Sinek Kuşundaki İlahî Nakışlar

Bugün yaşayan 9800 kuş türü içinde en küçükleri olan, Sinek kuşları, (Nektar kuşları veya Kolibriler) olarak isimlendirilen kuş türleri hakkında yapılan araştırmalar, her zaman çok dikkat çekici olmuştur. Bunun en büyük sebebi, dünyanın bu en küçük kuşlarının bütün fizyolojik ve anatomik sınırları zorlayan, akılları hayrette bırakan harika yapı ve fonksiyonlarla donatılmasıdır. Akıl sahibi bir insanın bu minicik kuşu incelediğinde, böyle harika bir makinenin nasıl sonsuz bir İlim ve Kudret Sahibinin eseri olduğunu düşünmemesi mümkün değildir.

330–340 kadar türü bulunan Sinek kuşları, sadece Kuzey ve Güney Amerika kıtaları ve yakın okyanus adalarında yaşarlar. Yanar döner tüylerinin rengarenk güzelliği ile kuşlar arasında güzellik yarışmasında ön sıralarda yer alırlar. Dünyanın en küçük kuşu sayılanArı sinek kuşu (Mellisuga helenae), sadece 5 cm uzunluğunda ve 1,8 gram ağırlığındadır.

Sinek Kuşunun Uçuşu

Sinek kuşunun kanat çırpması, insan gözüyle görülemeyecek kadar hızlıdır, ancak özel kameralar ile tespit edilebilir. Karmaşık gibi görünen bir düzen içinde hareket eden kanatların inanılmaz hızı, türlere göre saniyede 50–80 kere öne arkaya daireler çizme şeklindedir.Kolibriler içinden Boynuzlu Sungem (Heliactin bilophus)türü saniyede 90, mor renkli Ametist Kolibrisi türü (Calliphlox amethystina)saniyede 80 kanat çırpar. Kısa süreli ani bir hareketle düşmanından kaçma esnasında bu hız saniyede 200’e kadar yükselir. İleri geri hareket eden kanatlar, havada sekiz rakamı şeklinde salınım yaparlar. Diğer kuşların çoğunda kanatların hareketi yukarı ve aşağı kaldırma gücü üretirken, Sinek kuşları, diğer kuşlara hiç benzemeyecek biçimde, helikopter gibi havada asılı veya sabit durma, geriye veya dikey olarak yukarıya çıkma gibi hareketleri yapabilir.

Metabolizma Hızı ve Enerji Tüketimi

Uçma faaliyeti çok enerji gerektirir. Harcanan enerjinin miktarı, kuşun vücut büyüklüğü ve kanat çırpma hızı ile ilgilidir. Bu açıdan bir kolibri saniyede 80 kanat çırpıyorsa bu kadar süratli bir hareketi sürdürmek için çok büyük enerji gerekir. Bu kadar süratli kanat çırpabilmeleri için Kolibrilerin göğüs kasları, vücutlarının %40’ını teşkil edecek şekilde yaratılmıştır. Bu yüzden kolibri, diğer kuşlardan ve nisbî olarak bir avcı jet uçağından daha fazla enerji harcar. Bu yüksek miktardaki enerjiyi karşılayabilmek için bir kolibri her gün kendi vücut ağırlığı kadar nektarı gıda olarak almak mecburiyetindedir. Küçük parmağımız kadar bir kuşun bu kadar yüksek hızda yaşamasının tabiî ki bir bedeli vardır. Bu bedeli ödeyebilmeleri için hayvanların metabolizma hızı ile alacağı gıda miktarının hassas hesaplarla, sınırsız bir ilim ve hikmetle ayarlanması gerekir.

%200 şeklinde bir gıda girişi olan metabolizmada, bu gıdanın yakılabilmesi için oksijen ihtiyacı da ciddi derecede artacaktır. Hayvanlarda oksijen ihtiyacı artınca, iki türlü durum olabilir. Akciğeri çok büyük olanlar bir kerede çok fazla hava doldurup şişirebilir. Akciğeri küçük olanlar ise bir dakikada çok fazla sayıda nefes alıp vererek gerekli oksijeni temin edebilirler. Bir dakikada en fazla nefes alıp verebilen canlı, Kolibri veya Nektar kuşlarıdır. Dünyanın bu en küçük kuşlarının akciğerleri, dakikada 1200 kere vurum yapan 0,09 gramlık kalblerine ve saniyede 90 kere çırpan kanatlarına, oksijen yetiştirmek için dakikada 250 kere nefes alıp verirler.

Toronto Üniversitesi’nden Kenneth C. Welch Jr., on yıldan fazla bir süre, sinek kuşlarının metabolizmasını inceledi. Sinek kuşlarının büyüklüğü, enerji verimliliği ve oksijen tüketimi arasında bir münasebet olduğunu ve daha büyük sinek kuşlarının küçük olanlardan daha verimli enerji kullanıcıları olduğunu keşfetti. Bir sinek kuşu, saatte gram başına 40 mililitre oksijen alabilir. Kuşun üzerine küçük bir ağırlık ilave edildiğinde, bunu taşımak için bu miktar 60 mililitreye çıkar ve dokuları da oksijeni çok verimli şekilde kullanır.

