Ağız Sağlığı ve Alzheimer

İlmî araştırmalar geliştikçe bir taraftan mikroâlem olan hücre seviyesinde, diğer taraftan makroâlem olan uzayın derinliklerinde gezinti yapan insanlık, hayret ufkunda Rabbimizin sanatını temaşa etmektedir. Kâinatın fihristi ve normoâlem olan insan üzerindeki nakışlarla ilgili tıbbî araştırmalar, her gün yeni keşif ve tespitlerle mükemmel yaratılışı vurgulamaktadır. Bu çerçevede yapılan son araştırmalardan birinde, Peygamber Efendimizin misvak kullanma ve diş sağlığına verdiği ehemmiyet yeniden nazara sunulmaktadır.

            İnsan ağzı, diş eti hastalığına sebep olabilenler de dâhil olmak üzere yaklaşık 700 bakteri türüne ev sahipliği yapar. Diş eti hastalığı, dişleri yerinde tutan ağız dokularının enfeksiyonundan kaynaklanır. Diş eti kanaması, diş sallanması ve hatta diş kaybı, bu hastalığın temel neticesidir. Bakteriler ve sebep olduğu iltihaplı moleküller, ağızdaki enfeksiyonlardan kan dolaşımı yoluyla beyne gidebilir. Önceki laboratuvar çalışmaları, bunun demansa (bunamaya) yol açan bir seri olayı tetikleyen bir mekanizma olduğunu öne sürmüştür, ancak bu münasebeti doğrulamak için henüz çalışmalar yapılmamıştır.

Bir çalışmada, Alzheimer ile her türlü bunama ve ölüm vakaları arasında bir münasebet kurmak için ağızdaki en yaygın 19 bakteriye karşı antikorlar analiz edilmiş ve bunlardan diş eti hastalığının en yaygın suçlusu olan Porphyromonas gingivalis üzerinde durulmuştur. Önceden yapılmış bazı araştırmalarda, diş eti iltihabı ile diyabet, böbrek hastalığı ve kardiyovasküler hastalıklar arasında münasebet kurmaya yönelik çalışmalar mevcuttur.

Yakın tarihli bir çalışmada, Alzheimer hastalığının önemli bir özelliği olan beta-amiloid protein plaklarının, bu diş eti enfeksiyonlarına cevap olarak üretildiği düşünülmektedir. Diş eti hastalığı ve Alzheimer hastalığı arasındaki bağlantıyı ortaya koyan bu inceleme, Efendimizin diş sağlığının önemi konusundaki ikaz ve tavsiyelerinin haklılığını tıp otoritelerine bir kere daha göstermektedir. Diş Hekimliğinde çalışan araştırmacıların tespitine göre, periodontal hastalığa sebep olan bakteriler hedef alınırsa, yakın bir zamanda Alzheimer’ın ilerlemesi yavaşlatılabilecek ve belki de durdurulabilecektir.

 Fusobacterium nucleatum, bilhassa diş eti hastalığında çoğalan yaygın bir bakteri türüdür. Diş etlerine ve çene kemiğine zarar vererek yapısını bozan ve tedavi edilmediğinde dengesiz dişlere ve diş kayıplarına sebep olan bu bakteri, bilhassa son yıllarda, kolorektal kanserden bebeklerin erken doğumuna kadar değişen sıkıntılı durumlar için şüpheli bir münasebete işaret etmektedir.

Nitekim en son olarak Tufts Üniversitesi bilim insanları tarafından yapılan araştırmada, F. nucleatum bakterisi ile Alzheimer hastalığı arasında bir bağlantı olduğu öne sürülmektedir. Periodontoloji profesörü Jake Chen, F. nucleatum’un tip-2 diyabet ve Alzheimer hastalığı da dâhil olmak üzere birçok kronik hastalığın bir belirtisi olan şiddetli genelleştirilmiş inflamasyona sebep olabileceğini belirtmektedir. Buna delil olarak da bakterinin veya toksinlerinin sinir sistemi dokularına sızabildiğini ve Alzheimer hastalığının belirtilerini şiddetlendirdiğini göstermiştir.

