Ferdî ve sosyal hayatta, aşırılıktan uzak ve istikamet içinde olmak; huzurlu, güvenli ve dengeli bir hayat yaşayabilmemiz için çok mühimdir. Üstad Bediüzzaman’ın “hayat-ı şahsiye ve
Zulmü irtikâp eden memurların ve alkışlayan insanların, bu zulmü görmelerine engel olan perde, mazlumun iniltisini duymamak için kulaklarına akıttıkları kurşun, acıları hissetmemek için vicdanları taşlaştıran
Muhteşem bir sanat eserinin hususiyetlerinden birisi, her noktasının, bütün kısımlarla karşılıklı uyum içinde, birbirini gerektiren (telâzum) bir dayanışma sergilemesidir. Ekosistemin herhangi bir noktasını müdakkik bir
Bir mutlu son hayali kuruyorum. İnsana, tabiata ve kâinata dair. Sevdiklerimize, sevenlerimize ve ötekilere dair. Dünya, kabir ve ahiret hayatına dair. Hayal sahnemde perdeler, ihtişamlı
Efsane olarak şöyle bir hikâye anlatılır: Prusya Kralı II. Friedrich, Almanya’nın Potsdam şehri yakınlarındaki bir yeri çok beğenir ve buraya bir saray yapılmasını emreder. Arazi
Devran başka başka ama olanlar hep güzel, Değiştirilmez öyle takdir etmişse Ezel; Gönüllerimiz Seninle şen-şakrak yaşadı, Lütfeylesin dahasını Kudret-i Lemyezel. Teveccüh eylersen yüce dağları aşarız,
Üstad Bediüzzaman’a göre korku, şeytanın insana hücum ettiği altı ana damardan biridir. Bediüzzaman, “İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır (korkudur).”[1] der ve
Muhiddinem, dervişem Hak yoluna girmişem On sekiz bin âlemi Bir zerrede görmüşem Muhiddin Abdal “Yemin olsun Güneş’e ve onun aydınlığına, onu izlediği zaman Ay’a,
“Hayât-ı âile” isminde bir ma’îşet var; Sa’âdet ancak odur… Dense hangimiz anlar? Hayât-ı âile dünyâda en safâlı hayat, Fakat o âlemi bizler tanır mıyız? Heyhat!
Prof. Dr. İbrahim Erkul (d. 1940 – ö. 22 Kasım 2020) çocuk sağlığı ve hastalıkları (Pediatri) alanında Türkiye çapında, tıp fakültelerinde tanınıp literatürde yerini almış