Diyaloğa Adanmış Bir Hayat: Thomas Michel

Yapacağımız özel bir ziyaret vesilesiyle uçağımız Tayland’ın kuzeyindeki Chiang Rai şehrine indiğinde, yanımdaki arkadaşımla birlikte heyecanımız doruktaydı. Gezimizi Bangkok’ta planlamış ve her iki taraf için de en uygun olan günü tespit etmemizin ardından uçak biletlerimizi almıştık. Kendisine telefon ettiğimde, “Efendim, ben Bangkok’ta yaşayan bir Hizmet Hareketi gönüllüsüyüm. Hâl ve hatırınızı sormak ve eğer mümkünse bir arkadaşımla birlikte ziyaretinize gelmek istiyorum.” demiştim. Aramamızdan çok memnun olduğunu ve rahatsızlığı sebebiyle bizi hemen kabul edemeyeceğini, ama en kısa zamanda haber vereceğini söylemişti.

Heyecanlıydık, çünkü karşımızda, Türkiye’de inançlar arası diyaloğun tomurcuklandığı günlerde Hizmet Hareketi ile tanışmış ve o günlerde yapılan faaliyetler vesilesiyle ilk diyalog dostları arasına girmiş ve bu dostluğu sevgi ile perçinlemiş, ilmi, samimiyeti ve ilkeli duruşuyla dikkat çeken Thomas Michel vardı.

Thomas Michel, 1941 yılında, ABD’nin St. Louis şehrinde dünyaya gelmiştir. Evin dördüncü çocuğu olan Michel’in, bir abisi ve iki kız kardeşi bulunmaktadır. Babası Posta İdaresinde muhasebeci, annesi ise ev hanımıdır. Michel, o günlerden şöyle bahsediyor: “Annem ve babam çok dindar birer Katolik’ti. Annem kilise faaliyetlerinde aktif rol alırdı. Çocukluğum itibarıyla, yetiştiğim ortam bana en büyük ilham kaynağı oldu. O yaşlarda rahip olmaya ve Tanrı’ya ve O’nun yarattığı insanlara hizmet etmeye karar verdim. 1967 yılında rahip oldum ve hizmetlerime başladım.”

İlim ve irfanı ile dünya barışı ve huzuru adına gecesini gündüzüne katarak çalışmış birisi olan Michel, daha önce tanışmamış olmamıza ve ileri yaşına rağmen alçak gönüllülüğü, enerjisi ve sevgi dolu bakışları ile bizleri havaalanında karşılama âlicenaplığını göstermişti. Şehir merkezine 30 dakikalık mesafedeki eğitim müessesesine doğru yola koyulmuştuk.

Bu ziyareti yaptığımızda 80 yaşlarında olan Michel, yaşına rağmen sahip olduğu enerjisi ile gözümüzde gençleşiyordu. Aslında bizlerin şahsında onun kıymet atfettiği şey, Hizmet Hareketi ve muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi idi. Eğitim müessesine ulaştığımızda, gerçekleştirmekte oldukları projeyi bizlere heyecanla anlatan Michel, konferans salonu binasından başlayarak, okul binası, öğrencilerin kaldığı yurtlar ve idarî bölümleri gezdirdikten sonra, yemekhane ve öğretmenlerin kaldığı küçük evleri gösterdi. Kendisinin ana binanın ikinci katındaki bir odada kaldığını ve hayatını burada münzevi bir şekilde devam ettirdiğini öğrendiğimizde, arkadaşımla göz göze geldik. Hocaefendi’nin hayatına benzer bir şekilde, öğrencilerinin arasında, küçük bir odada kalan bir şahsiyetin, eğitime adadığı hayatı ile karşılaşmanın verdiği sürûru hissetmiştik.

Thomas Michel, yaşadığı çağı çok iyi anlayan ve bu anlayışını kalıplara hapsetmeden, aksiyoner bir hayat felsefesi ile tatbik edebilen, inandığı ve değer verdiği düşüncelerini, rayiha gibi gittiği her yere yayabilen bir gönül insanı. Daha hayatının baharında denebilecek bir yaşta, Endonezya’da İngilizce eğitmenliği yaparken tanıştığı Müslüman öğrencilerin kendisine verdiği tavsiye, Michel’in hayatını şekillendirmesine vesile olmuş: “Öğrencilerim bana, ‘Madem Hristiyanlık konusunda yüksek eğitim almak istiyorsunuz, neden bu eğitiminizi İslam üzerine yapıp her iki dinin müntesiplerinin birbirlerini tanımaları adına bir köprü rolü olmayı düşünmüyorsunuz?’ diye sordular. O zamana kadar İslam hakkında çok bilgim yoktu. Öğrencilerimin tavsiyesini kabul ettim ve bu konuda doktora yapmaya karar verdim.”