Yakıt İhtiyaçları

Kuş gibi az yemektabiri, Sinek kuşunun ihtiyacı olan güç santraline yakıt yetiştirmek konusunda tam tersi bir mânâ kazanmaktadır. Sinek kuşunun metabolizması bütün omurgalılar arasında en hızlı çalışanıdır. Bu nefes kesici metabolizmayı desteklemek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi almak için neredeyse sürekli yemesi gerekir. Her gün 2.000 çiçekten nektar alır. İnsanlar bu kuşun enerji seviyelerinde çalışabilselerdi, enerji yetiştirmek için günde yaklaşık 1300 sandviç yememiz gerekir, vücut sıcaklığımız 385°C’ye yükselir ve yanardık. Ayrıca, kalblerimizin dakikada 1260 kere atması gerekirdi. Çiçeklerden alınan nektar, kuşun metabolik motorlarını çalıştıracak ana yakıt kaynağı olmasına rağmen, zaman zaman protein ihtiyacı için böcek de yerler.

Gün boyunca çiçeklerden nektar toplarken, son 30 dakikalarında en son bir saat önce yedikleri şekeri yakmaktadırlar. Bu süratli şeker alımını ve vücuttaki metabolik devr-i daimini insana uygularsak, dakikada bir büyük şişe meşrubat içilmesi ve içindeki şekeri yakmaya eşdeğerdir.

Bizden farklı olarak, Sinek kuşları nektardan aldıkları glikozu ve früktozu birlikte, bağırsaklarında, dolaşım sistemlerinde ve kas hücrelerinde çok hızlı kullanırlar. Hâlbuki bizler yeni aldığımız glikoz ile ancak yüzde 30’luk bir miktarda faaliyetlerimizi destekleyebiliriz. Sinek kuşlarının aldıkları nektarın ise yarısı glikoz ve yarısı früktozdur. Günümüzde Batı diyetindeki mısırdan elde edilen yüksek früktoz ile metabolik hastalıklar ve obezite ortaya çıktığı, yani insanların früktoz kullanma metabolizmaları iyi olmağı halde, Sinek kuşları bu früktozu çok yüksek oranlarda kullanabilirler.

Bunun için Sinek kuşlarına früktoz ve glikoz gibi küçük moleküllü şekerler veya amino asitler gibi besinlerin metabolik devrelere hızlı girişini artıracak mekanizmalar verilmiştir. Kalbleri ve kan damarları çok hızlı olarak şekerleri dokularına taşıyacak şekilde yüksek hızda çalışır ve birim zamanda çok fazla kan taşır. Ayrıca kanın kas hücrelerine yakın olarak her hücreye ulaşması için çok sayıda kılcal damar konulmuştur. Görünüşe göre sinek kuşları hücrelerine früktozu da almaktadır. Araştırmacılar bunun nasıl olduğunu hâlâ anlamaya çalışıyorlar. Früktoz alma konusunda glikozdan farklı bir taşıyıcı molekül olduğu bilinmektedir. İnsanın kas hücrelerimizde bu taşıyıcı çok az bulunmasına rağmen Sinek kuşunun kas liflerinde bu taşıyıcıdan çok fazla bulunduğundan, früktozu nasıl bu kadar hızlı alabildiklerini anlama meselesi çözülmek üzeredir.

Kanatların İnşa Planı

Saniyede 80 kere öne ve arkaya doğru sekiz çizerek hareket yapabilecek bir makineyi insanlık henüz icat edememişken, Sinek kuşunun eşsiz kanat vuruşlarının ultra esnekliği, kemiklerinin, kasların ve kirişlerinin özel yaratılışını gösterir. Tabiî ki bu kaslara ve eklemlere sinyal getirerek kontrol eden beyin ve sinir sistemi de sonsuz bir ilim ve kudret gerektirir. Kanatların diğer kuşlarda bulunmayan aşırı pozisyonlara bükülmesini sağlayan hareketinde omuz ekleminin esnekliği, kanadın benzersiz bir plan ve mimarisini gösterir. Biyomimetik mühendisleri, bu kompleks biyomekanik harikalar sistemini teknolojiye uygulamak için milyonlarca dolar harcamasına rağmen teşebbüslerinde başarısız kalmışlardır. Buna rağmen evrimciler rastgele mutasyonların, tabiî seleksiyonun ve milyonlarca yıllık bir sürecin kendi kendine, kıdemli mühendislerden daha iyisini yapabileceğine inanmaktadırlar. Hâlbuki böyle mükemmel bir sanatın Sinek kuşunda gösterilmesini, ilmi ve kudreti sonsuz bir Yaratıcı’ya vermek çok daha mantıklıdır.

