Uyku ve Alzheimer

İnsan bünyesi ve metabolizmasının sağlıklı olma yönünde en önemli iki esasından birisi beslenme, diğeri de uykudur. Beslenme konusu daha müşahhas, elle tutulur durumdaki gıda maddeleri ve enzimler laboratuvar deneylerine açık olduğu için, bu sahada çok sayıda araştırma yapılmış, ciddi prensipler ve ölçüler elde edilmiştir. Uyku ise beyin, ruh ve beden arasındaki sırlı münasebetlerin bütün boyutuyla tam bilinememiş olması ve ölçmedeki zorluklar sebebiyle, birçok yönüyle sırlı bir süreç olarak kalmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de ölenlerin ruhunun alındığı gibi, ölmeyenlerin de ruhlarının uyku esnasında bedenle irtibatını koparmadan geçici olarak ayrıldığı ve sonra tekrar geri getirildiğinden bahsedilirken[1] Peygamber Efendimiz de (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Uyku ölümün kardeşidir.[2] hadis-i şerifiyle bu mânâya işaret etmektedir.

Furkan Sûresinin 47. ve Nebe Sûresinin 9. âyetlerinde ise uykunun dinlenme için yaratıldığı belirtilmektedir.[3] Bu iki âyetin de açıkça belirttiği gibi uyku, başta beynimiz olmak üzere organlarımızın dinlenip tamir edilmeleri için verilmiş büyük bir nimettir. İyi bir gece uykusu, vücudumuzun kendini tamir etmesine ve gerektiği gibi çalışmasına yardımcı olduğu gibi, daha iyi zihin sağlığına, kalb hastalığı ve diyabet dâhil olmak üzere birçok hastalık riskini düşürmeye yardımcıdır. Yeterince uyumamanın zihnî gerileme ve Alzheimer hastalığı gibi durumlarla bağlantılı olduğu da gösterilmiştir. Alzheimer, yaşlı nüfusta zihnî performansın düşmesinin veya bitmesinin ana sebebidir ve bunama vakalarının yaklaşık %70’ini teşkil eder.

Uykusuzluk pek çok insanın zaman zaman yaşadığı, gerçekten beyin-sinir sistemini, zihin fonksiyonlarını ve duyu organlarının işleyişini bozan, reddedilmeyen bir vakıadır. Peşpeşe birkaç gün uykusuz kaldığımızda zihnî işleyişlerde bir gerileme, sinirlilik ve yetmezlik duygularıyla sanki bir işkenceye mârûz kalmış gibi oluruz. Uzun süren uykusuzlukların zihin-beyin sisteminde sebep olduğu bozukluğun, yaşlanmayla birlikte Alzheimer riskini ne kadar artırdığı sorusu henüz tartışılmaktadır.

Tartışılan Uyku Süresi

Sağlık ve Tıbb-ı Nebevî konusundaki merakını ve bu konudaki tavsiyelerini bildiğimiz muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, seneler önce sağlık durumunu sorduğu bazı insanların Alzheimer hastası olduklarından bahsedildiğinde, “Fazla uyku uyumanın Alzheimer’a sebep olabileceğini düşünüyorum, bu konuda dinlediğim ve müşahede ettiğim bazı şeyler var, ama saham olmadığı için sadece doktor arkadaşların dikkatini çekmek isterim.” demişti. Bu ikazı hiç unutmadım; uyku ile ilgili araştırmaları gördükçe okumaya çalıştım. Fakat tam aksine uyku çalışmalarında, hep uykusuzluğun veya az uykunun Alzheimer’a veya diğer bunama çeşitlerine tesiri olduğundan bahsedilmekte, sekiz saat uyumanın çok önemli olduğu vurgulanmaktaydı.

Sonunda yeni yayınlanan üç ayrı çalışmadaki bilgiler, bir anda Hocaefendi’nin yıllar önce söylediği fazla uykunun Alzheimer’ı tetiklediği konusunu gündeme getirdi. Newcastle’deki North Umbria Üniversitesiden uyku araştırmacısı Greg Elder’in “Araştırmaya göre, bir gecede 6,5 saatten fazla uyumak, zihnî gerilemeyle irtibatlandırılıyor; bu aslında ne anlama geliyor?” başlıklı makalesinde,[4] Washington Üniversitesi Tıp Fakültesinden araştırmacıların yaptığı bir çalışmadaki, tıpkı çok az uyumak gibi, çok fazla uyumanın da zihnî gerileme ile bağlantılı olabileceğini gösteren iddialarını[5] merkeze alarak bir tartışma açtı.

Araştırma ekibinin maksadı hangi süredeki bir uykunun zihnî bozulmayla bağlantılı olduğunu anlamaktı. Bunun için, yetmişli yaşların ortalarından sonlarına kadar yaklaşık 100 kişiyi 4–5 yıl boyunca takip ettiler. Çalışmaları sırasında 88 kişi herhangi bir demans (bunama) belirtisi göstermezken, 12 kişi zihnî kabiliyetler açısından bozulma belirtileri (birisi hafif bunama, on biri demans öncesi kısmî zihin bozulması) gösterdi.

