Craig Considine ile Röportaj – Hazreti Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) İnsanlığı –

2019’un mayıs ayı… Ramazan… Yayınevimizde günlük işlerimize devam ediyoruz. Ruhumuz ve midemiz oruçla gelen yıllık izinlerinde. Ancak çay ve kahveyle uyarılmaya alışmış zihinlerimiz  yorulunca gözlerimiz bir ara sosyal medyaya kayıyor. Bir süredir merak ve hayranlıkla takip ettiğimiz bir yazarın, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile ilgili, yine insaflı ve her Müslüman’ın içini serinleten bir mesaj attığını görüyoruz. “Ne kadar da hoş birisi; keşke bu söylediklerini kitaplaştırabilsek.” diyor bir arkadaşımız. Yan odadan bu dileği duyan bir arkadaşımız da “Craig Considine’ı mı kastettin yoksa?” deyiveriyor. Meğer Considine, birkaç gün önce bize e-posta göndermiş ve hazırladığı kitabını yayımlatmak üzere bize teklifte bulunmuş.

Tahdis-i nimet nev’inden sizinle paylaştığımız bu tevafuklu hadise, bu ilk temastan bir sene sonra meyvesini verdi ve Bir Hristiyan Perspektifinden Hazreti Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) İnsanlığı diye tercüme edebileceğimiz kitabı raflardaki yerini aldı.[1] Covid-19 salgınının milyonlarca insanı etkilemeye başladığı ilk aylarda bizlere moral ve adeta can suyu oldu. Salgından dolayı tanıtım programlarının çoğu internet üzerinden olmak zorunda kalsa da kitap kısa bir sürede kendi kategorisinde en çok satılan kitap oldu. Ayrıca yakın bir zamanda, kitap dünyasının önemli bir internet sitesinde[2] Orta Doğu kategorisinde bütün zamanların en iyi 100 kitabı arasında gösterildi. Tanınmış iş insanı, yazar ve düşünürlerin tavsiyelerine göre hazırlanan listeye 13. sırada girdi. Kitabın başarısı yazarı daha da teşvik etmiş olacak ki hemen ardından ismini Ehl-i Kitap: Hazreti Muhammed’in Hristiyanlarla Temasları şeklinde tercüme edebileceğimiz bir kitap daha yayımladı.[3]

Hazreti Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) İnsanlığı kitabını farklı kılan ne? Türkiye dışında yaşayan okurlarımızın cevabını en çok merak ettiği sorulardan biri şu: “İnancımızı komşularımıza ve iş yerindeki arkadaşlarımıza nasıl anlatabiliriz?” Bu eser, işte bu soruya cevap verme adına istifade edebileceğimiz ilk kitaplardan biri.

Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) insanlığa sunup kendi toplumunda kemaliyle tatbik ettiği, sonrasında geniş coğrafyalarda mâkes bulmuş vahiy kaynaklı mesajı, hâlâ yolumuzu aydınlatan bir projektör. Bu kitabında yazar, Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) günümüzün önemli problemlerine nasıl çözümler sunduğunu gösteriyor.

Bu kitabın yayına hazırlandığı sırada (Mayıs 2020), siyahî George Floyd hunharca öldürülmüş ve ABD büyük protestolara sahne olmuştu. Maalesef ırkçı zulümler, sadece bu ve buna benzer müstakil hadiselerle sınırlı değildir. Doğu Türkistan’da ve dünyanın birçok yerindeki sistematik soykırımlar hâlen devam etmektedir. Çok sayıda ülkede hâlâ köle statüsünde çalıştırılan insanlar var. Hindistan’da gittikçe yükselen Müslüman düşmanlığı ve daha birçok hadisede şahit olduğumuz ırkçılık ve dinî hoşgörüsüzlük, Cahiliye Döneminde Mekke’de görülenlerden pek farklı değil. Kadınların mârûz kaldığı şiddet, eğitim ve iş dünyasında yaşadığı ayrımcılık, nispeten azalmış olsa da medenî dünya dâhil hemen her yerde, hâlâ ciddi bir insanlık dramı. Bütün bu sorunların temelinde ise ilim ve irfan eksikliği, bu eksikliğin telafisi için herkese eşit fırsatların sunulamaması ve toplum inşasında temel insan hakları ve vatandaşlık hukukunun işlettirilememesi var. Considine’ın kitabının omurgasını da Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu hususlardaki hamleleri ve ilkeleri teşkil ediyor.

