İncelerden ince Senin o füsunkâr gözlerin,
Melek nağmeleri tıpkı büyüleyen sözlerin;
Tek yoldur Hakk’a ulaştıran nurefşân izlerin,
Yanıltmayan rehberidir o yoldaki bizlerin,
İncelerden ince Senin o füsunkâr gözlerin.
Ne olur, bir kez daha gel seyredelim hep Seni,
Sevindir bütün âlemle beraber bu bendeni;
Duyur ruhlarımıza hakikî imanı-dini!..
Gösteriver o semâvî mesajınla kendini!..
Ne olur, bir kez daha gel seyredelim hep Seni…
Asırlar var ki hasretiz en derinden hep Sana,
Sun dudağın şerbetini içelim kana kana;
Susamış bendelerin olarak dine-imana,
Kavuştur bir kez daha n’olur canları Canan’a!..
Asırlar var ki hasretiz en derinden hep Sana…
Özlemi içinde gül kokunun kederli gönlüm,
Kalb tellerinden yükselen ses: Hiç solmayan gülüm,
Sana âşık sineler için Sensizlik bir ölüm,
İnliyor sur sesiyle ey candan aziz bülbülüm!..
Özlemi içinde o gül kokunun kederli gönlüm…
En tatlı rüyalarınla bırakıp bizi gittin,
Hâlbuki olmuştuk bizler senin biricik derdin;
Oturup kalkıp her an “Ümmetim, ümmetim!” derdin,
Lâl ü güher sözlerinle hep ondan bahsederdin.
En tatlı rüyalarınla bırakıp bizi gittin…
Gel, daha fazla bekletme, kalmadı hiç gücümüz!..
Kapının eşiğinde başlar hep “Sen, Sen!” sözümüz…
Sana yönelmeye kalmamış olsa da yüzümüz,
Hep aralanacak o kutsal kapıda gözümüz,
Gel, daha fazla bekletme, kalmadı hiç gücümüz!..