Savrulurken benliğim sağa-sola, Bu gelgitli hayat yığılmışken üstüme, Alıştım artık şu “serseri” lakabına. Yetim kalmış maneviyatıma, Yüreğim sızlar benim dostlar! Yüzüm kızarır, utanırım, Deli divane olur, bir sığınak ararım.
Hoyrat ellerde yoğrulan çocukluğum,
Suç kokan bu sokaklarda, Bir ses arar, bir nefes ister,
Avare geçen yıllarıma.
Bir damla, bir çisenti, bir esinti ararım, Bir ömürdür aç olan ruhuma. Bir bahar gibi kucaklayıp
Taht kuranlar varmış gönüllerde,
Vakit mi geç, vuslat mı erken, bilemiyorum. Duydum ki onlar çok yakınlarda.
Belalar, musibetler yağsa da, Sağanak sağanak üzerime. Varoşlarda haykırır,
İzbe mekânlarda bağırır, Kendimi yerden yere atar,
İçin için ağlarım, El atacak birini beklerim, Belki ben de o kervana katılırım.
Doğduğum yerde yetim kaldım, Göremedim garipleri, bir serap sandım, Böyle gelmişim, böyle gitmeyecek,
Elbet bir gün kavuşacağım. İçim rahat, gönlüm ferah, Sihirli kelimeleri öğreneceğim. Garip geldim, garip gideceğim, Gurbette doğdum, gurbette öleceğim.