Houston’daki Rice Üniversitesinde sosyoloji dersleri veren Dr. Considine’a göre, Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) sadece dünyanın belli bir nüfusunun dinî lideri değildir; O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) getirdiği barış mesajı, her ferdi ve bütün insanlığı ilgilendirmektedir ve bu mesajı müdafaa etmek Müslümanların olduğu kadar Hristiyanların ve aslında bütün insanlığın görevidir.[4]

Aşağıda Hazreti Muhammed’in İnsanlığı kitabını merkeze alan söyleşimizden notları ve Dr. Considine’ın değerli fikirlerini bulacaksınız:

 

Hristiyan ve Müslüman toplumlar arasındaki diyaloğu teşvik eden aktivizminizle dünyada inanan insanlar üzerinde ümit vaat eden bir tesir bırakıyorsunuz. Bir Hristiyan Perspektifinden Hazreti Muhammed’in İnsanlığı[5] isimli kitabınız da bu gayretlerinizin bir meyvesi ve ispatı. Niçin böyle bir başlık seçtiniz kitabınıza?

Çünkü Hazreti Muhammed’in insanlığı, dünyadaki birçok hastalığın tedavisinde gerekli olan devayı ihtiva ediyor. O’nun insanlığa olan sevgisini, yurttaşlık merkezli bir millet inşa ederken, ırklar arasında eşitliği ve dinîçoğulculuğu tesis ederken gösterdiği gayretlerinde görmek mümkün. Bu devaya bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyoruz.

Dine olan ilginin gittikçe azaldığı bir çağdayız. Hazreti Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) insanları Allah’a daveti, inançlı biri olarak sizde nasıl mâkes buluyor?

Hazreti Muhammed, varlığa bir bütün olarak bakıyor. Dolayısıyla insanlara da bakarken onları birbirinden ayıran etnik, ırkî ya da dinî kategorilere göre değil, hepsinin birbirine en temel noktada bağlı oldukları insanlık perspektifinden nazar ediyor. Hazreti Muhammed’in en temel kimliği insanlık.

Kadınlar günümüzde bile şiddete mârûz kalıyor. Bu hususta inançlar ve şahıslarla ilgili genel algı çok da olumlu değil. Sizin çizdiğiniz Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) portresi bu genel algıdan çok farklı.

Hazreti Muhammed sadece kadın haklarını müdafaa eden bir sözcü değildi. Bu hakların mücadelesini veren bir kahramandı. Günümüzdeki meşhur ifadeyi kullanacak olursak “feminizm” bağlamında zamanının çok ilerisindeydi. Bununla ilgili verilebilecek çok örnek var; ancak sadece Hazreti Hatice’ye muamelesi bile kadının toplumda olması gereken konumuyla ilgili bize âdeta ciltler dolusu mesajlar sunar.

Sizinle daha önceki bir görüşmemizde kitabın kapak tasarımını çok beğendiğinizi ifade etmiştiniz. Kapak sizce neyi temsil ediyor?

Bu kapak tasarımındaki renkler ve dokular birbiriyle çok hoş bir bütünlük arz ediyor. Hazreti Muhammed’in de ümmetiyle ilgili hayal ettiği şey insanlığın böyle uyumlu bir bütünlüğü idi; farklı insan gruplarının bir araya gelip insanlık medeniyetinin en iyisini nasıl ortaya çıkarabiliriz yönünde gayret etmesiydi. Kapak bu uyumlu bütünlüğü temsil ediyor.

