Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi’ye göre, hoşgörü; bizim medeniyetimizin köklü değerlerinden biri, yüzyılların içinden süzülerek gelen bir erdem ve milletimizin kültür dağlarının eteğinde açan bir çiçektir. Hocaefendi, hoşgörünün köklerinin, Ahmed Yesevî, Mevlânâ, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Velî gibi irfan önderlerinin öğretilerinde olduğunu hatırlatarak, bu erdemin tarih boyunca Anadolu’nun ruhuna işlemiş olduğunu ifade eder. Ona göre, bu büyük gönül insanları, hoşgörüyü temsil etmekle kalmamış, aynı zamanda onu derinlemesine yaşamışlardır. Bugün toplum olarak yeniden dirilişe geçerken, hoşgörünün bu köklü gelenekten ilham alarak tekrar hayat bulması ve bu topraklarda yeniden filizlenmesi gerektiğine inanır.
Hoşgörünün Dinî TemelleriHocaefendi, hoşgörünün İslam’ın özünde var olduğunu, hatta İslam’ın tabiatında olan bir derinlik olduğunu ifade eder. Ona göre hoşgörü; aşk, sevgi ve şefkat gibi yüce duyguların harmanlandığı bir platformda yeşerir ve bu platformun inşasında en büyük paya sahip olan dinin kendisidir. Hocaefendi, Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Habib” yani “Seven ve sevilen” unvanına sahip olmasının, İslam’da sevgi ve hoşgörünün ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunun göstergesi olduğunu vurgular. Bu sevgi, Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) yalnızca insanlara değil, hayvanlara ve hatta cansız varlıklara karşı bile derin bir hassasiyet göstermesini sağlamıştır.
Hoşgörünün Tesirleri
Hocaefendi, hoşgörünün yaygınlaşmasının, insanların kalblerinde Allah’ın (celle celâluhu) sevgisini celbetmeye vesile olduğunu ve bunun dünya genelinde İslam’a olan bakış açısını olumlu yönde değiştirdiğini ifade eder. Kur’ân-ı Kerim’deki, “İman edip, makbul ve güzel işler yapanlar için, Rahman insanların gönüllerinde sevgi yaratır.” (Meryem, 19/96) âyetini hatırlatarak, Allah’ın sevdiği kullarını hem göklerde hem de yeryüzünde sevdireceğini belirtir.
Hoşgörüyü Koruma
Hocaefendi, hoşgörünün, toplumun yeniden dirilişinin anahtarı olduğunu ve husumet düşüncelerinin kökünün kesilerek hoşgörünün yaygınlaştırılması gerektiğini vurgular. Ona göre, hoşgörüde mesafe almak, toplumun huzurunu artıracak ve insanları bir araya getirecektir. Ancak bu süreçte dıştan ve içten pek çok olumsuz teşebbüsün, toplumda ayrışmayı ve çatışmayı teşvik edeceğini belirtir. Buna rağmen, Müslümanların sabırlı ve kararlı olmaları gerektiğini, Kur’ân’da beyan buyurulduğu gibi, “boş sözlerle karşılaşıldığında vakar ile oradan geçmeleri” gerektiğini ifade eder.
Hoşgörünün Geleceği
Fethullah Gülen Hocaefendi, 21. yüzyılın bir hoşgörü çağı olmasını umut eder ve bu yolda Müslümanların büyük bir mesuliyetinin olduğunu ifade eder. Geleceğin dünyasının sevgi, hoşgörü, karşılıklı kabullenme ve dayanışma üzerine inşa edilmesi gerektiğine inanır. Bu yolda Müslümanların kararlı bir şekilde hareket ederek hoşgörüyü yaygınlaştırmaları gerektiğini vurgular. Onun hayalinde, uzun yıllar sürecek bir hoşgörü çağı vardır. Bu hedef doğrultusunda, Müslümanlar olarak kin, nefret ve düşmanlığı bir kenara bırakıp sevgi ve hoşgörüyü bir bayrak gibi yükseltmek gerektiğini belirtir.
Hocaefendi’nin Cemaatlerle Münasebeti
Hocaefendi’nin İslamî cemaatlere karşı takındığı tavır, hoşgörü ve vefa dolu bir
yaklaşımdır; bu tavır, hayatı boyunca sergilediği birlik ve kardeşlik hassasiyetini yansıtır. Hocaefendi, hayatının her döneminde, İslam toplumunu bir bütün olarak görmüş, diğer İslamî cemaatlere ve gruplara daima dostane bir üslup ve yapıcı bir bakışla yaklaşmıştır. O, Müslümanların arasında bölünmeye, ayrışmaya yol açabilecek tutumlara karşı dikkatli ve uyarıcı bir tavır takınmış, karşılıklı saygı ve anlayışı merkezde tutmuştur.
Bir Cemaat Hakkındaki Görüşleri
Bir sohbet meclisinde, kendisine İslamî cemaatlerden biri hakkında görüşü sorulduğunda, Hocaefendi onları saygıyla anmış ve “Onlar, ufkumuzda yalancı bir şafağın bile olmadığı dönemde, Edirne’den Ardahan’a kadar ülkemizin her tarafını köy-kent demeden dolaşarak kurslarla, yurtlarla, pansiyonlarla donattılar.” diyerek takdirini ifade etmiştir. Aylar sonra kendisine aynı soru sorulduğunda, yine olumlu bir üslupla bu cemaatin fedakârlığını övmüştür. Bu sual aylar sonra tekrar kendisine tevdi edildiğinde, kanaatinde hiçbir değişikliğe gitmeden olumlu görüşlerini ifade etmiştir.
