Işık Kirliliği ve Gecenin Rahmet Vesilesi Oluşu

Takvimler 17 Ocak 1994’ü, saatler gece 4.30’u gösteriyordu. Los Angeles’ta büyük bir deprem ve bütün şehri karanlıkta bırakan bir elektrik kesintisi oldu. Dışarı çıkıp gökyüzüne bakanlar, parıldayan yıldızlar arasında uzayıp giden gümüş renginde bir bulutun muhteşem görüntüsü karşısında telefonlara sarılmış ve 911’i aramışlardı. Yoksa bu, bir uzaylı istilası mıydı?

Aslında şahit oldukları, galaksimizden başka bir şey değildi. 2016 yılında yapılan bir çalışmaya göre, Avrupalıların %60’ı, Kuzey Amerikalıların %80’i ve genel olarak dünya nüfusunun üçte biri, Samanyolu Galaksisini görmüyor. Bunun sebebi, dünya nüfusunun %83’ünün mârûz kaldığı “ışık kirliliği”.[1]

Işık Kirliliği Nedir?

Artan nüfus ve şehirleşme ile paralel gelişen teknoloji, çoğumuzun göz ardı ettiği bir çevre sorununa yol açıyor. “Işığın kontrolsüz ve gereksiz kullanımının sebep olduğu olumsuz tesirler” şeklinde tarif edilen ışık kirliliği, bizi sadece göz zevkinden veya tefekkürden mahrum bırakmıyor, ayrıca insanı ve tabiatı tehdit ediyor. Karanlığı her yıl biraz daha kaybetmiş olmanın, bazı hayvanların hayat döngüleri, insan sağlığı ve gece gözlemlerine dayanan ilmî araştırmalar üzerindeki menfi etkileri, artık daha çok dikkat çekiyor. Işık kirliliği, uyku kalitesine bile olumsuz yönde tesir ediyor.

Çevreyi Işıkla Kirleten İnsanlık

Işık kirliliğinin hayvanların gece uykusu, göç yolları, avlanma ve üreme döngüleri üzerinde olumsuz tesirleri olduğu tespit edilmiştir. Mesela, yükselen güneşe doğru şarkı söyleyerek eşlerini çağıran çayır kuşlarının, şehrin ışıklarına aldanarak yanlış zamanda öttükleri gözlemlenmiştir. ABD’deki kuş popülasyonlarının son 20 yıl içinde neredeyse %30 oranında azalmasının sebeplerini araştıran bilim insanları, ışık ve gürültü kirliliğinin, kuşların açık alanlarda normalden bir ay, ormanlıklarda ise 18 gün önce yuvalanmaya başlamasına sebep olduğunu bulmuşlardır.[2]

Deniz kaplumbağaları, ışık kirliliğine mârûz kalan en hassas hayvanlardan biridir. Kıyı ışıkları sebebiyle, dişi kaplumbağalar, yumurtalarını bırakmak için aradıkları karanlık alanları bulmakta zorlanırlar. Ayrıca yumurtadan yeni çıkan yavrular, kıyı ışıkları ile deniz yüzeyindeki yakamoz parlaklığını karıştırdıkları için denize ulaşamaz ve başka hayvanlara yem olurlar.

Gece ve gündüzün birbirini takip eden kusursuz döngüsü içinde karanlıkta aktif olacak şekilde yaratılan pek çok hayvan, Rabbimizin kendilerine bahşettiği biyolojik saatlerine göre üremeye, avlanmaya ve göç etmeye programlanmışlardır. İnsanoğlu geceyi aydınlatarak bu ritme müdahale etmiş ve yarasa, baykuş ve gelinciklerin yiyecek bulamamasına, somon balıklarının, böceklerin ve göçmen kuşların yönlerini kaybetmesine, çulluk, bülbül, horoz ve güve gibi canlıların da problemler yaşamasına sebep olmuştur.

Kontrollü Karanlık

Işık kirliliği, insanlar üzerinde de önemli olumsuz etkilere sebep olabilir. Bunlar arasında en çok görülenler; uyku düzensizliği, depresyon, melatonin hormonu eksikliği, obezite ve kanserdir. Vücudumuzun biyolojik saatini ayarlamakla görevlendirilen melatonin hormonunun yeterli seviyede salgılanabilmesi için uyku ortamının karanlık olması çok önemlidir. Pek çok bilimsel çalışma, melatoninin; kanser, bağışlık sistemindeki hasarlar, stres ve travma gibi hastalıklarda etkili olduğunu göstermiştir.

