Böcekleri Küçümsemeyelim

Hayvanlar âleminin en kalabalık grubu olan böceklerin yeni keşfedilen bazı özelliklerinden bahsetmeden önce bir menkıbeyi hatırlatmak faydalı olacaktır. Objektif bir şey olmasa bile hikâyenin ortaya koyduğu mânâ önemlidir. Geçmiş çağlarda kendi hâlinde, mübarek ve muvahhid olmakla beraber, kâinat kitabının hikmetlerini anlamakta zayıf olan bir zat, bir gün tarlasında otururken, önünden hayvan pisliğini yuvarlayarak yürüyen siyah bir tezek böceğini görünce, zihninden “Ey Allah’ım, bu çirkin böceği yaratmaktaki muradın nedir? Acaba hangi hikmetlerle böyle acayip mahlukatı yaratıyorsun?” şeklinde düşünceler geçer. Bir zaman sonra vücudu cıvık yaralar içinde bırakan kötü bir hastalığa yakalanır ve çaresizlik içinde çırpınırken, tabiatın mânâsını okumakta mâhir bir zat o köyden geçerken hastadan haberdar olur ve ilaç olarak da önceden hakir görülen o tezek böceğini yemesini söyler, gerçekten de tezek böceğini yiyince hastalık geçer.

Şimdi bu menkıbenin aslına değil de faslına bakarsak kanser hücrelerini bile öldürücü tesirleri görülen ve bir milyon türü olan böcekler dikkatleri çekmektedir. Tabiatın bağrında yaratılmış bitki ve hayvanlardan elde edilmiş ürünlerin kimyevî yapısının ve çeşitliliğinin, insanların laboratuvarlarda para ve emek harcayarak ürettiklerinden çok daha mükemmel ve benzersiz özelliklere sahip olduğu giderek kabul görmektedir. Yüzyıllar boyunca şifa bulmaya ve hayat kurtarmaya vesile olan bu maddeler ilaçlara ilham vermiştir. Haşhaş bitkisinden (Papaver somniferum) morfin, Söğüt (Salix alba) kabuğundan çıkarılan asetilsalisilik asitten aspirin, Penicillium notatum mantarından penisilin antibiyotiğinin çığır açması gibi şimdi sırada böcekler durmaktadır.

1981–2010 yılları arasında onaylanan ilaçların %33’ü ve bütün antibakteriyel ilaçların %68’i tabiattan üretilmiştir. Bununla birlikte, bu ilaçlarda ağırlıklı olarak sadece bitkilere, daha sonra da alglere ve mantarlara odaklanılması, bazı ilim adamlarını düşündürmüştür. Kâinattaki bütün varlıkları hikmetlerle donatan Rabbimiz, acaba sadece bitkilere mi şifa özelliği vermiştir? Diğer mahluklar gayesiz ve abes olarak mı yaratılmıştır? Bizim vazifemiz Allah’ın yarattığı her şeyde ya doğrudan veya dolaylı olarak sağlık, ekosistem veya bilemediğimiz başka dengeler açısından hangi hikmetlerin bulunduğunu anlamaktır.

Minik Bünyede Harika Moleküller

Herkes tarafından bilinmeyen birçok böceğin gövdelerinden, dışkılarından ve salgılarından biyolojik olarak aktif, faydalı bileşikler bilim dünyasında ümit verici neticeler göstermektedir. Hemolenf (böceklerin kanı) içindeki böcek bağışıklığının bir maddesi olan antimikrobiyal peptitler, mantarlara, parazitlere, virüslere ve en önemlisi antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı aktivite göstermektedir. Böceklerden elde edilen zehirlerden pederin ve kantaridin, Meloidae’lerin savunma salgılarından izole edilmiş, potansiyel antikanser tedavileri olarak bilimsel ilgiyi zirveye çıkarmıştır.

 Bitkiler ve diğer omurgasızlar gibi böcekler de kendileri için zararlı olabilecek bakteri ve mantarların mikrobiyal saldırısına mârûz kalırlar. Dolayısıyla mikroplardan korunmaları için böceklere de özel koruyucu salgılar ihsan edilmiştir. Bu fıtrî ürünleri böceklerden izole ettiğimizde, bakteri ve mantarlara karşı insanlar da kullanabilirler.