İslam hakkında müspet yazılar yazan bir Hristiyan olarak size gelen tepkilerin her zaman olumlu olmadığını biliyorum. Bir taraftan Müslümanlar sizin Müslüman olmanız gerektiğini söylerken, diğer taraftan Hristiyanlar bu söylemlerinizden dolayı sizin iyi bir Hristiyan olmadığınızı iddia ediyorlar. Bu durum, dayanılmaz seviyelere ulaşıyor mu?

Asla dayanılmaz bir durum değil. Çünkü bir köprü olma misyonuna bütün gönlümle inanıyorum. İmanım, odaklanmama ve ümitli olmama yardımcı oluyor. Annem, “Herkesi memnun edemezsin.” derdi her zaman.

Krista Tippett’in radyo programında, mülakat yaptığı kişilere sorduğu ilk soru, “Çocukluğunuzda inanca dair ilk hatıranız nedir?” şeklinde. Ben de size aynı soruyu sormak istiyorum; çocukluğunuzda inanca dair hafızanızda yer etmiş ilk hatıranız nedir?

Gerçek inanca dair ilk hatıram, İtalyan büyükannem Angelina Tedesco’nun; Newton, Massachusetts’teki evimizde sallanan sandalyesine oturup çektiği tespihtir. Ben de onun yanında yere otururdum. Onun dikkatini çekip bir şeyler söylemeye çalışsam da o gözünü bile kırpmazdı. Tespihine, dualarına kilitlenirdi.

Birçok tarihçinin ve fütüristin geleceğe dair öngörülerinde yapay zekânın dünyaya hâkim olacağını iddia ettiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu öngörülerinin bir parçası da insanlığın bildiğimiz hâliyle varlığını sürdüremeyeceği yönünde. Hayata dair sizin projeksiyonunuzda neler var?

Hayata dair projeksiyonumda insan medeniyetlerinin dünyamızın ötesinde arayışlarını sürdürmesi gerektiğine inanıyorum ve bunda da başarılı olmalarını umut ediyorum. Yapay zekânın etkileri yönüyle de işin, Will Smith’in oynadığı Ben, Robot filminde resmedilen (kontrolden çıkmış bir) duruma varacağını tahmin etmiyorum, ama bunu tamamen ihtimal dışı da bulmuyorum.

Her sabah sizi yatağınızdan kaldıran bir gayeniz var mı?

İtalyan asıllı Amerikalı kolej basketbol koçu Jim Valvano’nun kanser tedavisi gördüğü bir dönemde, ESPY spor ödülleri töreninde yaptığı meşhur bir konuşması var. O konuşmada, her gün yapmamız gereken üç şey olduğunu söylüyor: gülmek, tefekkür etmek ve ağlamak (mutluluk veya sevinçle gözyaşı dökmek). Gayenin bulunduğu bir hayatta, insan sevgiyi ve iyilik yapmayı arar, nazik ve misafirperver olmaya çalışır ve başkalarından beklediği gibi o da başkalarını sever.

İnanç, insanlığa ne vaat ediyor? Sizce niçin inanmak zorundayız?

Daha iyi bir dünya inşa edebileceğimize dair bir inanca sahip olmak, insanlığın iyiliği adına çok önemli. İnanç, daha iyi bir gelecek için iyimser olmamızı sağlar. İnancın olmadığı bir hayat durağanlaşır. Kendimize inanmazsak, başkalarına da inanmayız; bu da toplumda kopuşlara yol açar. Böyle bir durumdan da bedeli ne olursa olsun korunmak gerekir.

Dipnotlar

[1] Craig Considine, The Humanity of Muhammad–A Christian Perspective, New Jersey: Blue Dome Press, 2020.

[2] www.bookauthority.com

[3] Craig Considine, People of the Book: Prophet Muhammad’s Encounters with Christians, London: Hurst, 2021.

[4] Craig Considine, The Humanity of Muhammad–A Christian Perspective, New Jersey: Blue Dome Press, 2020, s. 26.

[5] Kitap henüz Türkçeye tercüme edilip yayımlanmadı.

Bu yazıyı paylaş