Doktorasını Chicago Üniversitesinde tamamlayan Thomas Michel, bu dönemde Mısır ve Lübnan gibi ülkelerde Arapça eğitimi alır ve Müslümanlarla diyalog kurma fırsatı bulur. Bu eğitim ve tecrübeler, Michel’e Vatikan’daki Müslümanlarla İlişkiler Dairesinin başkanlığının kapısını açar.

1981–1994 yılları arasında, Papa’nın Müslümanlarla ilişkilerine aracılık eden Michel, dönem itibarıyla çok ses getirecek bazı tanışıklıklara da şahitlik etme imkânı bulur. Bu dönemde Türkiye ile Vatikan arasında, İslam ve Hristiyanlık eğitimi vermek üzere bir akademisyen değişim programına imza atılmıştır. Bu vesileyle Michel, Ankara başta olmak üzere, Konya ve İzmir’deki üniversitelerin ilahiyat fakültelerinde eğitimler verir. Aynı zamanda birçok ili ziyaret etme ve Müslümanlarla tanışma fırsatı bulur.

Altı aylık bir eğitim vermek maksadıyla Konya’ya geldiğinde yaşadığı hâdiseleri şöyle anlatıyor: “Müstakil bir ev kiralamıştım. Bazı eşyalar almak için dışarı çıktım. Yer döşeğini sırtımda taşırken komşular kim olduğumu ve ne yaptığımı sordular. Onlara Amerikalı olduğumu ve Selçuk Üniversitesinde ders vermek için geldiğimi söyledim. Ne öğrettiğimi sordular, ben de İlahiyat Fakültesinde ders verdiğimi söyledim. ‘O zaman sen Müslümansın.’ dediler. Ben de ‘Hristiyan’ım ve Hristiyanlık hakkında ders veriyorum.’ dedim. Bazı komşular bana eve kadar eşlik ettiler. Kısa süre sonra masa, sandalye, mutfak eşyaları getirmeye başladılar. Bir anda evim hazır hâle geldi. Pazartesi ilk mesaim için üniversiteye gidip geldiğimde evin girişinde tanımadığım birinin oturduğunu gördüm. Daha önceden geldiğini, ama eve giremediği için kapıda beklediğini söyledi. ‘Kilitleyip çıkmıştım’ dediğimde, ‘Kilitlemene gerek yok, burada herkes birbirini tanır. Yabancı olmaz burada. Olsa bile biz evini koruruz.’ dedi. Alışık olmadığım bir şeydi bu durum. Ertesi gün kapıyı kilitlemeden evden çıktım. Üniversiteden döndüğümde bir de ne göreyim! Mutfakta yemekler vardı, elbiselerim ütülenmişti ve ev toparlanmıştı. Bu durum orada kaldığım altı ay boyunca devam etti.”

Son gün, ayrılmadan önce, kendisine her gün yemek hazırlayan ve yardımcı olan beyefendi ve hanımefendilere teşekkür etmek için, kapısının önünde beklerken gördüğü kişiye, “Onlarla beni görüştürebilir misin?” diye rica ettiğinde, şu cevabı alır: “Buna gerek yok. Çünkü bu insanlar bütün bunları senin için değil, Allah rızası için yaptı.” Michel, “Bu cevap beni çok etkiledi. Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm), ‘Bir elinin yaptığı iyiliği diğer elin görmemeli.’ sözünün hakikatinin bir örneği olarak daima hatırlarım.” diyor.

Gaziantep’te ise şunları yaşar: “Vatikan’daki vazifem gereği, farklı vesilelerle gittiğim ülkelerde, Hizmet Hareketi’nin açmış olduğu okulları ziyaret etmişimdir. Bunlardan biri de Kamboçya’daydı. Yıllar sonra, Gaziantep’te bir esnafla tanıştım. Onunla konuşurken bana, ‘Benim yurt dışında destek olduğum bir okul var.’ dedi. ‘Nerede, hangi okul?’ diye sorduğumda, Kamboçya’da ziyaret ettiğim okulun adını söyledi. Gaziantep’ten bir grup Müslümanın inanç farkı gözetmeksizin, özellikle Budist bir ülke olan Kamboçya’da bu tür faaliyetlere destek olmaları çok orijinal ve güzel. İnsanların adanmışlığı, imkânlarının çok ötesinde plan ve projelere imza atıyor olmaları beni çok etkilemişti.”