Geceleri sokakları aydınlatan parlak ve düzensiz ışıklar, insan güvenliğini de tehdit etmektedir. 1998–2000 yılları arasında gerçekleştirilen ve gece aydınlatma seviyelerinin artırılmasının suç oranlarına etkisini araştıran Chicago Sokak Aydınlatma Projesi, tahminlerin aksine, ilgi çekici bir sonucu ortaya koymuştur.[3] Yüksek suç oranlarına sahip iki benzer bölgenin biri kontrol bölgesi seçilmiş, diğer test bölgesinde ise 90 Watt’lık lambalar 250 Watt’lık lambalarla değiştirilerek sokak aydınlatması yaklaşık üç katına çıkarılmıştır. Sonuçlar, aydınlatma artışından sonraki altı ay içinde, geceleri işlenen suçların oranının bütün kategorilerde yükseldiğini göstermiş; şiddet ihtiva eden suçlar %32, hırsızlık %77 ve diğer suçlar %40 oranında artmıştır. Parlak ışıklar göz kamaşmasına yol açmakta ya da karanlık ortamlara göre insanlar daha az güvenlik önlemi alarak suçların artmasına sebep olmaktadır. Uzmanlar, ışıklandırma sistemlerinin çok dikkatli ve profesyonel şekilde yapılmasını tavsiye etmekte, güvenlik niyetiyle rastgele ışıklandırılan mekânların, güvenlik açığı oluşturabileceğine dikkat çekmektedirler. Kötü tasarlanmış aydınlatma sistemleri, gizlenecek derin gölgeler oluşturmakta ve aslında suçlulara bir koruma sağlamaktadır. Ayrıca, aşırı ve düzensiz ışığın sebep olduğu göz kamaşması ve ışık bulanıklığı, trafik kazalarında artışa yol açmaktadır.

Enerji İsrafı

Verimsiz ve gereksiz ışık kullanımı neticesinde ortaya çıkan enerji israfı da göz ardı edilemeyecek boyuttadır. 2012 yılında ABD’de yapılan bir araştırmada, sadece şehir aydınlatmalarındaki israf sebebiyle ortaya çıkan yıllık maddîkaybın, yaklaşık 3,5 milyar dolar olduğu kaydedilmiştir. Bu, her yıl yaklaşık 3,8 milyar litre petrolün israf edilmesine eş değer bir enerji kaybı olarak ifade edilebilir. Üstelik bu maliyete lambaların değişimi, bakımı ve insan kaynaklarına harcanan masraflar dâhil değildir. Ancak daha verimli ve çevre dostu ışık kaynaklarının zeki teknolojilerle beraber kullanılması ile ülke çapında enerji tasarrufu gerçekleşebilir.

Kaybolan Yıldızlar

Aşırı yapay ışık, gökyüzünün parlaklığını artırarak, yıldızların ve diğer gök cisimlerinin gözlemine dayanan astronomi araştırmalarını daha zor hâle getirmiştir. 2011–2022 yılları arası küresel gökyüzü parlaklığındaki değişim ve çıplak gözle yıldız görünürlüğünü tespit etmek için 51.000’in üzerinde bilim insanı ve gönüllünün katılımıyla yapılan bir bilimsel araştırma, çok çarpıcı sonuçlar vermiştir. Görünür yıldızların sayısının, her yıl azaldığı tespit edilmiştir. Bir insan doğduğunda gökyüzünde 250 görünür yıldız varsa, 18 yaşına geldiğinde, gökyüzünün parlaklığı dört kattan fazla artmakta ve sadece 100 tane yıldız görülebilmektedir.[4]

