Gurbet içinde gurbet diyen
Kardeşten öteniz oldu mu?
Siz hiç;
Dönüp dönüp bakarak
Terk ettiniz mi bir şehri?
Kim bilir belki bir daha görmem diyerek,
Çocukluğunuz, ilk gençliğiniz
Orta yaşı geçirdiğiniz “siz”li sokaklardan
Kaçarcasına,
Koparcasına,
uzaklaşmak istediniz mi?
İki bavulla sınırlandırılmış aidiyetleriniz,
Aslında hiç sizin olmadığını anladığınız her şeyinizi,
çekmecelerde bırakıp da,
koparıldınız mı hatıralar halatıyla bağlandığınız ömür kıyınızdan…
Dalgaların arasında,
endişe kokusuyla mide bulantısı yaşarken,
“Tevekkeltüalallah” sırrına matuf,
“Hasbunallahu ve ni’mel vekil” sandalında,
Hangi kıyıya varacağınızı bilmeden,
Yüreğinizde;
varoluşun duygu karmaşası,
Zihniniz; muhakeme gücünden yoksun,
Sizi bunlara mecbur edenlere olanca öfkeye rağmen
Yol aldınız mı bilinmeyenler denizinde?
Ben aldım. Ben gittim. Ben kaldım aslında…
Gitmek eyleminin, kalmak olgusu olduğunu,
Vardığında, aslında varamadığını,
Yolun hakkının; varmak değil de sadece yol almak olduğunu…
Yapayalnızlık gürültüsü,
Girift kavramlar örgüsü,
Varlık sorgusu ve yokluk gerçeğinin,
Varlığımı canlandırdığını bu yolculukla anladım…
Yolun hakkı;
Sonra şükür
Sonra sükûn
Sonra dua
Ve bekleyişmiş, bildim…