Nihal ile Sema, sahilde küçük bir yürüyüşe çıkmışlardı. Derin birer nefes aldılar. Uzaklara doğru bakarlarken akciğerlerinde neler olduğundan habersizlerdi. Milyonlarca oksijen ve azot atomunu, akciğerlerine doldurmuşlardı. Azot, oksijenin yardımına koşmuş ve göğüslerinin içine sıkışmış olan daracık akciğerlerini, açıldığında 100 metrekare olacak bir çarşaf hâline getirmişti. Oksijen, gergin duran baloncuklardan (alveollar) kolayca kana geçiyor ve gitmesi gereken yere hızla gidiyordu. Nihal ile Sema bütün bunlardan habersiz, dakikada yaklaşık 20 kere nefes alıyor ve her seferinde kanlarının bir kısmı temizleniyordu. Deniz kenarından dönerken, biraz önce aldıkları oksijen, ayak parmak uçlarına kadar gitmişti bile.
Azot, oksijen ve hidrojene göre daha az bilgi sahibi olduğumuz bir elementtir. Azotun elementler cetvelindeki simgesi N’dir (nitrojen). Atom numarası yedidir. Renksiz, kokusuz ve tatsızdır. Bütün canlı dokularda bulunur ve birçok bileşiğin yapı taşıdır. Atmosferimizin yaklaşık %78’ini oluşturan azot, gübrenin ana maddesi olup bitkilerin büyümesinde önemli bir rol oynar. Kâinattaki her şey gibi azot da “Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık.” (Kamer, 54/49) âyetine uygun olarak, bir denge içinde, olması gerektiği miktarda yaratılmıştır.