Plasebo, Latincede “Memnun edeceğim.” anlamına gelen ve gerçek ilaç veya tedavi usulünün taklit edilmesine dayanan bir tedavi şeklidir. Plasebo; şeker hapı, su, tuzlu su enjeksiyonu veya bir cerrahi prosedür olabilir. Plasebo tesiri, plasebonun özelliklerinden ziyade, kişinin tedaviden fayda göreceğine olan inancı ve kendini daha iyi hissetme beklentisiyle tetiklenir. Düşünce şekli, hastalığı artırabilir veya iyileşmeye yardımcı olabilir. Aynı zamanda kişi ilacın işe yaramasını beklemiyorsa veya yan tesirler olmasından endişe ediyorsa (negatif bakış açısı varsa), plasebo yerine nosebo gerçekleşir. “Nosebo”, “Zarar vereceğim.” demektir. Nosebo durumunda hastanın ihtiyaç duyduğu ilacın verilmesi bile hastalığın ilerlemesine sebep olabilmektedir.
Plasebolar genellikle klinik deneylerde yeni bir tedavinin gerçek tesirinin (hem müspet hem de muhtemel yan tesirlerinin) anlaşılmasına yardımcı olmak için kullanılır. Plasebo etkisi çoğunlukla aktif bileşeni olmayan tedavilerle (mesela hap şeklinde şekerle) yapılır. İnsanların analjezikler (ağrı kesiciler) veya antidepresanlar (hormon dengeleri sağlayarak psikolojik rahatsızlıkları önleyiciler) gibi yaygın ilaçlarla elde ettikleri bazı faydalar, kısmen plasebodan kaynaklanır.[1] Bunun sebebi, tedavinin semptomları iyileştireceği beklentisidir.
- Dünya Savaşında doktor olarak görev yapan Henry Knowles Beecher, plasebo etkisini şöyle anlatır: “Askerlere yardım edildiğini hissettirmek için, morfin yerine sade bir tuzlu su çözeltisi verildi ve şaşırtıcı bir şekilde, askerlerin %40’ı ağrılarının azaldığını bildirdi.” Dr. Beecher, şu anda “plasebo etkisi” olarak adlandırılan ve tedavinin, ilaca benzer şeker hapı veya aktif olmayan başka bir madde ile yapıldığında bile nasıl fayda sağladığını araştırmaya devam eder. Netice olarak, bazı durumlarda, hasta plasebo aldığını bilse bile bunun işe yaradığı görülür. Araştırmacılar, “Plasebolar, kişinin beklentilerine veya zihniyetine tesir ettiğini ve bunun da vücudunun nasıl tepki vereceğini etkilediğini görüyoruz.” demektedir.[2]
Bediüzzaman Said Nursî, “Deli adama ‘İyisin, iyisin.’ denilse iyileşmesi, iyi adama ‘Fenasın, fenasın.’ denilse fenalaşması nadir değildir.”[3] diyerek müspet veya menfi telkinlerin kişinin ruh hâletine ve sağlığına tesir edebileceğine dikkat çeker. Düşünceleri şekillendirmede kelimeler çok önemlidir. Çünkü kelimeler eylemleri ve vücudun vereceği tepkileri belirlemede müessir bir rol oynayabilir. Ancak inanmadan veya hissetmeden söylenen sözlerin tesiri olmaz. Bu sebeple sadece telkin yolunu seçmenin yetersiz kaldığı durumlarda, hastayı iyileşme ihtimaline inandırabilmek için tıpta plasebo devreye girer. Hastalıkların tedavisinde, en başta doktorun muayenedeki davranışları, hastanın kendini iyi hissetmesinde önemli bir rol oynar. Özellikle yaşlılar veya kronik hastaların, rahatsızlandıklarında hemen ilaç aldıkları ve bunun neticesinde kendilerini daha iyi hissettikleri gözlenir. Klasik şartlanma, zamanla pekişen öğrenme mekanizmasıdır. Plasebo tesiri, zihin ve beden arasında mühim bir bağlantı olduğuna işaret etmektedir.
Olumlu bakış açısının hastalıkları önlemeye yardımcı olabileceği uzun zamandır bilinmektedir. Somatik algı sayesinde, tedavi metotlarının beyinde biyokimyevî bir karşılığı bulunur. Bu algı yardımıyla plasebo tesiri, beklentilere daha kolay karşılık verir. İnsanda ümit duygusunu ve iyileşme beklentisini yüksek tutar. Böylece bağışıklık sistemi dolaylı olarak güçlenirken stres hormonlarında düşüşe veya semptomların azalmasına sebep olarak iyileşme sürecinin hızlanmasına destek olur.
