Bulunduğu yer ve olduğu hâlden sıkılma, içinde bulunduğu kafesten sıkılma ve esaretten rahatsızlık duyma hâli diyeceğimiz kalak; âbidin, Cennet’e olan iştiyakının ötesinde, ârifin, mârifet hislerinden daha derince ve muhibbin sabrını yakıp kül eden öyle bir kara sevdadır ki; bu sevdaya tutulan sâlikin, kalbinin ufuklarında sürekli vuslat şuaları çakar-durur ve sînesi her zaman وَرِضْوَانٌ مِنَ اللهِ أَكْبَرُ “Allah’ın hoşnutluğu en büyük olandır.” (Tevbe, 9/72) mülâhazasıyla atar.
Seyyidina Hazreti Mûsâ, vuslat arzusuyla, sabrın yanıp kül olduğu böyle bir kalak faslını: وَعَجلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضى”Rızânı hedefleyerek Sana ulaşmak için acele ettim” (Tâhâ, 20/84) sözleriyle ifade eder ve şevk konsantrasyonu içinde bulunan helecan, heyecan ve iştiyak-ı fevkalâdesini dile getirir.
Tüm içeriği görmek için lütfen giriş yapın ya da abone ol
Abone Ol