap, kavli veya fiili dua, şahsın kendisini ilgilendiren faktörlere dâhil edilebilir.
Muhataplar açısından ise, yaşı, yetiştiği ortam, seviyesi, cinsiyeti, merakı, zaafları, istidatları, hobileri, fobileri, ekonomik durumu, sağlığı, psikolojisi ve zekâsı gibi hususlar zamanlama ayarı yapılırken öne çıkan parametrelerdendir.
Kültür ortamı, tarihi gerçekler, olayın siyak ve sibakı, iklimin etkisi, inanç sistemi, idare şekli ve seçilen vakit dilimi çevre faktörlerinden sayılabilir.
Zamanlama hesabı yapılırken, son bir husus da ilmî verilerdir ki kâinatta cari kanunlar, daha önce denenmiş ve görülmüş muhtemel sonuçlar, tecrübe edilmiş sabiteler ve istatistikî bilgiler şeklinde özetlenebilir.
Bir insanın ekonomik yönden cimri ve savurgan değil de istikametli olması, dengeyi koruyabilmesi; ifrat ve tefritten uzak, aklın kemali tasarruf ile kalbin kemali cömertlik diyebileceğimiz iktisat çizgisini bulmasıyla mümkündür. Benzer şekilde, zamanlama mefhumu, insanın niyeti iyi olsa dahi, ele alınan meselelerde neticeyi müspet ya da menfi yönde değiştirebilecek bir faktördür.
Muhtevasında istikameti temsil eden zamanlamanın ifratı acelecilik, tefriti ise tembelliktir. Zamanlama, stratejiler belirlenir ve tatbik edilirken titizlikle hesaplanması gereken kıymetli bir değişkendir.
Zamanlama, hadiseleri değerlendirirken en az zahirleri kadar batınlarına da vakıf olmak isteyenlere bîhemta bir mercektir.
İdeallerin ancak kendisiyle realize edilebildiği zamanlama, zaman tanziminin önemli bir buududur. Tekvinî emirlere riayetin bir parçası da işte bu tanzimdir. Emredilen şeylere inkıyat, insanın takva anlayışının gereğidir ki bu anlayış da Hakk’ın çok beğendiği bir iştir.