Chen ve meslektaşlarının tahminlerine göre, F. nucleatum bakterisini kontrol altına alıp faaliyetini engelleyebilirsek, 30 yaş üstündeki ABD’li yetişkinlerin %47’sinin mârûz kaldığı, neredeyse salgın gibi ilerleyen diş eti hastalığının ve hâlen altı buçuk milyon Amerikalının sıkıntısı olan, 2060 yılına kadar 14 milyon kişiyi etkilemesi beklenen Alzheimer’ın yayılmasının önüne geçilebilecektir.

  1. nucleatum ve Beyindeki Bağışıklık Hücreleri

Beynimizin yapısında bulunan 80–100 milyar hücrenin (nöron) bazıları zaman zaman kafaya alınan darbeler gibi çeşitli sebeplerle arızalanınca, bu hasarlı hücreleri ortadan kaldırıp enfeksiyona sebep olabilecek parçacıkları temizleyerek, merkezî sinir sisteminin sağlığını korumaya yardımcı olan diğer bir hücre grubu da mikroglial hücreler ordusudur. Farelerde yapılan bir araştırmaya göre, diş eti hastalığına sebep olan bakteri, mikroglia hücrelerinde aşırı çoğalmaya sebep olmaktadır. Aslında beynin bağışıklık sistemini teşkil eden bu mikroglia hücreleri, sinir sisteminin genel sağlığını korumaya yardımcı olmak üzere vazifelendirilmiş olmalarına rağmen, sayıları aşırı şekilde artınca beyin dokusunda iltihabî bir cevap meydana geldiği gösterilmiştir. Giderek kronikleşen bu enfeksiyonun şuur bozukluğunda ve kapasite gerilemesinde, dolayısıyla Alzheimer hastalığının ortaya çıkışında önemli bir faktör olduğuna inanılmaktadır. Bu konuda bir delil olarak F. nucleatum’un belirli sinyal yolları aracılığıyla farelerin hafıza ve düşünme performanslarında güç ve kabiliyet azalmasına yol açtığını söylemektedirler.

Şu anda diş eti hastalığının kesin olarak Alzheimer’a yol açtığını söylemek mümkün olmasa da geçmişte bilim insanları tarafından periodontal hastalık ve Alzheimer arasında muhtemel bir bağlantı olabileceği öne sürülmüştür. Chen ve arkadaşlarının yeni araştırması da F. nucleatum bakterisinin sebep olduğu diş eti hastalığının doğrudan Alzheimer hastalığına yol açtığını göstermese de tedavi edilmeyen veya kötü tedavi edilen periodontal hastalığın, Alzheimer hastalığının semptomlarını şiddetlendirebileceği öne sürülmektedir. Ayrıca erken dönem Alzheimer hastalarında diş eti hastalığının ciddi bir şekilde tedavi edilmesi, Alzheimer’ın ilerlemesini yavaşlatabilir.

Araştırmacıların ikinci safhada yapmak istedikleri, bakteri yükünün diş eti hastalığına ve Alzheimer semptomlarına hangi derecelerde sebep olabildiğini ölçmek için mümkün olduğunca objektif bazı testler geliştirmektir. Ayrıca diş eti hastalığında bakterinin sebep olduğu iltihaplanmanın vücudun tamamında yaptığı hasarın yanı sıra, bizzat diş etinde meydana getirdiği iltihabı giderecek potansiyel ilaçlar, araştırma gündemine girmiştir.

Ağız Enfeksiyonları ve Sistemik Hastalıklar

Keşifler bu kadarla da kalmıyor. Chen ve meslektaşları, diş eti iltihabının sadece Alzheimer’la değil, tip-2 diyabet de dâhil olmak üzere birçok iltihabî hastalıkla bağlantılı olabileceği üzerinde duruyor ve çok sayıda hastalığın diş temizliği ile önlenebileceğini ifade ediyorlar.

Hücrelerimizin protein sentez merkezi olan ribozoma gelen mRNA’nın sadece %2’si proteinlere çevrilir. Evrimcilere göre RNA’nın %98’i “kodlayıcı değildir” ve yanlış bir tabirle “önemsiz genler” olarak ifade edilir. Ancak Chen de dâhil olmak üzere giderek daha fazla bilim insanı, kodlanmayan bu genlerin sahip oldukları önemli fonksiyonları ortaya çıkarmaktadır.

