Ağlayan Bitkiler

Canlı varlıkların önemli bir özelliği de çevrelerinden veya kendi bünyelerinden gelen fizyolojik veya kimyevî değişikliklerin hâsıl ettiği ikazları hissetmeleridir. Dış çevrenin veya vücut içinin sıcaklığının, kimyevî terkibinin veya fizikî şartların, maddî unsurların değişmesi gibi üzüntü, sıkıntı, stres, endişe gibi isimlerle bildiğimiz manevî tesirler de maddî bedene tesir eder. Bu durumun en başta insan ve sonra da hayvanlar için geçerli olduğu herkesin malumudur. Ancak diğer bir canlı grubu olan bitkilerin böyle bir davranış sergiledikleri konusundaki bilgiler genellikle sınırlı veya spekülatiftir.

Rivayete göre, Lokman Hekim, hekimlerin atası olarak tanınmış, bütün bitkilerin özünü bildiği söylenmiş ve kendisinden dertlere derman olacak reçeteler ve formüller nakledilmiştir. Lokman Hekim’in bitkilerle konuştuğu ve her bitkinin hangi hastalığa şifa vesilesi olduğunu bildiğinden bahsedilir.[1]

Benzer şekilde Hazreti Süleyman’ın (aleyhisselâm) hayvanlarla konuştuğu Kur’ân’da açıkça ifade edilmektedir.[2]Demek ki her canlı içinde bulunduğu kendi âlemiyle anlaşabilecek bir lisana sahip olarak yaratılmıştır. Bediüzzaman Hazretleri, hayvanatın lisanına örnek olarak, “Çekirge âfetinin istilâsına karşı, çekirgeyi yemeden mahveden sığırcık kuşlarının dili bilinse ve harekâtı tanzim edilse, ne kadar faydalı bir hizmette ücretsiz olarak istihdam edilebilir.”[3]şeklindeki ifadesiyle biyolojik mücadelenin bir adımını atmış olabilir. Aynı şekilde bitkilerin lisanı anlaşılırsa ziraatte yeni imkânlar ortaya çıkabilir.

Bitkilerin işitmesi veya böcekler gibi zarar verebilecek herhangi bir saldırıya mârûz kalmaları durumunda karşı reaksiyon gösterdiklerine dair bilgiler giderek daha fazla zikredilmeye başlanmıştır. Bu konuda neredeyse 50 senedir çeşitli metotlarla araştırmalar yapılmış, hipotezler ve teoriler üretilmiştir.[4] Bitkilerin de hayvanlar gibi belli ölçülerde paranormal bir hassasiyete sahip oldukları düşüncesi ilk defa Cleve Backster isimli bir meraklı tarafından gündeme getirilmiştir. Bir ev bitkisinin yapraklarına bağladığı elektrotlar ile yaptığı çalışmada “yalan makinesi” olarak çalışabilecek bir cihaz geliştirmiştir. Bu cihaz ile bitkiye önceden kötülük yapmış bir insanın heyecanlı hâllerini, bitkinin yapraklarındaki değişiklik ve bunun elektrik dalgaları ile ifadesini göstererek ispatlamıştır.[5]

Bir araştırmaya göre, bitkiler susadığında veya stresli olduklarında, bizim işitemediğimiz bazı sesler çıkarırlar.[6]Söz konusu çalışmaya göre stresli bitkiler, renk, koku, hatta şekil değişiklikleri bile göstermektedirler. Ancak bu şekilde zorlanan bitkilerin havada ses yaydığı hususu daha önce hiç araştırılmamıştı. Yeni çalışmada stres altındaki bitkilerin havada titreşim oluşturarak uzaktan kaydedilebilen ve ölçülerek deseni çıkarılabilen sesler çıkardığı gösterilmektedir. Ses ve işitme deneylerinde, yankının en aza indiği, çevre seslerinden arındırılmış, pürüzsüz sesler için düzenlenmiş bir odada ve bir serada, domates ve tütün bitkilerinin yaydığı ultrasonik sesler ve bitkinin fizyolojik tepkilerine ait birçok parametre kaydedilmiştir. Bu çalışmaların sonunda, tespit edilen seslere dayalı olarak, susuzluk seviyesi ve bitkinin yaralandığı sıkıntılı şartlar da dâhil olmak üzere, bitkilerin şikayetlerini belirleyebilen cihazlar yapmayı başarmışlardır. Bitkinin durumu hakkında bilgi veren bu sesler, diğer organizmalar tarafından da algılanabilmektedir. Gelecekte bitkilerin içinde bulundukları çevre şartları ile ne gibi münasebetler içinde olduklarını anlamanın, bilhassa ziraat için çok faydalı neticeler verebileceği üzerinde durulmaktadır.