Kendisine Hizmet insanına olan muhabbetinin sebebini sorduğumuzda, “Benim yapmaya çalıştığım ve hayatımı adadığım şeyleri yapıyor olmalarını gördüğümden dolayı onları seviyorum. Bu yüzden onlarla birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum.” diye cevap veriyor.

Kendisini yine derinden etkileyen bir hâdiseyi ise şöyle anlatıyor: “Filipinler’in güneyindeki Zamboanga şehrinde Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında çatışmalar vardı. Barışın tesisi adına neler yapılabilir diye ziyarete gittiğimde, bir binanın üzerinde “Uluslararası Tolerans Okulu” yazılı bir tabela gördüm. Yanımdaki ekiple binaya girdik ve gördük ki Hristiyan ve Müslüman çocuklar birlikte eğitim alıyor. Çatışmaların tam ortasında bir barış adası gibi duran bu eğitim kurumunu görünce, Hizmet Hareketi’nin sağladığı bu pozitif ve anlamlı katkıların önemini fark etmiştik.”

1990’lı yıllarda Türkiye’de bulunan Michel, bu dönemde tanıştığı öğrencilerden de iftiharla bahsediyor. Hiçbir olumsuz olay yaşamadığını, öğrencilerin kendisine hürmet ettiklerini ve aralarında çok güzel ilişkilerin geliştiğini söylüyor. Michel, öğrencilerinin tavsiyesi ile hayatında derin izler bırakan Risale-i Nur Külliyatı, Üstad Bediüzzaman Said Nursî ve muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ile tanışıyor. İnançlar arası diyalog faaliyetleri yapabilecek gruplar ararken öğrencileri aracılığıyla Hizmet Hareketi ile de yolları kesişiyor.

Hocaefendi’nin Papa ile görüşmesi için hazırlıkları takip ettiği ve iletişimi sağladığı günlerden bahsederken Michel, Hocaefendi’yi Vatikan’da görüşmenin yapılacağı yerde karşıladığını ve ona gerekli bilgileri verdiğini anlatıyor ve şunları ekliyor: “Bu görüşme, farklı projelere zemin hazırlaması yönüyle de çok verimli oldu. O gün Hocaefendi Papa’ya, bütün dinlerin eğitiminin verildiği ve aynı zamanda fen bilimlerinin de öğretildiği, ortak bir üniversite projesi teklif etti. Bu üniversitede farklı inançları olan insanların birbirini tanımasının dünya barışına ciddi bir katkıda bulunacağını vurguladı. Bu teklifi yerinde bulan Vatikan, ortak projenin zemininin oluşturulması ve planlanması adına beni görevlendirdi. Bu meyanda, Şanlıurfa’da girişimler ve görüşmeler yapıldı.” Michel, Hristiyan ve Yahudi liderlerin de dâhil olduğu, Türkiye’den de Hizmet Hareketi gönüllülerinin katıldığı bu proje için ciddi girişimler olmasına rağmen, siyasi ve maddî sebeplerden ötürü bazı konuların netlik kazanamadığını ifade ediyor ve sonrasında projenin durmasından ötürü duyduğu derin üzüntüyü dile getiriyor.

Ömrünü inançlar arası diyalog faaliyetlerine adayan Michel’e, “Bu konuda gençlere neler tavsiye edersiniz?” diye sorduğumuzda, “Hayatımızın yarısı yemek yaparken ve yerken geçiyor ve bu anları birileriyle yaşıyoruz. Fırsatlar bulup bu zaman dilimlerini, farklı inançlardan insanlar ile de paylaşabilmenin yoluna bakmalı ve bu yolla sevgi köprüleri kurulmalı.” diyor ve ekliyor: “Her zaman bu faaliyetlerden nefret eden insanlarla karşılaşacaksınız, ama sakın moralinizi bozmayın. Ortam bu insanlara bırakılmamalı. Herhangi bir endişe duymadan bu birlikteliklere devam edilmeli. Ben herkese ve özellikle Hristiyanlara sürekli olarak şunu tavsiye ediyorum: Eğer Müslümanlar sizi iftar ve benzeri programlara davet ederse gidin. Onlarla tanışın. Bu vesilelerle çok güzel dostluklara kapılar aralandığını göreceksiniz.”

Diyalog ve eğitim faaliyetlerinde önde bulunmuş, samimi ve hakperest Thomas Michel’in hayatına kısa bir yolculuk yapmış olduk. İnançlar ve kültürler arası diyalog faaliyetlerinin ve eğitim çalışmalarının, global barışa ciddi bir katkıda bulunacağını ve ortak insanî değerleri canlı tutacağını ümit ediyoruz.

Bu yazıyı paylaş