Hizmet Okulları ve Kriz Yönetimi

İnsanın olduğu her yer ve zamanda mukadder olan hususlardan bir tanesi de krizlerdir. İnsan hayatını, kurumları ve hatta devletleri bile sarsabilecek bu tür zamanlar, beraberinde fırsatlar ve çıkarılması gereken dersler de getirir. Beklenmedik bu gelişmeler, zamanında müdahaleyi ve sıra dışı bir özveri, gayret ve düşünme şeklini gerektirir. Türkiye’de ve dünyada yaklaşık 50 yıldır eğitim veren Hizmet okulları bağlamında konuya bakıldığında, yaşanılan en büyük krizin, 2016 yılında ülkemizde sergilenen darbe tiyatrosu ve akabindeki politik baskı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu krizin etkisini araştıran ve Avrupa, Afrika ve ABD’de yürütülen bir doktora çalışması,[1] Hizmet okullarındaki kriz yönetimini ve sözde darbe girişiminin bu okullar üzerindeki etkilerini 2020 yılında gözler önüne sermiştir.

15 Temmuz Sonrası Hizmet Okulları

Türkiye’deki rejim, 15 Temmuz hâdisesi sonrası, yoğun bir propaganda çalışmasına girmiş ve dünyanın dört bir tarafında Hizmet karşıtı girişimlerde bulunmuştur. Rüşvet verme ve tehdit gibi gayrimeşru bazı girişimlerle birtakım ülkelerde Hizmet okullarının kapanmasına veya el değiştirmesine sebep olsalar da demokrasi ve hukukun üstünlüğünün yerleştiği hiçbir ülkede, yaptıkları propaganda fayda etmemiştir. Zira bu ülkelerin yetkilileri, söz konusu ithamları incelediğinde, içi boş ve tutarsız söylemler olduğunu gözlemlemiş ve bu iddialara itibar etmemişlerdir. Özellikle Afrika ve Amerika’da incelenen okulların veli ve öğrencilerinin yerel halktan oluşması, Türkiye’ye uzak olmaları ve ekonomik ilişkiler gibi bazı konularda Türkiye ile fazla bağlarının bulunmaması hasebiyle, Türkiye’deki rejimin propagandasının bu coğrafyalarda hiçbir etkisinin olmadığı da gözlemlenmiştir. Buna mukabil Avrupa’daki yoğun Türk azınlık, yakın coğrafya ve sıkı ilişkilerden ötürü farklı bir durum ile karşı karşıya kalınmıştır. Avrupa’daki devletlerin de bu propagandaya itibar etmemesine rağmen, şer odaklarının konsoloslukları kullanarak düzenlediği propaganda, yıllarca bu okullara çocuklarını gönderen Türk azınlığı etkilemiş ve Avrupa’daki Hizmet okulları, Belçika gibi birkaç istisna ülke dışında, geçici de olsa ekonomik bir krizle karşı karşıya kalmışlardır.

(Avrupa’daki) Türk konsoloslukları konunun üzerine çok gitti. Okul velilerini arayıp ‘Neden çocuğunuz Hizmet okulunda? Onu oradan almalısınız, yoksa sonuçlarına katlanırsınız. Ya çocuğunuzu o okuldan alırsınız ya da bir dahaki gelişinizde Türkiye’ye girerken büyük sıkıntı yaşarsınız.’ şeklinde tehditlerde bulundu. Türk veliler de çocuklarını bu okullardan almak zorunda kaldılar.” (Uzman).

Hizmet gönüllülerinin eğitim faaliyetlerine maddî destek sağlayan esnaf ve halkın da aynı şekilde tehdit edildiği ve bu sebepten ötürü Avrupa’daki Hizmet kurumlarının bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldığı görülmüştür. Özellikle Hizmet okullarının, doğru bir kriz yönetimiyle, bu badireleri atlattıkları araştırma sonucunda gözlemlenmiştir.

Hizmet Okullarında Kriz Yönetimi

Kriz yönetimi, bugün farklı alanlarda üzerine çalışılan, belirli safhaları bulunan özel bir konudur. Krizleri, “müdahale edilebilen” ve “müdahale edilemeyen” krizler şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Sözde darbe sonrası Hizmet okullarına Türkiye’de el konulması, müdahale edilemeyen bir krizdir, zira o anki konjonktür, müdahaleye fırsat tanımamıştır.

Müdahale edilebilen krizlerde; kriz safhalarının bilinmesi, sağduyulu bir yaklaşım ve bazı önlemlerle problemlerin çözülmesi mümkündür. Aşağıdaki diyagramda da görüldüğü üzere, bu safhalar üçe ayrılır: şok, toparlanma ve büyüme.