Arı, Karınca ve Termitler

Zarkanatlılara (Hymenoptera) dâhil testere sinekleri larvalarından güçlü antimikrobiyal aktiviteye sahip iki küçük molekül izole edilmiştir. Makrokarpal ve Grandinol olarak bilinen bu moleküller, Bacillus subtilis’e karşı etkili olmuştur. Ayrıca bu larvaların kanlarının çok çeşitli kompleks kimyevî bileşikler açısından zengin olduğu bulunmuştur.

Apis ve yaban arılarından Bombus’lar üzerinde yapılan çalışmalar antienflamatuvar tedaviler için etkili olduklarını göstermiştir. A. cerana’nın zehri, antidiyabetik ve kepek önleyici yönünden faydalı bulunmuş, arı sokmasından önce bozuk olan kan şekeri, kolesterol ve trigliserit değerleri, arı sokmasından sonra düzelmiştir. Kepeğe sebep olan bir mikroorganizma üzerindeki tesiri ise bu iş için yapılmış şampuanlardaki aktif maddeden (ketokonazol) iki kat daha tesirlidir.

Brezilya iğnesiz arısından (Melipona orbignyi) üretilen propolis, kimyasal terkibi, antimikrobiyal, antioksidan ve sitotoksik aktiviteleri açısından değerlendirildiğinde insan eritrositlerinde serbest radikalleri temizlediği, kan hücrelerinin parçalanma ve bozulmalarını engellediği, insan glioblastoma, yumurtalık ve kolon tümör hücrelerine karşı yoğun sitotoksik tesir yaptığı gösterilmiştir.

Güney Hindistan’da, bir karınca yuvasının iç kısmındaki çamur, uyuz tedavisi için deriye sürülerek kullanılmaktadır. Kuzey Hindistan’da uyuz, yaralar ve çıbanlar, ezilmiş siyah karıncalardan (Bothroponera rufipes) yapılan bir macunla tedavi edilmekte, tansiyon düşürücü olarak öğütülerek ve su ile karıştırılarak içilmekte, diş ağrılarını gidermek için de günde birkaç karınca yenilmektedir. Başka bir tür (Oecophylla smaragdina); Myanmar, Afrika, Avustralya ve Hindistan’da şiddetli öksürük, soğuk algınlığı ve grip tedavisinde kullanılmaktadır. Tayland kültüründe, kandaki zehirleri temizlemek, düşükler sırasında kanamayı durdurmak, doğumdan sonra rahmin tamiri, nabzın düzenlenmesi ve baş dönmesi için kullanılırlar. Yaprak kesen karınca cinsi Atta, Latin Amerika’da boğaz ve karın ağrısı, kalb ile ilgili çarpıntı ve hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Dinoponera cinsine dâhil bazı türler Latin Amerika’da astım ve kuzeydoğu Brezilya’da kulak ağrısı, romatizma ve sırt ağrısı tedavisinde kullanılmaktayken 2012 yılında bu cinse ait zehrin yapısı ortaya çıkarılmış, ağrı tedavisinde kullanımı uygun bulunmuş ve epilepsi tedavisi için ümit verici olabileceği ifade edilmiştir.

Çin tıbbında kullanılan kırmızı karıncalarda (Tetramorium sp.) bulunan üç yeni bileşiğin B. subtilis ve Escherichia coli’ye karşı antibakteriyel aktivite gösterdiği tespit edilmiştir. Solenopsis invicta ve S. germinate türü ateş karıncalarından izole edilen ve damar gelişimini baskılayıcı aktif alkaloitlerden olan Solenopsin maddesinin, protein kinaz enzimine ait bir mekanizma ile kansere karşı tesirli olabileceği bildirilmiştir.

Demir karınca (Tetraponera rufonigra), kuzeydoğu Hindistan’ın mahallî kabilelerinde sığırların ayak ve ağızlarında yara açan bir hastalığı tedavi etmek için kullanılır. Bunun için birkaç karınca ezilerek toz hâline getirilir ve günde üç defaya kadar sığırlara verilen yemin içine katılır. Bu karıncaların zehriyle ilgili araştırmalar neticesinde, tetraponerinler adı verilen enteresan bir nörotoksik bileşik bulunmuş ve dört farklı kanser hücresi serisinde üremeyi durdurucu ve sitotoksik (hücreyi öldürücü) etki göstermiştir.