Kanatların müthiş hızdaki hareketinin kaslarda ve sürtünmeden dolayı tüylerde üretilen ısının soğutulması başlı başına bir problemdir. İnsan yapımı makineler, gelişmiş soğutma sistemlerine ihtiyaç duyarken, bu kuşlar evrimle bir soğutma sistemini nasıl üretebilir?

Benzersiz Dil Mimarisi

Connecticut Üniversitesi’nden biyologlar, Sinek kuşlarının çok özel bir tasarıma sahip dillerinin bir mikropompa gibi çalıştığını keşfetti. Gagalarının yaklaşık iki katı uzunluğundaki dilleri, çiçeklerin derinlerine uzanmasına izin verir. Ardından nektar, saniyenin 1/20’sinden daha az bir sürede, art arda ve her gün binlerce kere pompalanır.

Sinek kuşları, her konuda çok aşırı uçlarda özellikler gösterdiklerinden evrimci biyologları aciz bırakırlar. Yaşadıkları bu hızlı tempodaki metabolizmanın tesadüfi evrim mutasyonları ve tabiî seleksiyonlarla kendi kendine gelişmesi mümkün değildir. Çünkü her özellikleri çok hususi bir donanım ve ilim gerektirir. Bizim bugünkü bilgimiz böyle bir makine yapmaya yetmezken, akılsız, şuursuz ve tesadüfî evrim mekanizmaları böyle bir sistemi nasıl icat edebilir?

Bir çiçeğin borucuk kısmına saniyede 15 veya 20 kere dillerini nasıl sokup çıkardıklarını uzun zaman inceleyen Tai-Hsi Fan ve Margaret A. Rubega “nektarı nasıl içtiklerini net bir şekilde anlayamadıklarını” söylediler. Son çalışmalarında, çatal dillerinin nektarı tutabilmesinin, ancak dillerinde iki kanal açılması ile mümkün olabileceğini gösterdiler. Bir zamanlar, sıvıların kılcal borularda hareketine bağlı fizik kuralı ile, emme basıncı olmadan bile yükseldiği düşünülürken, dillerin hareketine ait özel video kayıtları incelendiğinde, dillerin bir seri hareketle önce nektarı sıkıştırdığı, sonra yaylanarak çok hızlı şekilde aniden sıkıştırma hareketini bitirdiği ve nektarın hızla dildeki oluklara fışkırtıldığı anlaşıldı, dolayısıyla fizikî kılcallık olayının bu hadisede rol oynamadığı görüldü.

Çiçeklerin şekli ile kuşların dilinin birbirine uyumlu şekilde birlikte evrimleştiğini iddia etmek ise hiç mümkün değildir. Zira böyle bir durum hem kuşların hem de çiçeklerin ince yapısını ve nektarın özelliklerini bilebilecek sonsuz bir ilim ve kudret dışında nasıl mümkün olabilir?

Kızıl sinek kuşları, her yıl Alaska’dan Meksika’ya göç ederler. Bu sırada saatte 90 km hızla uçabilirler. Bunun öncesinde yakıt depolarını doldurmak için bir veya iki hafta beslenerek vücut ağırlığının yarısına eşit bir yağ tabakası teşkil ederler. Bu faaliyetler vücut yüzeylerinde çok fazla ısı kaybetmelerine sebep olacağından bir seferde 12 saatten daha uzun süre aktif kalmak için yeterli enerji sağlayamazlar. Buna karşı koymak için, her gece 12 saat boyunca derin bir uykuya dalarlar. Enerji depolama, uçuş dayanıklılığı, uzun mesafeli göç, yetişkinlerin yuva alanlarına ulaşabilmeleri ve gençleriyle geri dönebilmeleri evrimle izah edilemez.

Dünyanın en küçük kuşu olan Kolibrilerin yumurtası da tabiî ki 13 mm x 8 mm’lik büyüklüğü ve 0,2 gram ağırlığı ile en küçük yumurta olacaktır. Küçük parmağımızın tırnağı kadar olan bu yumurtanın içinde bu harika kuşun plan ve programının yazılı olduğunu düşünürsek, ne kadar mükemmel bir yaratılışın icra edildiği anlaşılabilir. Fizik kanunlarına rağmen, Sinek kuşundaki özelliklerin milyonlarca yıl boyunca yavaş ve tesadüfî adımlarla birbirine eklenerek değiştirilmesini, evrimle izah etmek mümkün değildir.

biyomimetik: Kompleks problemleri çözmek için tabiattaki model, sistem ve unsurların taklit edilmesi.
früktoz: Meyveler, tahıllar ve kök sebzelerde bulunan bir şeker türü.
metabolizma: Canlılardaki enerjiyi sağlamak için yaratılan biyolojik ve kimyevî değişimlerin bütünü.

Bu yazıyı paylaş