  1. Şok Safhası

En zor safha şok safhasıdır. Bu dönemde morallerin yüksek tutulması, mârûz kalınan etkinin derecesinin iyi ölçülmesi, acele edilmemesi ve hissî kararlar verilmemesi gerekir. Bu dönemler aslında kabiliyetlerin gelişmesine vesile olan zaman dilimleridir, zira sakin bir denizde ve fırtınada gemi kullanmak arasındaki fark burada yatar. İki okul müdürü bu şok dönemini şöyle tasvir etmiştir:

“Çok sıkıntılı bir dönemdi. 15 Temmuz’dan hemen sonra, 100’ün üzerinde öğrencimiz bir anda okuldan ayrıldı. Hâliyle sarsıldık, çünkü büyük bir zorluktu bizim için. Öncesinde rekor sayıda kayıt yapmıştık, tam 568 öğrenci kaydolmuştu ve tatil öncesi bu bizi çok rahatlatmıştı.” (1. Okul Müdürü)

“Öğrencilerimizin %25’ini kaybettik. Birkaç ay içinde öğrenci sayısı 440’a düştü. Bu bizim için büyük bir şoktu.” (2. Okul Müdürü).

Avrupa’daki Hizmet okullarının yarı özel bir yapıya sahip olması ve bulundukları devletlerin öğrenci başına bu okullara maddî destek sağladığı düşünülecek olursa %25’lik bir kaybın ne kadar büyük olduğu anlaşılacaktır. Bu tür dönemlerde şokun büyüklüğünün doğru bir şekilde ölçülmesi, atılacak ilk adımdır. Ayrıca ümitsizliğe kapılmamak, acele karar vermemek ve istişare mekanizmasını devreye sokarak farklı kurtuluş senaryolarını incelemek gereklidir. En sağlıklı alternatif belirlenip bir sonraki safhada uygulamaya konur.

  1. Toparlanma Safhası

Toparlanma safhası, aslında krizin bittiği noktadır. Yaşanılan şok atlatılmış, çıkarılması gereken dersler çıkarılmış ve geleceğe yönelik belli başlı planlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Buna rağmen birinci safhada uygulanan kemer sıkma politikası bu zamanda da devam eder ve alınan kararlar bu safhada da titizlikle uygulanır. Toparlanma dönemi, doğan günün habercisi olması ile güzel, ama hedeflenen hususların altında olması ile kritik bir dönemdir. Bu dönemde insanların yaşadığı hayal kırıklığının bir an önce giderilmesinin sağlanması gerekir. Moral verme, ümitleri pekiştirme ve uhuvveti kuvvetli tutma, en önemli hususların başında gelir.

2018’de yapılan saha çalışması, Avrupa’daki Hizmet okullarının toparlanma safhasına denk gelmiştir. Okulların idarecileri, mevcut personeli işten çıkarmak yerine çalışma saatini azaltarak ve belli sınıfları birleştirerek giderleri düşürmüştür. Böyle bir strateji hem personelin yönetime güvenini artırmıştır hem de çalışanlar arasında uhuvvetin pekişmesine vesile olmuştur. Hizmet okulları, bazı giderlerde tasarruf yapmış, büyüme stratejilerini ertelemiş ve bu sıkıntılı dönemi atlatmasını bilmişlerdir.

  1. Tekrar Büyüme Safhası

Bu iki safhanın ardından tekrar büyüme safhası gelir ki bu dönemde olağanüstü kararlar yerini normale bırakır. Bu dönemdeki en önemli husus, kriz döneminde yaşanılan olaylardan ders çıkarılmasıdır. İdarecilerin karar alma aşamalarında tecrübelerinden yararlanmak, aynı hataların tekrarlanmaması adına önem arz eder.

Bugün itibarıyla Avrupa’daki Hizmet okulları büyüme safhasına gelmiş ve krizi tamamen atlatmıştır. Bu noktada iki husus dikkat çekmektedir: mülteci açılımı ve yerelleşme. Özellikle batı Avrupa için, Suriye’den ve Türkiye’den gelen mülteci dalgası ve bu mültecilerin çocukları önemli bir sorun olmuştur. Bu meselelerin üzerine yoğunlaşan Hizmet okulları, özellikle organize ettikleri dil kurslarıyla bu gençlerin bulundukları ülkeye entegre olmalarına katkıda bulunmuş ve eğitimlerine devam eden bu gençler için güvenilir bir liman olmuşlardır.

Netice

Demokrasi ve hukukun kökleştiği ülkelerde, Hizmet okullarına karşı yürütülen siyasi propagandalar makes bulmamış ise de Türk azınlığın önemli bir yekûn teşkil ettiği Avrupa ülkelerindeki Hizmet okulları, ekonomik bir kriz ile karşı karşıya kalmıştır. Bahsi geçen kriz safhalarını, doğru stratejileri tatbik ederek atlatan okullar açısından en büyük değişiklik, yerelleşmenin öne çıkması ve okulların uluslararası bir kimlik kazanmasıdır. Dünya genelinde bu okulların düzenlediği en büyük organizasyon olan Uluslararası Dil ve Kültür Festivali de buna en güzel bir örnektir. Sözü edilen krizin en büyük neticesi, Hizmet okullarının günümüz itibarıyla kendilerine özgü konseptini ve yapısını koruyarak farklı dil, kültür ve etnik yapının eşit olarak temsil edildiği, global bir eğitim modelini benimsemiş olmasıdır.

Dipnot

[1] M. E. Altın, Internationalization Through Localization: Gülen Inspired Schools, Düsseldorf, Dr. Kovac Verlag, 2020, s. 274–281.

Bu yazıyı paylaş