Çin siyah karıncaları (Polyrhachis dives), geleneksel olarak romatoid ve osteoartrit, enflamatuar hastalıklar ve merkezî sinir sistemi ile ilişkili bozukluklar dâhil olmak üzere kalb ve damar, nörolojik, kanser ve böbrek hastalıklarının potansiyel tedavisi için iyi neticeler alınmıştır. Ayrıca bileşiklerin immün sistemi baskılayıcı ve iltihap giderici tesirleri, romatoid ve osteoartrite karşı aktivitesinin arkasında T-lenfositlerin çoğalmalarını baskılamasının yattığı, böylece otoimmün hastalıkları önleyici ve iltihap giderici özelliği ile romatizma ve artrit tedavilerinde etkili olabileceği kabul görmektedir. P. dives türünde, yukarıdakilere ilave olarak bulunan 3-hidroksipiridin maddesi, böbrek koruyucu olarak, bazı maddelerin aşırı üretimini önemli ölçüde azaltmıştır.

Yaban ve Eşek Arıları

Latin Amerika ve Kore’de bazı karınca cinsleri, astım ve öksürük için kullanılmaktadır. Apoica ve Protonectarina cinslerinin kabakulak, kanama ve âdet problemlerini iyileştirdiği düşünülmektedir. Polistes cinsi, kuzeydoğu Hindistan’da ve Latin Amerika’nın bazı bölgelerinde soğuk algınlığı ve şiddetli öksürüğü tedavi etmek için kullanılır. Ayrıca P. mandarinus’un ezilmiş özütünün, rahim boynu kanserindeki hücrelere karşı öldürücü olduğu görülmüştür. Malezya dişi yaban arısı (Stenogastrinae) zehrinin B. subtilis’eE. coli ile Saccharomyces cerevisiae mantarına karşı etkili olduğu görülmüştür. Brezilya yaban arısı Synoeca cyanea’nın zehrinin, Enterococus faecalis ve E. coli bakterilerinin çoğalmasını %93 oranında engellediği bulunmuştur. Arı zehirleri nörotoksik özellikleri yanında birçok durumda tümör hücrelerine karşı da farmakolojik olarak aktiftir. Mesela Polybia paulista’dan (Polistinae) elde edilen polibiyosit zehrinin sinir ârâzlarına karşı aktif olduğu bulunmuştur.

Hint yaban arısının (Apis dorsata) zehri, antienflamatuar olarak ağrıyı, eklem iltihabını, ödemi ve artritik bozulmaları azalttığı gibi, sırt esnekliğini, hareket kısıtlılığını ve merdiven çıkarken görülen ağrıları da dindirmiştir. Ham zehir özlerinin, E. coliSalmonella typhimurium ve Xanthomonas subtilis’e karşı ampisilin kadar, Klebsiella pneumonia’ya karşı ise ampisilinden daha yüksek oranda tesirli olduğu gösterilmiştir.

Scaptotrigona postica’dan elde edilen propolisin terkibindeki pirolizidin alkaloitler ve C-glikozil flavonların, herpes virüslerine karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. Brezilya iğrenç arısı olarak isimlendirilen Tetragonisca fiebrigi’den elde edilen propolisin, antimikrobiyal, antioksidan ve antienflamatuar olarak çeşitli bakteri ve mantarlara karşı aktif olduğu, Gram-pozitif bakterilere karşı ise çok tesirli olduğu, insan eritrositlerinde serbest radikalleri temizlediği ve sitotoksik aktivite olarak lösemi hücrelerine karşı konsantrasyona bağlı olarak tesirde bulunduğu gösterilmiştir.

Kınkanatlı Böcekler

Böceklerin en büyük takımı olan kınkanatlılar (Coleoptera), böceklerin yaklaşık %62’sini oluşturur. Latin Amerika halk tıbbında yaygın olarak yaprak böcekleri olarak bilinen yetişkin Chrysomelid’ler epilepsi için, tırtılları da kulak ağrısı, felç, ödem, yaralar, seboreik dermatit, iltihaplanma ve tromboz tedavisi için kullanılır.