Bu maksatla iki tip “kodlamayan” RNA üzerinde çalışmaya odaklamışlardır. Bunlardan biri, hücredeki proteinlerin üretimini düzenlemede iş gördürülen mikroRNA’lar, diğeri de genlerin okunmasını düzenlemek için gerekli ek fonksiyonları yerine getiren IncRNA’lar olup nihayetinde aterosklerozun (atardamarların sertleşmesi) yanı sıra diş eti hastalığı, diyabet, kanser ve diyabetik kemik hastalığını tedavi etmek için kullanılabilir.

Laboratuvarda yapılan araştırmalar, mikroRNA-335-5P adlı bir molekülün, diş etini tahrip eden patojenler tarafından yapılan hasarı engelleyebileceğini göstermiştir. Molekül ayrıca beyinde üretilen ve Alzheimer’a yol açan patolojik molekülleri hedef almada güçlü bir tesire sahip olabilir. Araştırmalar, “mikroRNA’nın genel olarak gen ifadesini bastırdığını ve belirli proteinlerin üretimini durdurabileceğini, bilhassa mikroRNA-335-5P’nin Alzheimer hastalığı ile alâkalı olduğuna inanılan üç ‘kötü’ geni (DKK1, TLR-4 ve PSEN-1) hedefleyebileceğini” söylemektedir.

En son safhada laboratuvarda güçlü anti-inflamatuar (iltihap sökücü) özelliklere sahip adipoAI adlı bir molekül tasarlanmış durumda olup tip-2 diyabet, Alzheimer hastalığı ve diş eti hastalığı da dâhil olmak üzere bir dizi iltihabî hastalığın tedavisinde tesirli olup olmadığını araştırmak için klinik bir araştırmaya başlanmak üzeredir.

“Ey Allah’ın kulları! Tedavi yollarını araştırın. Zira, Allah bir hastalık vermişse mutlaka ilacını ve tedavi yollarını da bahşetmiştir.” (Ebû Dâvûd, Tıp, 1) mealindeki hadis-i şerifin müjdelediği gibi, belki de bu tür araştırmalar, bir süre sonra Alzheimer gibi kanser hastalıklarının da çaresinin bulunmasıyla neticelenecektir.

Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) misvak kullanmadaki hassasiyeti ve diş temizliği hususunda Ashâbını ikaz etmesi, koruyucu hekimliğin en başta gelen düsturlarındandır. Misvak kullanmanın diş eti hastalıklarını önlemesi bakımından sahip kılındığı üstün vasıflar hakkında dergimizin Eylül 2019 tarihli sayısında çıkan, “Eskimeyen Bir Sünnet: Misvak” başlıklı makaleye bakılırsa, Efendimizin çağlar üstü ifadelerinin bugün söylenmiş gibi, taptaze durduğu görülecektir. Efendimizin insanlığa hediye olarak ifade buyurduğu sağlıkla ilgili mükemmel beyanlarını delillendiren ve dünyaya tanıtanların Müslümanlar arasından çıkması temennimiz olsa bile, bu durumun henüz tahakkuk etmemesi bizim için bir üzüntü kaynağıdır. Keşke İslâm dünyası içine düştüğü bilimden uzak kalma felaketinin büyüklüğünü bir an önce anlayıp Efendimizden nakledilen zengin koruyucu hekimlik mirasını araştırmayı perspektifine alabilse…

 

Kaynaklar

Chang-Kai Chen ve ark. “Association between chronic periodontitis and the risk of Alzheimer’s disease: a retrospective, population-based, matched-cohort study”, Alzheimer’s Research & Therapy, 9/56. 2017, Springer.

Jake Chen ve ark. “The Periodontal Pathogen Fusobacterium nucleatum Exacerbates Alzheimer’s Pathogenesis via Specific Pathways”, Front. Aging Neurosci, 2022, 14:912709. doi: 10.3389/fnagi.2022.912709

Julie Rafferty, “Studying the Link Between Gum Disease and Alzheimer’s Disease. Researchers at the School of Dental Medicine hope that targeting the bacteria that cause periodontal disease will one day slow the progress of Alzheimer’s”, 2022, now.tufts.edu/2022/07/11/studying-link-between-gum-disease-and-alzheimers-disease

May A. Beydoun ve ark. “Clinical and bacterial markers of periodontitis and their association with incident all-cause and Alzheimer’s disease dementia in a large national survey”, Journal of Alzheimer’s Disease. 2020; 75(1): 157–172. doi: 10.3233/JAD-200064.

Bu yazıyı paylaş