Plasebonun ağrıyı azaltmadaki tesir gücüne plasebo analjezisi denir. Bu etki, “endorfin” adı verilen fıtrî ağrı kesicilerin salınımını başlatarak veya kişinin ağrı algısını değiştirerek gerçekleşebilir. Plasebo verilen hastaların %30–%70’inin kısa süreli olarak ağrılarının geçtiği söylenmektedir. Diğer bir görüşe göre, plasebonun ağrıyı, “endojen opioid” sistemleri (vücutta uyuşturucu maddelerin fıtrî olarak salgılanmasını) tetikleyerek giderdiği düşünülmektedir.[4]
Farmakolojik olarak herhangi bir tesiri olmayan, sadece renk veya şekil olarak ilaca benzeyen tablet, kapsül veya enjeksiyonlar, gerçek bir müdahaleye yardımcı olarak da kullanılır. Yapılan araştırmalara göre plasebolar, Parkinson hastalığı, depresyon, anksiyete ve yorgunluk dâhil olmak üzere, çok sayıda rahatsızlığın semptomlarını azaltmaktadır. Antidepresanların etkisinin büyük ölçüde plasebo tesirine bağlı olduğuna inanılmaktadır.[5] Öksürükteki azalmanın yüzde 85’inin plasebo tedavisi ile alâkalı olduğu ve yalnızca yüzde 15’inin müessir maddeye bağlı olduğu gösterilmiştir.[6]
Dünya genelinde doktorlar, bir dizi hastalık üzerindeki etkileri sebebiyle klinik maksatlar için plasebo kullanmaktadır. Danimarka’da yapılan bir araştırmada, doktorların yüzde 48’inin plasebo reçetesi yazdığı tespit edilmiştir.[7] Plaseboların, kalb atışı hızında veya kan basıncında artış gibi ölçülebilir, fizyolojik değişikliklere vesile olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte plasebolara en güçlü cevabın, depresyon, anksiyete, irritabl bağırsak sendromu (IBS) ve kronik ağrılarda alındığı gösterilmiştir. Plasebo tesiri, kişiden kişiye veya hastalığa göre değişir. Plasebo tesirinin sebepleri tam olarak anlaşılamadığı gibi, alınan cevaplardaki çeşitlilik göz önünde tutulduğunda, birden fazla mekanizmanın olması muhtemeldir.[8]
“Hastalandığımda O’dur bana şifa veren.” (Şuarâ, 26/80) âyetinin sırrınca, esbaba riayet etmenin gereği olarak doktora gitmek ve şifanın Rabbimizden geldiğini kalben tasdik etmek imanın gereğidir. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Ey insanlar! Tedavi olun, tedavi yollarını araştırın. Allah bir hastalık vermemiştir ki, karşılığında ilacını da yaratmış olmasın.”[9] buyurmuştur. Sebeplere riayet etmek, tedavi için fiilî duayı yapmaktır. Şifayı ihsan eden, yalnızca Allah’tır (celle celâluhu).
Nosebo etkisinde hasta, tedavisinin olumsuz tesirlere yol açacağını düşünür ve günlük normal semptomları abartılı ve farklı algılar. Sıradan basit ağrılar, yorgunluk, ruh hâlindeki değişiklikler bile hastalık olarak algılanır. Nosebo tesirinin mekanizması tam anlaşılmamış olsa bile, medyada yer alan hastalıklarla ilgili haberler, şikayetleri olan başka hastalarla uzun süre bir arada bulunma gibi durumların nosebo tesirlerini artırdığı anlaşılmıştır. Mesela bir ilaçta, farklı formül güncellemesiyle birlikte medyada yer alan olumsuz haberler, yan tesirlerde 2000 kat artışa sebep olmuştur.[10]
Netice olarak, düşünceler duygulara ve davranışlara tesir eder. Olumsuz düşünceler, olumsuz duygu ve davranışlara sebep olur. Müspet düşünce ve duygular ise, bedende ve davranışlarda olumlu sonuçlar verecek şekilde yansır. Güzel görüp güzel düşünme, şifanın Allah’tan olduğuna inanma ve kadere iman, ruhumuza nefes aldırır ve kalbimizi ferahlatır. Bu tür bir ruh hâletinde olan kişilerde plasebonun müspet tesirlerinin ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.
Dipnotlar
[1] A. F. Leuchter ve ark. “Changes in brain function of depressed subjects during treatment with placebo”, American Journal of Psychiatry, 159(1), 2002, s. 122–129.
[2] “You know medicine’s placebo effect. Now meet the nocebo effect”, www.sydney.edu.au/news-opinion/news/2019/11/20/you-know-medicines-placebo-effect-now-meet-the-nocebo-effect.html
[3] Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 534.
[4] L. Colloca ve ark. “Placebo analgesia: psychological and neurobiological mechanisms”, Pain, 154(4), 2013, s. 511.
[5] A. Khan ve ark. “The persistence of the placebo response in antidepressant clinical trials”, Journal of Psychiatric Research, 42(10), 2008, s. 791–796.
[6] R. Eccles, “The powerful placebo in cough studies?”, Pulmonary Pharmacology & Therapeutics, 15(3), 2002, s. 303–308.
[7] A. Hróbjartsson ve M. Norup, “The use of placebo interventions in medical practice—a national questionnaire survey of Danish clinicians”, Evaluation & The Health Professions, 26(2), 2003, s. 153–165.
[8] A. J. de Craen ve ark. “Effect of colour of drugs: Systematic review of perceived effect of drugs and of their effectiveness”, BMJ, 313(7072), 1996, s. 1624–1626.
[9] Tirmizî, Tıp, 2; Ebû Dâvûd, Tıp, 1; İbn Mâce, Tıp, 1.
[10] “The nocebo effect”, bpac.org.nz/2019/nocebo.aspx