Blaps japanensis, Çin tıbbında ateş, öksürük, romatizma, kanser ve iltihaplı rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Bu böcekten elde edilen dört yeni bileşiğin patojenik enflamasyonu tedavi etmek için kullanımının doğru olduğu gösterilmiştir. Arjantin’de kullanılan aynı familyadan Ulomoides dermestoides isimli böceğin Parkinson hastalığı, diyabet, artrit, HIV ve kanser hastalıklarında, akciğer karsinomu epitel hücrelerine karşı sitotoksik olduğu gösterilmiştir. Fakat bu özüt hem tümör hem de sağlıklı hücrelerde önemli DNA hasarına sebep olduğu için çalışmalar, böcekteki müessir maddenin doğrudan tümör hücrelerine hedeflenmesi ve sağlıklı hücrelere zarar verilmemesi üzerine yoğunlaştırılmaktadır.

Doğu Asya’da Holotrichia parallela türü; geleneksel ilaç olarak gut, tetanoz, erizipel ve yüzeysel enfeksiyonların tedavisi için antioksidan aktiviteleri bakımından değerlendirilmiştir. Hindistan’ın kuzeydoğusundaki tezek böceği türü Catharsius sp., bir macun hâline getirilir ve ishal tedavisi için ağızdan alınır. Aynı cinsten C. molossus ise Çin tıbbında bayılma ve havale geçirmelere, kan akımını hareketlendirmek, bağırsakları gevşetmek ve toksinlerle mücadele etmek için kullanılır. Geleneksel Çin tıbbında Holotrichia diomphalia larvaları, kronik karaciğer sirozu, şuur bulanıklığı, ödem, çıban tedavisi için kullanılmaktadır. Aynı familyadan Gergedan böceği (Allomyrina dichotoma) larvalarının özleri, güçlü bir radikal süpürme aktivitesine sahiptir ve standart askorbik asitten (C vitamini) 1,7 kat daha verimli, karaciğer hasarlarına ve kansere karşı aktiviteye sahip olduğu gösterilmiştir. Toz hâline getirilmiş larvaların ağız yoluyla verilmesi, karaciğerleri zehirlenmiş farelerde zehrin zararını azaltmış, çeşitli kanser hücrelerine karşı tesirli olmuştur.

Avrupa’nın Orta Çağ dönemine ait bir belgede, Meloid’lerin Çin’de siğil ve muhtemelen kanser tedavisi için kullanıldığından bahsedilmektedir. Hâlen İspanya’nın bazı bölgelerinde, kırmızı çizgili yağ böceği (Berberomeloe majalis) yağı, yara ve siğil tedavisi için ve analjezik olarak uygulanmaktadır. Aynı familyadan Palembus dermestoides, Latin Amerika halk tıbbında cinsî iktidarsızlık, göz problemleri, romatizma ve güçsüzlük tedavisinde kullanılır. Kore tıbbında Meloid’lerin hâricî olarak çıbanlara, iyileşirken aşırı büyüyen dokulara, mantar enfeksiyonu ve yüz felcine, dâhilî olarak da bel soğukluğuna, lenfanjite, kuduza, frengi ve ödeme karşı kullanılmaktadır. Meksika’da da alkol ile yumuşatılarak kellik tedavisi için kafaya sürülür.

Bu böceklerden elde edilen Cantharidin, genellikle apoptoz ve hücrenin bölünme devresini baskılamakta ve reaktif oksijenleri ve kalsiyum yoğunluğunu artırmakta, bu yüzden akciğer, deri ve mide kanseri hücrelerine karşı potansiyel bir antikanser ilaç olarak görülmektedir. Bu maddenin eriptoz ismi verilen özel bir hücre intiharına sebep olduğu, enfekte veya kusurlu eritrositleri ortadan kaldırarak sıtmada parazitlerin üremesine karşı koyduğu, metabolik sendrom ve diyabet, malignite, kalb ve böbrek yetmezliği, hemolitik üremik sendrom, sepsis, mikoplazma enfeksiyonu, sıtma, demir eksikliği, orak hücre anemisi, Talasemi, glukoz 6-fosfat dehidrojenaz eksikliği ve Wilson hastalığı gibi çeşitli klinik bozuklukların patofizyolojisine müspet katkıda bulunduğu belirtilmiştir. Son gelinen noktada alerjiler, transplant organların reddinin önlenmesi veya otoimmün hastalıklar gibi istenmeyen immün cevap bozukluklarının tedavi edilebileceği veya önlenebileceği görülmektedir.

