Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi, ihtiyarlık ve ölümün çaresi yoktur,[1] ancak fıtrî bir hayat tarzıyla insan ömrünü uzatmak ve daha sağlıklı bir ihtiyarlık dönemi geçirmek mümkündür.
Yaşlanma süreci, fertler arasında farklılık gösterebilir. Bazı insanlar daha hızlı, bazıları ise daha yavaş yaşlanır. Yaşlanmayla birlikte, hücrelerde ve dokularda çeşitli değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler, organların fonksiyonlarında gerilemeye ve hastalıklara karşı dirençte azalmaya sebep olur. Çok sırlı bir süreç olan yaşlanmanın sebepleri tam olarak anlaşılamamıştır. Genetik, çevre ve beslenme gibi maddî faktörler yanında üzüntü, stres, endişe, bunalım ve depresyon gibi şartların da yaşlanmaya tesirleri vardır. Yaşlanma sürecini etkileyen faktörlerden biri de serbest radikallerdir.
Serbest Radikaller Nedir?
Serbest radikalleri anlayabilmek için en güzel örnek, ısırılan bir elmanın bir müddet kahverengileştiğini görmemizdir. Üzerinde kaplama olmayan demirden bir aletin ıslak bırakıldığında bir müddet sonra paslanması da aynı durumu gösterir. Peki, elmanın ısırılan kısmında veya demirin yüzeyinde ne olmuştur? Havadaki oksijen atomları bu bölgelere gelip bağlanmıştır. Demir oksijenle bağlanınca demiroksit olmuş ve paslı görünümünü almıştır.
Serbest radikaller, kimyevî yapısında bir veya daha fazla elektronu eksik olan moleküller veya atomlar olarak tanımlanır. Bu eksik elektronlar, serbest radikallerin son derece reaktif (veya saldırgan) hâle getirilmesinde rol oynarlar. Serbest radikaller, kararsız moleküller olup elektronlarını kolayca kaybedebilir veya kazanabilirler. Tabiî ki bu durum, civardaki diğer moleküllere zarar verebilir. Demirin boyanması, havadaki oksijen ile irtibatının kesilmesini sağlar, böylece paslanıp çürümenin önüne geçilir. Canlı bünyede de bu oksitlenmenin önüne geçmek üzere antioksidan adı verilen moleküller vazifelendirilmiştir. Serbest radikaller, “oksidatif stres” olarak adlandırılan bir sürecin başlamasına sebep olabilir. Oksidatif stres, vücuttaki antioksidan savunma mekanizmalarının serbest radikallerle başa çıkmakta yetersiz kaldığı durumda ortaya çıkar.
Demirin paslanması örneğini biraz açalım: Paslanma hâdisesinde demir ile oksijen reaksiyon verir, yani demir oksitlenir, pas oluşur. Serbest radikal teorisine göre, soluduğumuz havadaki oksijen de aynı tesiri göstermektedir. Nefes aldığımız havadaki oksijen, kanın alyuvar hücrelerine bağlanarak kan vasıtasıyla vücudumuzdaki bütün doku ve hücrelere kadar ulaşır. Hücrelerimizde şeker moleküllerini oksitleyerek enerji açığa çıkmasını sağlar, fakat bu esnada bazı oksijen molekülleri bir elektronu kaybeder ve kararsız oksijen moleküllerine dönüşürler. Bu oksijen molekülleri, hücredeki diğer moleküllere “saldırarak” onlardan bir elektron koparıp onları da kendileri gibi yaparlar. Zincirleme reaksiyonlar sonucu bu tür moleküllerin sayısı artar. İşte bu saldırgan molekül yapısına serbest radikaller denilmektedir. Bu serbest radikaller, öncelikle hücre zarında ve hücre çekirdeğindeki vücudun bütün bilgilerinin şifrelendiği DNA moleküllerinde hasara ve yapı değişikliğine, iltihaplanmalara ve yaşlanmanın hızlanmasıyla da hastalıkların artışına yol açabilir.[2]
Yaratılış kanunları çerçevesinde, insan vücudunda serbest radikaller her zaman meydana gelir. Mesela solunum sırasında serbest radikaller üretilir. Ayrıca Güneş’in ultraviyole ışınları, sigara dumanı, çevreye ait faktörler, stres ve yetersiz uyku da serbest radikal üretimini artırabilir.
“Serbest Radikal Teorisi”, 1956 yılında, Denham Harman (1916–2014) tarafından, vücudumuzun zamanla nasıl yaşlandığını açıklamak üzere öne sürüldü.[3] Hepimiz yaşlanırız ve vücudumuz, serbest radikallerin zararlı tesirlerine karşı kendisine bahşedilen dayanma gücünü kaybeder. Zamanla vücudumuzda daha fazla serbest radikal ve oksidatif stres üretilir, bu da hücrelerin zarar gördüğü (bir bakıma “paslanıp çürüdüğü”) süreçlerin hızlanmasına sebep olur.[4]
Serbest radikalleri, demirin paslanma sürecindeki hadiselere benzetince, insan vücudunda bu “paslanmanın” karşılığı; cildin kırışması, saçların dökülmesi, kasların güç kaybedip kemiklerin erimesi, Alzheimer, Parkinson, diyabet ve kalb hastalıklarıyla birlikte kanser sıklığının artması olarak kendini gösterir.
