Işık ve Karanlığın Dansı Melatonin Hormonu

Bergama’dan Ayvalık’a doğru giderken çam ağaçları ve fıstık çamıyla ünlü Kozak yaylasından geçilir. Bergama’da yaşayan ünlü hekim Galen (veya Calinos) çam ağaçlarının eşsiz güzelliğinden kendini ve hastalarını yararlandırmak için zaman zaman piknikler düzenler, bahar mevsiminde kamplar yaparmış. Galen, epifiz bezini yaşadığı bölgeden aldığı ihamla çam kozalağına benzetmiş ve Yunanca “Konareion” olarak adlandırmıştır (Kozalaklı ağaçlara Conifera denir).

İlginç olan şu ki yüzyıllar öncesinde Galen’in çam kozalağına benzettiği epifiz bezinin, bugün modern anatomi ve görüntüleme yöntemleri ile 100–180 mg ağırlığında, 5–9 mm uzunluğunda, 3–6 mm genişliğinde, 4–5 mm kalınlığında ve konik (kozalak gibi) bir yapıda olduğu gösterilmiştir. Fıstık çamı ağacının (Pinus pinea) kozalağına benzediği için Pineal bez ismi de verilen epifiz, vücudumuzda böbrekten sonra en çok kanlanan ikinci organdır. Küçücük hacmine rağmen, görevinin büyüklüğü sebebiyle, 4 ml/dk hızında, yoğun bir şekilde kanlanır.

Descartes insan vücudu için çok önemli görevleri olan epifiz bezini, “ruhun bedendeki yuvası” olarak tarif eder ve ruh ile bedenin birleştiği veya alışverişte olduğu bir yapı olarak görür. Bilim insanları 1958 yılında epifiz bezinde, çok önemli bir vazife yüklenmiş melatonin hormonunu keşfettiler. Bu önemli moleküle, Yunanca siyah anlamına gelen “melas” ve iş anlamına gelen “tosos” kelimelerini birleştirerek “melatonin” ismi verilmiştir.

Melatonin hormonu epifiz bezinin pinealocyt olarak isimlendirilen hücrelerinde sentezlenip salgılanır. Bu hücrelerde akşamüstü üretimine başlanan melatonin molekülleri, karanlık ilerledikçe giderek artan şekilde üretilir ve depo edilmeksizin kanımıza salınır. Gece yarısı saat 2.00–5.00 arasında, en yüksek seviyeye ulaşan melatonine “karanlıklar hormonu” da denilmektedir!

Karanlık bilgisi, gözümüzün retina tabakasındaki ışığa duyarlı reseptörlerce algılanır ve beynimizde önce hipotalamusa, ardından da bir dizi işlemciden geçirilerek epifiz bezine getirilir. Karanlık bilgisini alan epifiz bezi hücreleri, yaratılıştan kodlanmış kabiliyetleri gereği, hızla melatonin üretimine başlar. Melatonin üretiminde kullanılacak esas hammadde triptofan aminoasitidir. Triptofan, vücudumuzun üretemediği, dolayısıyla gıdalarla dışarıdan almak zorunda olduğumuz temel aminoasitlerdendir.

Işık ve Karanlık Devreleri

Kur’ân-ı Kerim’de gece ve gündüz ile alâkalı âyetler vardır. Bu âyetlerde, gündüz rızık için çalışmanın, yorulan bedenin ve beynin gecenin belli vakitlerinde dinlendirilmesinin, farklı açılardan hikmetlerine temas edilmiştir. Sadece gündüz ve aydınlık veya sadece gece ve karanlık, insan sağlığı için uygun değildir. Bu yüzden her insanın yaşadığı enlem ve boylamın, Güneş’ten istifade etme derecesine göre, bir “biyolojik saati” vardır. Bu biyolojik saat, insanın bütün iş gücüne ve dinlenme sürecinin verimine tesir eder.

Işığın karanlıkla devr-i daimi sonucunda gündüz serotonin, gece ise melatonin hormonlarının seviyeleri artar. Gece melatonin seviyesi zirveye çıkarken serotonin seviyesi düşmekte, gündüzleri de tam tersine, melatonin azalırken serotonin seviyesi yükselmektedir. Bu dönüşümde görevli özel bir enzim olan N.asetil transferaz (NAT) karanlıkta en yüksek hızda çalışmaktadır. Bu yüzden ışık altında uyuyanlar, uykudan beklenen faydayı elde edemezler.

Kanımızdaki melatoninin %80’i epifiz bezinde üretilir. Gözümüzün retina tabakasında ve safra kesesinde de az miktarda melatonin hormonu üretilir. Gözde üretilen melatonin hormonları, gece gündüz değişimlerinde, retina tabakasını korumakla, safra kesesinde üretilen melatonin ise, zararlı (okside) kolestrol türevlerine ve safra asitlerine karşı, safra yollarını döşeyen epitel hücrelerinin yıpranmasını önlemekle görevlidir.

Kanımızdaki melatoninin %70’i albümin isimli proteine bağlanarak kanda gideceği hedef organa taşınır. Melatonin yağlarda çözünebilen bir madde olduğu için hücrelere kolaylıkla ulaşabilmekte ve görevini hızla yerine getiren hormonun molekülleri, karaciğerde bazı işlemlere tâbi tutulduktan sonra ortaya çıkan atık maddeler idrarla atılarak kandan temizlenmektedir. Kanımızdaki yarılanma ömrü, 3 ile 45 dakika arasında olan melatoninin sürekli üretilmesi gerekmektedir.