Uygunsuz Sözlere İzin Vermeme
Bir sohbet sırasında, bir arkadaşı, bulunduğu ilde hizmet eden bir cemaatin faaliyetlerinden rahatsızlığını dile getirerek, o cemaat hakkında uygunsuz ifadeler kullanmıştır. Bu sözler karşısında Hocaefendi, derin bir rahatsızlık içinde ona dönerek, “Yarın mahşerde bu ifadelerinden dolayı senin ağzın yırtılırsa hiç şaşırmam.” demiştir. Kendisi, her Müslüman cemaatin İslam’a hizmet adına bir değer taşıdığına inanmış ve onların saygınlığına dil uzatılmasına katiyen tahammül göstermemiştir.
Dayanışma Tavsiyeleri
Hocaefendi, diğer İslamî cemaatlerle uyum içinde olmanın, gerektiğinde onlara destek sağlamanın ve imkânları paylaşmanın önemine sıkça vurgu yapmıştır. Sohbet meclislerinde, diğer İslamî gruplarla dayanışmanın önemini dile getirmiş, onların toplum yararına gerçekleştirdikleri çalışmalara destek olmayı teşvik etmiştir. Gazetelerde ve televizyon programlarında diğer cemaatlerin rencide edilmemesi hususunda titizlik gösterilmesini tavsiye etmiştir. Onların ileri gelenlerini, halk tarafından tanınıp sevilmeleri adına “Âbidevî Şahsiyetler” adı altında yapılacak belgesellerle onurlandırmayı teklif etmiş, bu yaklaşımla cemaatlerin birbirine destek olarak İslam’ın bütünlüğünün korunacağına inanmıştır.
Nazik Tavır
Türkiye’de yaşadığı dönemde, İslamî cemaat önderlerine bayramlarda tebrik kartları gönderen Hocaefendi, bu kartlara yalnızca bir cemaat liderinden cevap aldığını söyler. Ancak, bu durum onu incitmemiş, aksine, “Ne olursa olsun, bizim temaslarımızın kesilmemesi gerekir.” diyerek Müslümanlar arasındaki iletişim ve dayanışmanın devam etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Hocaefendi, karşılık alamasa bile, Müslümanlar arasında kardeşliğin ve saygının korunması için gerekli adımları atmaktan geri durmamıştır. Önemli bir cemaat lideri bayram sabahı kendisi telefonla arayıp tebrik ettikten sonra, “Mübarek, her zaman benden önce davrandı, kaç kere önce ben arayayım diye niyet ettiysem de yine o önce aradı.” diyerek muhabbetini izhar etmiştir.
Kanaat Önderlerine Hürmet
Zaman zaman Bozyaka’da veya FEM’de, kanaat önderleri onu ziyarete gelir, Hocaefendi de bu misafirlerini büyük bir hürmetle ağırlar, yanındaki dostlarına da onların değerini hissettirirdi. Misafirlerine gösterdiği saygı, daima dikkat çekici olmuştur. Sorulan sorulara cevap vermez, ziyarete gelen kanaat önderinin konuşmasını beklerdi. Böylelikle, yalnızca misafirine değil, onun görüşlerine ve cemaatine de saygısını gösterir; farklı İslamî düşünce ve hareketlere saygı duyduğunu ifade eden ince bir üslup sergilerdi.
Hoşgörüden Taviz Vermeme
Hocaefendi, Türkiye’de siyasetin baskı ve zulüm aracı hâline geldiği dönemlerde, kendisi ve dostlarına karşı ağır hakaretler ve iftiralarla karşı karşıya kalmıştı. Bu zorlu günlerde, geçmişte kendisini sık sık ziyaret eden bazı kanaat önderlerinin suskunluğu karşısında yalnızca, “Hayret ediyorum.” demekle yetinmiş, bütün bu baskılara rağmen, kendisini eleştirenlere dahi en küçük bir kin beslememiş ve onlara karşı saygı ve hoşgörüsünü yitirmemiştir.
Kin Gütmeksizin Affetme
Hocaefendi, kendisine ağır eleştirilerde bulunan, iftiralar atan veya haksızlık edenlere karşı kin gütmemiştir. Aksine, “Hakkımı helal ediyorum. Benden dolayı kimsenin Cehenneme girmesini isteyemem. Orası katlanılacak bir yer değildir.” diyerek herkesi bağışladığını ifade etmiştir. Ancak Allah’a ait olan haklar konusunda kendisinin bir tasarrufu olmadığını dile getirmiş, bu hususta insanların kendi hesaplarını Allah’a vereceklerini ifade etmiştir.
Sonuç
Hayatını, Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşliği tesis etmeye adayan Hocaefendi, en zorlu zamanlarda dahi bu hedefinden vazgeçmemiştir ve Allah’ın inayetiyle, bu yolda izinden yürüyenlere hüsn-ü misal olmaya devam edecektir. Hocaefendi’nin hoşgörüye olan inancı, yalnızca bir ideal değil, aynı zamanda İslam’ın evrensel mesajını günümüz dünyasında yeniden yaşatma gayesi taşıyan bir yol haritasıdır. Bu anlayışla, 21. yüzyılı hoşgörü çağına dönüştürme hedefi, onun düşüncelerinde önemli bir yer tutmaktadır.
Dipnotlar