Oksijenin paslandırma tesirinden korunmak için bu duruma açık olan yüzeylerin boya yaparak korunması gibi, Rabbimizin gıda olarak verdiği nimetlerin içine yerleştirilmiş antioksidan moleküller de hücre ve dokularımızı korumak üzere istihdam edilirler. Üzüm gibi meyveler, sebzeler ve yeşil çayda bol miktarda bulunan antioksidanlar, serbest radikalleri nötralize ederek hücrelere zarar vermelerini önlerler. Eksiklikleri durumunda antioksidanlar takviye olarak da alınabilirler, ancak fıtrî olarak sağlıklı ve dengeli beslenme ile alınması daha tesirlidir.
Hızlı Yaşlanmada Serbest Radikaller
Yapılan araştırmalar serbest radikallerin farklı mekanizmalarla, yaşlanma sürecine tesir ettiğini göstermiştir. İrsî faktörler, hızlı yaşlanmaya sebep olan en önemli unsurlardan biridir. Bazı genetik hastalıklar, serbest radikal üretimini artırarak hızlı yaşlanmaya yol açabilir. Hayat tarzı ile hızlı yaşlanma arasında da bir münasebet vardır. Sağlıksız beslenme, düzensiz uyku, stres ve aşırı kilolu olmak, serbest radikal üretimini, dolayısıyla yaşlanma hızını artırabilir.
Bu konuda yapılan çalışmalardan elde edilen ilk bilgilerin izi sürüldükçe, yolun mitokondrilere çıktığı tespit edilmiştir. Mitokondriler hücrenin enerji santralleri konumundaki organelleridir. Yediğimiz gıdaların karbonhidrat ve yağ moleküllerinde depolanmış olan yoğun enerjiyi işleyen bu “enerji merkezleri”, organik moleküllerin karbon bağlarını parçalayarak enerji kullanımında gerekli olan ATP molekülleriyle beraber serbest radikalleri üretir.
Yapılan deneylerde, yaşlanan farelerin vücutlarındaki serbest radikallerin miktarında dikkate değer bir artış tespit edilmiştir. Bu deneyler, mitokondrilerde üretilen serbest radikallerin, hücrelerin düzgün çalışabilmesi için ihtiyaç duyduğu maddelere zarar verdiğini de göstermiştir. Bu hasar, daha fazla serbest radikal üreten mutasyonlara sebep olmakta, böylece hücreye zarar verme süreci hızlanmaktadır. Serbest radikallerin başlangıçtaki yavaş, ama daha sonra giderek artan bir hızda birikimi, sağlıklı bedenlerin bile zamanla yaşlanmasının önemli bir sebebidir.[5]
“Serbest radikallerin yaşlanmanın sebebi mi yoksa sonucu mu olduğunu söylemek çok zordur. Ancak, radikallerin en azından başlamış olan yaşlanma olayını hızlandırdıkları ve yaşlanmayla beraber ortaya çıkan birçok hastalığın fizyopatolojisinde önemli rol oynadıkları söylenebilir.”[6] Fıtrî bir hayat tarzını tercih ederek ve uygun tedbirleri alarak serbest radikal hasarını en aza indirmek ve yaşlanma sürecini yavaşlatmak mümkündür.
Sağlık hizmetlerinde tedaviden ziyade koruyucu hekimlik ağır basmaktadır.[7] Hastalıklar ortaya çıkmadan önce hastalığa sebep olan unsurların ortadan kaldırılması, bu yapılamıyorsa gereken tedbirlerin alınması daha önemlidir.[8] Bu tespitlerden yola çıkarak, aşırı beslenmenin ve enerji depolanmasının yaşlanmaya sebep olduğu tezi güçlenmiştir. Çünkü bu enerji, mitokondride yakılırken serbest radikal üretilmektedir. Dolayısıyla Peygamber Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) çok yemek yememe ve kilo almama konusundaki tavsiyelerinin hikmeti daha iyi anlaşılmaktadır. Nitekim hayvan deneylerinde de gıdaları azaltılan hayvanların daha uzun yaşadığı görülmüştür.
Dipnotlar
[1] “Allah Resûlü, ‘Tek bir hastalığın ilacı yoktur.’ buyurdu. Kendisine, ‘O hangi hastalıktır?’ diye soruldu. ‘İhtiyarlık!’ (başka bir rivayette ‘Ölüm!’) cevabını verdi.’ Buhârî, Tıb, 1, Ebu Dâvud, Tıb, 1, (3855); Tirmizî, Tıb, 2, (2039); İbnü’l-Mâce, Tıb, 1, (3436).
[2] Serdal Öğüt, Emrah Atay, “Yaşlılık ve Oksidatif Stres”, S.D.Ü. Tıp Fak. Derg. 2012, 19/2, s. 68–74.
[3] Denham Harman, “Pioneer of the Free Radical Theory of Aging”, pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28236672/
[4] Ibrahim B. Syed, “Free Radicals and Aging Faster”, The Fountain, Kasım-Aralık 2020.
[5] “How do free radicals damage the body?”, www.medicalnewstoday.com/articles/318652#How-do-free-radicals-damage-the-body
[6] Hüseyin Vural ve ark. “Serbest Radikallerin Yaşlanmadaki Rolü”, S.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi, 1995, 11/l, s. 101–103.
[7] Said Şahin,” Yeni Bir Bakış Açısıyla Sağlık”, Sızıntı, Mart 1994.
[8] Kadir Can, “Evdeki Sinsi Düşmanlar”, Sızıntı, Ocak 2000.