Melatonin vücudumuzun biyolojik saatini ayarlamakla görevlidir. Yapılan birçok çalışmada, melatoninin kansere karşı koruyucu bir kalkan gibi görev yaptığı, bağışlık sistemini aktifleştirdiği, stres, viral hastalık, travma ve yaşlanmaya bağlı bağışıklık sistemindeki hasarlanmayı önlediği gösterilmiştir. Melatonin üretimimizin yeterli seviyede olabilmesi için hem hammadde olan triptofan amino asidince zengin besinlerle beslenmeliyiz hem de ışığın karanlıkla dansına dikkat kesilmeliyiz! Yani gece yatarken mümkünse tamamen karanlık ortamda yatmalı, en geç saat 23.00 civarında yatağa uzanmalıyız. Yatmadan önce bilgisayar kullanmamalı, açık TV karşısında uyuyakalmaktan sakınmalıyız, çünkü bu durumlar melatonin üretimini olumsuz etkilemektedir.

Işığın insan fizyolojisi ve davranışları üzerinde birçok etkisi vardır. Güneş ışığı ile cilt altındaki kolesteroller harekete geçerek, böbrek ve karaciğerde işleme tabi tutulmak suretiyle D vitaminine dönüşmektedir. D vitamini, kalsiyum metabolizmasında ve psikolojik dengemizi sağlamada rol oynayan önemli bir vitamindir. Işık kaybolup karanlık basmaya başladığında melatonin üretimi başlar. Sabah güneşiyle melatonin üretimi düşer, serotonin ve kortizon üretimi artar. İnsana sunulan en önemli nimetlerden biri de ölümün küçük kardeşi olan uykudur. Düzenli ve yeterli bir uyku ile gece boyu vücut dinlenirken güçlü bir antioksidan olan melatonin molekülleri, hasarlı dokuları tamir etme görevini yerine getirir. Gece uykusunu yeterince ve düzenli almayan kimselerde melatonin düşüklüğü ile beraber depresyon, anksiyete (sıkıntı) gibi ruhî problemlerin yanı sıra bazı kanserler de daha sık görülür. Mesela sürekli gece çalışan kadın işçilerde meme kanserinin, erkek işçilerde ise kalın barsak kanserinin daha çok görüldüğü rapor edilmiştir.

Uyku esnasında salınan melatoninlerin etkisiyle damarlarımız genişler ve vücut ısısı düşer. Bu da iyi bir uyku hissi oluşturur. Diğer yandan yaşlandıkça, özellikle 45 yaşından sonra, melatonin üretimi ve salınımının azaldığı, buna bağlı olarak vücudun yıprandığı, uyku düzeninin bozulduğu, sinirlerin hasar gördüğü, migren, kanser ve şeker hastalığı ciddi rahatsızlıkların ortaya çıktığı bilinmektedir. Melatonin seviyesindeki artış, kandaki kalsiyum seviyesini de artırarak kemiklerimiz üzerinde olumlu bir tesirde bulunur.

Uyku bozukluğu, halsizlik, çarpıntı, cinsî isteksizlik, empotans (iktidarsızlık), sıkıntı, depresyon gibi durumlarda, melatonin eksikliği mutlaka akla gelmelidir. Gece 23.00 ile 5.00 arasında düzenli uyuyup uyumadığınıza göre, uzman bir hekimin de tavsiyesiyle yatmadan 30–45 dakika önce melatonin tablet alınabilir. Kışın uzun, yazın kısa gecelerde bu süreler bünyeye göre değişebilir. Ancak burada üzerinde durulması ve araştırılması gereken bir konu, geceleyin kılınan teheccüd namazının, uyku ve melatonin salgısı ile olan münasebetinin henüz incelenmemiş olmasıdır. Batıda geçerli olan ciddi araştırmalara dayalı tıbbî tespitleri kabul etmekle beraber uyku uzmanı hekimlerin, teheccüd namazı ve melatonin münasebeti üzerinde araştırmalar yapması da gerekmektedir.

Yatılan yerin karanlık olmasına, en azından soluk kırmızı bir gece lambası kullanılmasına dikkat edilmelidir. Sigara, alkol ve aşırı kafein tüketmek melatonin salınımını engellemektedir. Yaşımız 45’i geçmişse özellikle triptofan ihtiva eden meyve ve sebzelerle beslenmek de faydalıdır. En çok triptofan bulunan meyve vişne ve kirazdır. Fındık, ceviz, et, brokoli, muz, susam, patlıcan, ıspanak, patates, kuru fasulye, nohut ve balık da iyi triptofan kaynağıdırlar. Ancak beslenmeye ne kadar dikkat edilirse edilsin, melatonin üretimi yine de yeterli seviyede olmayabilir. Bu gibi durumlarda hekim tavsiyesiyle melatonin tableti alınması, koruyucu hekimlik açısından faydalı bir uygulama olacaktır.

Kaynaklar

Atasoy E.B. ve O. Erbaş (2017). Melatonin hormonunun fizyolojik etkileri. Bilim Tıp Dergisi, 3 (1). 52–62.

Liebmann, P.M. ve ark. (1997). Melatonin and the immun system. Int. Arch. Allergy Immunol. Mar;112(3):203–11.

Yazıcı C. ve K. Kader (2004). Melatonin: Karanlığın antioksidan gücü. Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 13(2) 56–65.

 

Bu yazıyı paylaş