Gurbet yarasından acı duyanlar,
Dergâh-ı bârigâha yönelirmiş;
Gadr u zulüm ateşiyle yananlar
Bilirler, O can içinde can imiş…
Ey Rab, hep inledim, gözyaşı döktüm!..
Sen bilirsin hâl-i pürmelâlimi
Gurbet içinde gurbet ile çöktüm,
Zehir ettim eldeki zülâlimi.
Bu derin hicranla yüreğim sızlar,
Öyle istiyorsan sızlasın dursun;
Anlamaz bu hâlimi yarasızlar,
İsterse ah u zâr ayyuka vursun.
Biliyorsa gönül O’nu sevecek,
Sevgiyle her dem oturup kalkacak;
“Aşk, aşk!..” deyip aşk yolunda ölecek,
O ateşle ocak gibi yanacak…
Ah edecek her an Mecnun misali,
Dert yanmayacak hiç ağyâra asla..
Aklı-fikri her zaman dost visali,
Kapanacak her tür yabancı fasla…
Sevmiş sevdiğini, “Yâr, yâr!..” şuuru,
İçmiş aşkın şarabını mest olmuş;
Vuslat-ı yâr onun bir tek süruru,
Bu neşveyle kadehler gibi dolmuş…
***