Âsiye Annem
İsyan ahlâkının mütecessid hâli İsmiyle müsemmâ Âsiye annem Alâyışlı melâbis içinde çalım atarak Firavunun yanı sıra yürür Âsiye Annem Mâmeleki dillere destan şöhret-i
İsyan ahlâkının mütecessid hâli İsmiyle müsemmâ Âsiye annem Alâyışlı melâbis içinde çalım atarak Firavunun yanı sıra yürür Âsiye Annem Mâmeleki dillere destan şöhret-i
(Tesbih-i zeytine dair) Böyle iltifat görmemişti habbe-i zeytin Yûsuf medresesinde insaniyete vâslola Meşkhânede ellerden dilleri körükleye şevkin Kâh bu dem der kavrula, kâh der
Gülşenimizi müteselli nâğâmâtın eylesin hûn Yıkık hülyamızı mamur et ey Tayr-ı Humâyun Ey makam-ı Mahmûd şefaat-i uzmâ sâhibi! Ey Ulu (sav) Kaldırıver artık perdeyi
Rahmân’ın has kullarından cühelâya selam düştü Hud’a’nın parlattığı meşaleden mızraklar Tâ devr-i risâletten mayalandı havsalan Fâtih-i Mekke (sav) altında ak kısraklar Ak yolundan mülhem hamlene misal
Bir gül goncası âdeta çehresi hâle oğul Kıssa bu ya Bize düştü almak hisse Bir baba ki ‘Ebun Rahîm’ nâm yüreği memlû hiss Cân u
Bil ey yolcu Cümle gurûb bir tulûa gebe Bir revnaktar tılsım-ı bahar gerek İbret al kâinattan, kavânînden Ademe terk olunan her bir habben Bir
Sûzân Hâcerî Gelinim duvağına yüce dağdan kar mı düştü Ellerinde kalan çiçeklerine nârından hâr mı düştü Parıl parıl parlayan eteklerine yıldızlar par mı düştü
Sûzân Hâcerî Derdimi tasamı seccadem anlar Söyle yiğidim nasıl tebeddül eder nûra zalamlar Yiğitler leyâlîdir, derdinden leyl anlar Leylâ olup sancıyla kıvranırken biter cümle evhamlar