Çalışmayı yapan yazarlar, yakın zamanda yaprağı veya dalı kesilmiş olan yahut suya ihtiyaç duyan bitkilerin, bir saatte yaklaşık 35 ses ürettiklerini tespit etmişlerdir. Buna karşılık iyi nemlendirilmiş ve yaralanmamış bitkilerin çok daha sessiz oldukları ve saatte sadece bir ses çıkardıkları görülmüştür.

Araştırmacılara göre, susamış bir bitkinin gürültü yaptığının daha önce duyulmamış olmasının sebebi, muhtemelen çıkan seslerin ultrasonik (yaklaşık 20–100 kilohertz arasında) olmasıdır. Bu kadar düşük frekanslı sesler, çok az insanın duyabileceği kadar tiz seslerdir. Bununla birlikte, bu frekans aralığındaki sesleri, muhtemelen yarasalar, fareler ve güve kelebekleri gibi bazı hayvanlar duyabilir. Bitkilerin sesleriyle dolu bir dünyada yaşayabilen bu tip hayvanlardan çıkan seslere de bitkilerin tepki verdiği gösterilmiştir. Kısacası, bizim işitmediğimiz farklı bir âleme ait konuşmalar, her an etrafımızda cereyan etmektedir.

Ağlayan Mahsuller

Tel Aviv Üniversitesinden Lilach Hadany ve meslektaşları, bitkileri dinlemek için tütün (Nicotiana tabacum) ve domates (Solanum lycopersicum) bitkilerini mikrofonlarla donatılmış küçük kutulara yerleştirdiler. Araştırmacılar bitkilerin çıkardığı sesleri duymasalar bile mikrofonlar bu sesleri almaktaydı. Bilhassa su eksikliği veya yakın zamanda kesilmiş bitkilerin çıkardığı sesler çok barizdi. İnsan kulağının duyabilmesi için frekans ayarları yapılarak (hızlandırılıp frekansları aşağı çekilerek) hazırlanan sesler, kısa süreli mısır patlaması sesini andırıyordu.

Bitkilerin ses telleri veya akciğerleri yoktur. Hadany, bitkilerin nasıl ses çıkardıklarını anlamak için, su ve besin maddelerini köklerinden gövdelerine ve yapraklarına taşıyan tüpler olan odun borularına (ksilem) odaklanmak gerektiğini söylemektedir. Odun borularındaki su, tıpkı bir pipetle emiliyormuş gibi, yüzey gerilimi ile bir arada tutulur. Odun borucukları içinde bir hava kabarcığı oluştuğunda veya su sütunu kırıldığında, hafif bir patlama sesi çıkabilir. Kuraklık sırasında borucuklar içinde kabarcık oluşumu daha muhtemeldir. Ancak Hadany’ye göre, mekanizmayı tam olarak anlayabilmek için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.

Araştırma ekibi, bir bitkinin kesilip kesilmediğini veya çıkardığı seslerden su stresi olup olmadığını yaklaşık %70 doğrulukla gösteren bir cihaz geliştirdi. Böylece tarla ve bahçe bitkilerinin beslenmesinde, seslerinin takip edilerek su ve gübre gibi biyolojik ihtiyaçlarının daha isabetli tespit edilmesi ve yerine getirilmesinin mümkün olabileceği gösterilmiştir.