Çalışma boyunca katılımcılar, zihnî gerileme veya bunama belirtilerinin fark edilmesi için zihin faaliyetlerini ölçen bir dizi nöropsikolojik teste tâbi tutuldu. Bu testlerden elde ettikleri puanlar daha sonra Preklinik Alzheimer Zihnî Test (PACC) puanı olarak adlandırılan tek bir puanda birleştirildi. Bu puan ne kadar yüksek olursa, kişilerin zihin fonksiyonları zaman içinde o kadar iyi durumdaydı.

Katılımcılar uyurken, alınlarına takılan tek elektrotlu ensefalografi (EEG) cihazı kullanılarak, dört ile altı gece sürecince beyin ve zihin faaliyetleri ölçüldü. Aynı testler üç yıl sonra tekrar yapıldı. Bu özel EEG cihazı, kişinin beyin aktivitesini, ne kadar süreyle uykuda bulunduğunu ve uykunun ne kadar dinlendirici olduğunu doğru bir şekilde ölçüp ifade ediyordu. Ayrıca yaş, genetik özellikler ve bunama ile bağlantılı olan beta-amiloid veya tau proteinleri* taşınıp taşınmadığı gibi, zihnî gerilemeyi tetikleyebilecek diğer faktörler de hesaba katılmıştır. Bütün bu ölçüm ve değerlendirmeler sonrasında araştırmacılar, düşük kaliteli uykunun yanı sıra, bir gecede 4,5 saatten az ve 6,5 saatten fazla uyumanın zaman içinde zihnî gerileme ile irtibatlı olduğunu buldular. Şu sonuç da ilgi çekiciydi: Uyku süresinin zihin fonksiyonları üzerindeki tesiri, en büyük risk faktörü olan yaşın tesiri ile aynı derecedeydi.

            Beyin Hücreleri ve Bunama

Alzheimer ve Parkinson gibi diğer birçok nörodejeneratif hastalıkta, normalde sağlıklı beyin hücrelerinin parçası olan proteinler, mikroskobik kümeler halinde birbirine yapışmaya başlar. Agrega adı verilen bu protein kümeleri, hastaların beyin hücrelerini öldürür ve hafıza kaybı gibi arızalara yol açar. Agrega sayısı arttıkça hastalık kötüleşir ve genellikle ilk hafif semptomlardan yıllar sonra ölüme sebep olur. Çeşitli süreçlerin agrega oluşumuna katkıda bulunması muhtemel olduğu için, bunlardan en önemli olanın da uyku süresi olduğu, giderek kabul görmektedir. Beynin bu agregalardan temizlenmesinde uykunun önemi ve agregaların nasıl ve ne kadar hızlı ortaya çıktıkları konusunda çalışmalar devam etmektedir.

Önceki araştırmalardan uyku eksikliğinin zihnî bakımdan gerileme ile bağlantılı olduğu bilinmektedir. Bir çalışmada, uykusuzluk veya gündüz aşırı uykulu olma gibi uyku bozuklukları bildiren kişilerin, bunamaya mârûz kalma risklerinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Alzheimer hastalığı olan kişilerin beyinlerinde daha yüksek miktarda beta-amiloid bulunduğu zaten çok öncelerden tespit edilmişken, uyku süreleri 4,5 saatten az olan kişilerde de beta amiloid seviyesinin yüksek çıkması bir anda dikkatleri uyku süresi üzerine çekmiştir.

Ancak araştırmacılar henüz, uyku eksikliğinin neden zihnî gerileme ile bağlantılı olduğunu kesin olarak bilemiyorlar. Bu konudaki tahminlerden birisi, uykunun gün boyunca beynimizde biriken zararlı proteinlerin temizlemesine yardımcı olduğudur. Beta-amiloid ve tau gibi bu proteinlerin bazılarının bunamaya sebep olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden uykuya müdahale etmek, beynimizin bunlardan kurtulma kabiliyetini bozabilir. Deneylerden elde edilen deliller de bunu desteklemektedir. Sadece bir gecelik uykusuzluğun bile sağlıklı insanların beynindeki beta-amiloid seviyelerini geçici olarak artırdığı gösterilmiştir.

            Fazla Uykunun Zararı

Peki, aşırı uykunun zihnî gerileme ile nasıl bir münasebeti olabilir? Bu konudaki işleyiş ve mekanizma henüz çok açık olarak netleşmemiştir. Önceki çalışmalarda aşırı uyku ile zihin performansı arasında bir bağlantı bulunmuş, fakat bu bilgiler, katılımcıların gece ne kadar uyuduklarını bildirmelerine dayandığı için pek güvenilmiyordu. Bu yeni çalışmada ise uyku süresini ve kalitesini net ölçen EEG cihazı önemli bir eksikliği gidermiştir.

Bu çalışmanın sonunda, şaşırtıcı olarak optimal uyku süresinin, önceki çalışmalarda söylenilenin aksine, sekiz saatten çok kısa olduğu, bünyeye ve kiloya göre 4,5–6,5 saatlik bir uykunun yeterli olduğu söylenmektedir. En önemlisi, 6,5 saatten fazla uyumanın zamanla zihin fonksiyonlarında gerilemeye sebep olabileceği gündeme gelmiştir.

