İçimizdeki Çocuk

Herkesin içinde gizlediği, bazen delice hareketler yapan, sesini duyurmaya çalışan, koşan, zıplayan, gülen, ağlayan küsen, samimi seven bir çocuk vardır ve onunla büyüdük bizler. “O çocuğu öldürmeyin” der uzmanlar. İçinizdeki o çocuğu kirletmeyin kötü heveslerle, günahlarla, sonu gelmez hırslarla, yalanlarla, dolanlarla, iftiralarla… Bırakın o da büyüsün saflığın, berraklığın ve tertemiz -art niyetsiz- sevginin gölgesinde.

İçimdeki o çocuğu öldürmeye çalıştılar ama başaramadılar. Tekrar düştüğü yerden kalktı, etrafına bakındı; “Acımadı ki!” dedi burkulan dudaklarıyla. Canı yanmıştı ama belli etmiyordu, gözleri ileriye hep umutla bakıyordu ve parlayan gözleri sanki; “İyiler asla kaybetmez, eninde sonunda kazanırlar” der gibiydi.

Kuran şöyle diyor; “Tasalanmayın, kaygıya gerek yok, üzülmeyin, eğer mümin iseniz, Allah’a sağlam dayanmış iseniz şayet, sizler âlî bir makamda sayılırsınız.” Yani Rabb sizi terketmez ve Onunla olduktan sonra her türlü engel aşılır. Yeter ki o kapıyı terk etmeyelim, ümitle, heyecanla, sabr-ı cemil ile her şeye gücü yeten Sonsuz Kudretin kapısını ardına kadar açacağı o kutlu günü bekleyelim.

“Takdir-i Huda kuvvet-i bazu ile dönmez,

Bir şem’a ki Mevlâ yaka üflemekle sönmez”

Ziya Paşa

Dün avukatımla görüştüm ve üzerimdeki infaz emrinin askıya alındığını, yani bir üst mahkemenin nihai kararı vereceğini söyledi. Önce işlemediğimiz bir suçtan dolayı yargılandık, hapis yattık, sonra hüküm giydik. Ardından bunda bir terslik var dediler, bu tip davalarda “Yargıtayın karar vermesi gerekir.” diyerek dosyamızı oraya sürüklediler. Bizler de bundan dolayı sevinçliyiz. Artık özgürce seyahat edip, istediğimiz yere ailece gidebiliriz, şimdilik… İçimizdeki tertemiz; şükrü, ümidi, duası tam çocuk bir kez daha kıpırdadı…

Karanlık sokaklarda adalet arıyoruz el yordamıyla, işte bu hallerdeyiz. Yarı sevinç, yarı burukluk hâli. o meşhur şarkının sözleriyle: “Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.” İşte bu hislerle oturdum Yüce beyanın karşısına. En’am suresinde kalmıştım. Otuz dördüncü ayet çıktı karşıma: “Yalanlanma ve eziyet görmelerine karşı sabrettiler. Sonunda kendilerine yardımımız geldi.”Hemen gidip şükür namazı kıldım. Biliyordum; bizi sahipsiz, kimsesiz, biçare bırakmayacağını biliyordum… Her şeyin sahibi, Sonsuz Kudret sahibi Sen’sin Rabbim. “Subhanallahi ve bi hamdihi Subhanallil Azim.” Ne kadar hamd ve tesbih ile yoğrulsam da gerçek manada kulluk ve şükür yapamayacağımın farkındayım. “Allah bize yeter, Allah bize fazlından yine verir, Resûlu de verir; doğrusu biz ancak Allah’a rağbet ederiz.” (Tevbe, 9/59).

* Sübhansın ya Rabb, bizler Sana hakkıyla ibadet edemedik ey Mâbud; halbuki İbadete en layık olan Sen’sin.

* Sübhansın Rabbimiz, bizler Sen’i hakkıyla tanıyamadık, bilemedik ey Mâruf! Bilinmesi en lazım olansın.

* Sübhansın, bizler Sen’i hakkıyla zikredemedik ey Mezkûr! En çok zikredilmesi gereken tek İlah…

* Sübhansın ey Rabb, bizler Sana hakkıyla şükredemedik ey Meşkûr! Şükredilmeye en layık olan. Münim-i Hakiki Sensin.

Allah’ım! Bizi geniş olan affınla bağışla, bize fazlınla güzel muamele et, fırsat tanı, cezalandırma bizleri, Hafiz ism-i şerifinle her türlü kötülük bela ve musibetlerden koru, cinni ve insi şeytanların şerlerinden muhafaza et bizi. Allah’ım Sen Sübhansın, bütün ayıp ve kusurlardan münezzehsin, hamd ancak Sana aittir. Ben hakkıyla Sana hamd ve sena yapamıyorum. Senin övgünü saymakla bitiremem, vasfını tarifte acizim. Sen ancak kendin, kendini hakkıyla sena edersin, Kendini sena ettiğin gibisin. Sana sığınan aziz olur, medih ve senan yücedir. Senin ordun mağlup edilmez. Sen sözünden dönmezsin, Sen’den başka ilâh yoktur.Allah’ım! Bize bağışladığın nimetlerin şükrünü edâ etmek için kalplerimizi Nurunla nurlandır. Mahcup etme bizleri Ya Rabb. Razı ol bizden. Amin…

 

 

 

Bu yazıyı paylaş