Bu düşüncenin pratikliğini test etmek için, araştırmacılar bir seradaki bitkilerin seslerini kaydetmek üzere yeni bir düzenleme yaptılar. Bu ortamda rüzgâr ve klima ünitelerinden gelen arka plan gürültüsünü filtreleyerek sesleri, insan kulağının işitebileceği ölçüye getirdiler. Böylelikle domates ve tütün bitkilerinin isteklerinin, ziraat bilimine göre önceden bilinen beslenme değerlerine uygun olduğunu gösterdiler. Benzer bazı çalışmalar, buğday (Triticum aestivum), mısır (Zea mays) ve üzüm (Vitis vinifera) bitkilerinde yapıldığında, onların da susadıklarında ses çıkardıkları gösterilmiştir.

 

Böceklerle Konuşan Çiçekler

Bu çalışmadan daha önce, Hadany’nin ekibinin, bitkilerin, hayvanların seslerini “duyup duyamadığı” konusuna odaklandığı bilinmektedir. Bu konudaki araştırma hakkında dergimizde bir makale neşredilmiştir.[7] Söz konusu makalede çuha çiçeğinin (Oenothera drummondii) uçan bir arının sesini duyduğunda daha tatlı nektar salgıladığı gösterilmiştir.[8]

Bitki sesleri, ekosistemlerin önemli bir hususiyeti midir? Bu sesler, bitkilerin ve hayvanların davranışlarına tesir eder mi? Daha önce Avustralya’daki Macquarie Üniversitesinde görev yapan, çevre bilimlerinde uzmanlaşmış emekli bir biyolog olan Graham Pyke’a göre, deliller henüz net olmamakla beraber, bu konuda daha fazla araştırma yapıldığı takdirde yakın vadede konunun daha da netleşeceği ümit edilmektedir. Pyke, bitkilerin stresli olduğunda “gıcırdadığını” kabul etmeye çok yakın olduklarını söylemektedir.

Peygamberlerin mucizelerinin, ilmin geleceği son noktaları belirlediğini hatırlarsak, (Hazreti Musa’nın (aleyhisselâm) taştan su çıkarması, Hazret İsa’nın (aleyhisselâm) körlerin gözünü açması gibi) Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) seslenerek çağırdığı bir ağacın, kökleriyle yerinden çıkıp önüne gelmesi gibi bir mucize, bitkilerle konuşmanın mümkün olabileceğine bir işaret olabilir.

Rabbimiz canlı ve cansızlarla yeryüzünü bir güzellikler sergisi gibi donatmaktadır. İnsanların ve hayvanların kendilerini ifade edecek bir lisana sahip kılınmasına şaşırmadığımız gibi, farklı bir canlılık seviyesinde güzellikler sergileyen bitkilerin de bir lisanlarının olması gayet mantıklı ve makul değil midir? Bizim işitme sınırımızın ötesinde konuşsalar bile!

 

Dipnotlar

[1] Ömer Faruk Harman, “Lokman”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, 2003, cilt 27, s. 206.

[2] Neml, 27/17–28.

[3] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 276.

[4] P. Tompkins, C. Bird, The Secret Life of Plants, London: Harper&Row, 1974.

[5] C. Backster, “Evidence of a Primary Perception in Plant Life”, International Journal of Parapsychology, 10/4, Winter 1968, s. 329–348.

[6] I. Khait ve ark. “Sounds emitted by plants under stress are airborne and informative”, Cell, 2023, 186 (7):1328–1336.

[7] A. Yorulmaz, “Arı ile Çiçek Diyaloğu”, Çağlayan, Mart 2021, sayı: 48, s. 15.

[8] M. Veits ve ark. “Flowers respond to pollinator sound within minutes by increasing nectar sugar concentration. Plants hear: Evening primrose flowers rapidly respond to the sound of a flying bee by producing sweeter nectar”, Ecology Letters, 2019, 22, (1) s. 1483–1492.

Bu yazıyı paylaş