Uyku Kalitesi

Bunama gelişmesi riski söz konusu olduğunda, önemli olan uykunun uzunluğu değil, kalitesi olabilir. Çalışmaya göre, EEG grafiğinde yavaş sinyallerin göründüğü, uykunun en “derin” hâli olarak bilinen, aynı zamanda beyni tamir edici olan, uyanmanın en zor olduğu yavaş dalga safhası (bu dönemde uyandırılan kişi uyku sersemi olur) yaşanmamışsa zihnî bozulma tetiklenmektedir. Kısacası uzun uyku değil, yavaş dalga safhasının yaşandığı, beynin ve hücrelerin tamir edildiği kısa uyku faydalıdır.

Bu çalışmadaki zorluk, uyku süreleri sadece belli birkaç yıl takip edilen ve 6,5 saatten fazla uyuyan kişilerin zihnî gerilikler gösterdiklerinde, acaba bunlar önceden mârûz kaldıkları başka şartlar sebebiyle (kötü beslenme, uyuşturucu, sigara kullanma, fizikî aktivite eksikliği vs.) bunamaya daha önceden başlamış olabilirler mi sorusunun cevabıdır. Bütün bu faktörler birlikte değerlendirildiğinde, daha uzun uykunun neden zihnî gerileme ile bağlantılı olduğu açıklanabilir.

Genetik yatkınlık gibi bazı faktörler önlenebilir olmasa da bunamaya mârûz kalmamak için iyi bir gece uykusu almanın yanı sıra, egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenmek gibi yapabileceğimiz birçok şey vardır. Ancak bu çalışmaya göre, sekiz saatlik uyku süresinden vazgeçmek ve her gece 4,5 ila 6,5 ​​saat arasında bir uyku süresinin yeterli olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Nöroloji profesörü David Holtzman da “Sadece toplam uykunun aksine, uyku kalitesinin anahtar rol olabileceğini” söylemektedir.

Fıtrî Uyku veya “Tatlı Nokta”

Hayattaki diğer pek çok güzel şey gibi, uykuda da ölçülü olmak en iyisidir. Makalenin birinci yazarı Brendan Lucey’e göre, “Kısa ve uzun uyku süreleri, belki de yetersiz uyku veya kötü uyku kalitesi, zihnî performansın kötüleşmesine sebep olmaktadır, elde ettiğimiz bilgilere göre, istikrarlı ve iyi bir zihnî performans için gerekli toplam uyku süresi için, ne az ne de çok olmayan, ortada bir aralık veya ‘tatlı nokta’ bulunmaktadır ve uykuda bu noktayı yakalamak önemlidir.”[6] Bütün bu bilgilerden sonra Lucey, her kişinin uyku ihtiyacının kendisine has olduğunu, kısa veya uzun uyusa bile beyninin dinlenmiş olduğunu hissederek uyanan kişilerin, alışkanlıklarını değiştirmeye mecbur hissetmemeleri gerektiğini, ancak iyi uyuyamayanların, uyku problemlerinin büyük çoğunlukla tedavi edilebileceğinin farkında olmalarını söylemektedir. Ancak oldukça sırlı bir süreç olan uyku konusunda, Kur’ân ve Sünnet rehberliğinde, daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu da anlaşılmaktadır.

*Tau proteini, hücre iskeletini teşkil eden minik tüpçüklerin düzenlenmesinde rol oynayan bir protein olup yapısına fosfor eklendiğinde iş görür. Beyin hücrelerinde, diğer hücrelere nispetle daha fazla bulunduğu için beynin işleyişinde önemli bir protein olduğu düşünülmektedir. Bilhassa yaşlılıkta yapısına gereğinden fazla fosfor eklenince fonksiyonu bozulur ve beyinde birikmeye başlar. Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklarda tau protein liflerinin nöronlar arasında bir yumak meydana getirerek işleyişi bozduğu bilinmektedir.

Dipnotlar

[1] Zümer, 39/42.

[2] Beyhakî, Şuabü’l-İman, 4/183.

[3] “Size geceyi örtü, uykuyu bir istirahat, gündüzü de dağılıp çalışma vakti kılan O’dur.” (Furkan, 25/47). “Uykunuzu dinlenme yaptık.” (Nebe, 78/9).

[4] Greg Elder, “Sleeping longer than 6.5 hours a night associated with cognitive decline according to research – what’s really going on here?” The Conversation, 5-11-2021.

[5] B.P. Lucey ve ark. “Sleep and longitudinal cognitive performance in preclinical and early symptomatic Alzheimer’s disease”, Brain, 20-10-2021;144(9): 2852–2862.

[6] T. Bhandari, “Hit the sleep ‘sweet spot’ to keep brain sharp. Too little and too much sleep linked to cognitive decline”, Washington University School of Medicine, St. Louis, 20-10-2021.

Bu yazıyı paylaş