Bir Tefekkür ve Dinlenme Limanı olan Gece

Kur’ân-ı Kerim’de, “Size geceyi örtü, uykuyu bir istirahat, gündüzü de dağılıp çalışma vakti kılan O’dur.” (Furkan, 25/47) buyuran Cenab-ı Allah (celle celâluhu), karanlığın hikmetlerine işaret etmektedir. Dünyanın dönüşü ile güneş ışınlarının azalıp kaybolması ve gecenin âdeta bir örtü gibi yeryüzüne yavaşça serilmesi, gündüz yorulan bedenleri dinlenmeye ve akılları tefekküre davet etmektedir. Yapay ışık ile kirlenmemiş bir gecede, Barla’da, Çam Dağı’nın yüksek bir mevkiinde, yıldızlarla süslenmiş gökyüzünü seyreden ve tefekküre dalan Üstad Bediüzzaman, yıldızları bir Kadir-i Zülcelal’in delilleri olarak konuşturmuş ve onları âdeta gök cisimlerinin dünyaya ve Cennet’e bakan gözleri olarak şiirleştirmiş,

 

Tûbâ-yı hilkatten semâvât şıkkına, hep Kehkeşan ağsânına,

Bir Cemîl-i Zülcelâl’in, dest-i hikmetle takılmış pek güzel meyveleriyiz biz!”[5]

diyerek, seyrettiği yıldızları; yaratılış ağacının Samanyolu dallarında, hikmetle yaratılmış meyvelere benzetmiştir. Karanlığın her yeri sarmasıyla tefekkür sergisinde teşhir edilen yıldızlar, sadece gecenin ülfetini kırmamış, kalbi ötelere açık nicelerinin düşünce dünyasını aydınlatmış ve onları yıldızlar ötesinden ilhamlara açmıştır.

Neler Yapılabilir?

Işık kirliliğini azaltmak için sokak ışıkları yerine reflektörler kullanılabilir veya uygun yerlerde bitkiler yardımıyla yapılan perdeleme ile ışığın ihtiyaç olan yerleri aydınlatması sağlanabilir. Uluslararası Karanlık Gökyüzü Derneği (IDA) renk sıcaklığı sıcak yumuşak yani 3000 Kelvin altındaki ürünlerin tercih edilmesini tavsiye etmektedir.[6] Evlerde ve sokaklarda kullanılan ampuller, sıcak beyaz renkli olan ya da daha az enerji tüketen ve gökyüzü gözlemini de etkilemeyen düşük basınçlı sodyum buharlı lambalarla değiştirilebilir. Sokak ışıklarının, her yöne ışık veren küresel modelleri yerine sadece aydınlatılması istenen alana doğru maskelenmesi ve hareket detektörleri ile gereksiz kullanımın azaltılması sağlanabilir. Binaların, reklam panolarının veya vitrinlerin aydınlatılmasıyla ilgili kanunî düzenlemelerle bir takım planlama ve peyzaj standartları getirilebilir.

Işık kirliliği, insanın hem dünyevî hem de manevî yönünü etkileyen bir meseledir. Gecenin büyük bir nimet olduğunu anlamak ve karanlığın hikmetlerinden daha fazla istifade etmek için sosyal bir farkındalığa ulaşmak ve çok da karmaşık olmayan çözümlerle bir an önce harekete geçmek gerekiyor. Gecenin karanlığı ve sessizliği, sadece insanların sağlığı ve güvenliği için değil çevremiz ve korumakla sorumlu olduğumuz ekosistemimiz için de kadrinin bilinmesi gereken bir hazinedir. Bu hazineye sahip çıkmak, önemli bir çevre sorununu çözmenin ötesinde, iç dünyamızı aydınlatmaya ve tefekkür kapılarının açılmasına da vesile olabilir.

Dipnotlar

[1] Jareen Imam, “One-third of the world cannot see the Milky Way – why that matters”, edition.cnn.com/2016/06/11/health/light-pollution-atlas-milky-way-irpt/index.html

[2] Kenneth V. Rosenberg ve ark. “Decline of the North American Avifauna”, Science,

19 Sep 2019, 366/6461, s. 120–124.

[3] Erica N. Morrow ve ark. “The Chicago Alley Lighting Project: Final Evaluation Report”, 2000, darksky.org/app/uploads/2014/09/Chicago-Alley-Lighting-Project.pdf

[4] Christopher C. M. Kyba ve ark. “Citizen scientists report global rapid reductions in the visibility of stars from 2011 to 2022”, Science, 19 Jan 2023, Vol 379/6629, s. 265–268.

[5] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 241.

[6] “New IDA LED Lighting Practical Guide”, darksky.org/news/the-promise-and-challenges-of-led-lighting-a-practical-guide/

Bu yazıyı paylaş