Kanser hücrelerini beş kat daha güçlü şekilde öldürmeleri sevindirici olsa da bazı sağlam organlara da zarar verme durumu ortaya çıkınca araştırmalar, yan tesiri önlemeye yönelmiştir. Bu yapılabilirse insan kolon, göğüs, yumurtalık, akciğer, deri, prostat kanserleri ile nöroblastoma ve glioblastoma hücrelerinin öldürülmeleri çok kolaylaşabilir.

Çok fazla böcek ve hastalık ismine boğmamak için özetleyerek söylersek: Hamam böcekleri ve termitler, mide ekşimesi, astım, bağırsak koliği, epilepsi, kusma, kanama, bronşit, ishal, rahim problemleri ve kansere, romatizmal hastalıklara, iskemik kalb hastalığına, karaciğer hastalıklarına, göz hastalıkları ve diyabete karşı Hindistan’da kullanılmaktadır. Kanatlı termit, şeker ile kavrularak veya yağda kızartılıp toz hâline getirildikten sonra ağızdan verilir. Brezilya’da çeşitli termit cinsleri astım, öksürük, grip, boğaz ağrısı, sinüzit, bademcik iltihabı ve ses kısıklığı için kullanılmaktadır.

At sineği (Tabanidae), geleneksel Kore tıbbında, âdet düzensizliği için kullanılır. Karasinekler, Meksika’da kusma ve ishali gidermek için, Çin’de, karasinek larvalarının ve erginlerin dış iskeletinden elde edilen kitosan maddesi, osteomiyelit ve yatak yaralarına karşı, Lucilia sericata (Calliphoridae) larvalarından elde edilen dışkılar, bakterilere ve kanser hücre hattına karşı, pis kokan böceklerden Çin’de bulunan bir tür olan Aspongopus chinensis (Pentatomidae); kolorektal, akciğer, prostat, melanom dâhil olmak üzere kanser hücrelerine karşı önemli aktivite göstermiştir. Çekirgeler ve cırcır böcekleri, mesanedeki taşların ve ödemin atılması, lenfanjit ve kırıkların iyileşmesi, uyuz, astım, egzama, taş düşürme, kulak ağrısı, romatizma, idrar kaçırma ve göz problemlerinin tedavisinde, Teksas çekirgesi Brachystola magna’dan (Romaleidae) çıkarılan bir madde kalb ve damar koruyucusu, bağışıklık düzenleyici, antienflamatuar ve antikanser olarak kullanılmaktadır.

Kelebeklerden (Papilionidae) yeni keşfedilen Papilistatin’in, kolon ve pankreas kanseri hücrelerine karşı, ipekböceğinin (Bombyx mori) kozalarının ham özütünün, yüksek kolesterol, damar sertliği, diyabet, kanser ve yüksek tansiyona, ipek böceği dışkılarından yapılan çayların mide ülserlerine karşı meşhur ülser ilacı Ranitidin’den daha güçlü olduğu gösterilmiştir.

Böceklerle tedavi (entomoterapi), çoğu zaman şifalı bitkilerle birlikte pratikte kullanılmaktadır. Allah’ın muhteşem sanatı olan tabiat kitabının, böcekler sahifesinden, sağlık için bitkilerden daha fazla işe yarayan moleküllerin çıkacağı tahmin edilmektedir. Son birkaç yıl içinde keşfedilen biyoaktiviteye sahip yüzden fazla harika molekül bunların sadece bir kısmıdır. Bu keşiflere rağmen böcekten elde edilen ürünler, bitkilerden türetilen muadillerinin tanınmasına ve pazar başarısına henüz ulaşamamıştır. Bu, kısmen böceklere yönelik menfî kültürel tutumlardan kaynaklanmaktadır, ancak halkın zihnindeki “kötü ve çirkin” böcek algısı, ilim adamlarını bu kaynakları araştırmaktan alıkoymamalıdır.

Kaynak

Seabrooks, L. Hu, “Insects: an underrepresented resource for the discovery of biologically active natural products”, Acta Pharm. Sin. B. 2017, Jul; 7 (4): 409–426.

Bu yazıyı paylaş