Fransa kralı XIV. Louis, tam olarak 72 yıl 3 ay 18 gün tahtta kalmış, böylece Fransa tarihinin en uzun süre tahtta oturan kralı olarak tarihe geçmiş bir hükümdardır. 14 Mayıs 1643 de babasının ölümü üzerine dört yaşında tahta çıkmış olsa da 18 yaşına kadar annesinin ve Kardinal Jules Mazarin’in koruması ve tesiri altında büyüdükten sonra, kardinalin ölümünü vesile bilen XIV. Louis, annesini saraydan uzaklaştırıp bütün yetkileri eline alarak tahttaki hâkimiyetini ilan etmiştir. “Güneş Kralı” lakaplı XIV. Louis, günümüze bakan bazı yönleri ile çok dersler çıkarabileceğimiz önemli bir şahsiyettir.
XIV. Louis Kimdir?
Tarihe mutlak monarşi (Absolutism) olarak geçecek olan ve krallığı bütün kanunların üzerinde her şeyden bağımsız bir yönetim şekli olarak Fransa’ya getiren, Kral XIV. Louis olmuştur.[i] Reform ve Rönesans hareketleri sonrası, Galileo ile gündeme oturan Dünya ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndüğü görüşünün kabullenilmesiyle, bunu bir yönetim şekline dönüştürmeyi tasarlayan genç kral, kendisinin merkezde olduğu ve her şeyin kendi çevresinde döndüğü bir yönetim şekli icat/icra etmiştir. Buna göre ‘Devlet benim’ diyerek diğer idarî kademeleri tesirsiz ve hükümsüz hâle getiren kral, bütün bürokrasiyi, askeriyeyi, kiliseyi ve adlî mekanizmaları kendi kontrolüne almıştır. Bundan böyle Fransa’nın köylerine varıncaya kadar alınacak her karar için kralın imzası gerekir, her türlü atamada kralın takdir buyurduğu adaylar tercih edilir olmuştur[ii].
Bu kadar uzun süre tahtta kalan Louis’nin en büyük icraatı ise, kurmuş olduğu bu mutlak merkeziyetçi yapıyı daimî kılmak ve Fransa’yı Avrupa’nın en büyüğü olarak gösterme adına Versay Sarayını inşa etmek olmuştur. Aslında Paris’in merkezinde, nehir kıyısında, son derece güzel bir yapı olan ve yüzyıllarca kraliyet ailesine hizmet eden Louvre sarayı yerine, Paris’in 20 km uzağında Versay köyünü ve oradaki kışlık villayı seçen kral, 49 yıllık inşası süresince saray projesinin bizzat önderliğini yapmıştır[iii]. Yukarıdan bakıldığında, bahçesi ve şatafatlı Barok mimarisi dışında, Louvre sarayından çok da farklı bir mimariye sahip olmayan, 700 odalı sarayın maliyeti ile alakalı farklı kaynaklarda farklı ifadeler yer almakta ve bugün dahi tam olarak kestirilememektedir. Altından yapılmış güneş sembollerinin her yerde gözümüze çarptığı ve çok farklı havuzlu bahçeleri ile meşhur saray, bir nevi Kral XIV. Louis’nin Instagram sayfası gibidir. Hemen her köşesinde kralın sarı elbiseler içinde resimlerinin olduğu sarayın inşasındaki en büyük problem, kralın bir türlü sarayı beğenememesi ve hep bazı farklılıklar istemesi yüzünden inşanın uzamasıdır.[iv] Kaldı ki sonraki dönemlerde 15 bin kişiyi bünyesinde barındıracak olan sarayın işletilmesi ise çok daha maliyetli olmuştur. Konu ile alakalı her türlü eleştiriye, “Bu saray benim değil milletimin. Bakın bahçesini çitlerle örmüyorum, her vatandaşımız rahatlıkla gelip burada eğlenebilir” şeklinde karşılık veren kral, bu noktada da itibardan tasarruf etmemiştir. Oysaki o dönemde Fransız halkının yüzde doksanının herhangi bir vasıta sahibi olmadığı göz önüne alındığında yürüyerek Paris’ten ancak altı saatte ulaşabileceği Versay Sarayı’nda eğlenebilmesi söz konusu bile olamaz. Kralın bu sarayı yaptırmasında, o dönem Avrupa’sında moda olan kışlık saray inşaları, kralın Paris’in fakir halkından uzak olma ve bütün önemli aristokrat aileleri aynı sarayda kendi çevresinde zorla toplayarak onları kontrol altında tutma ve böylece otoritesini vurgulama arzu ve eğilimleri gibi pek çok sebep sayılabilir.
Bu yönetim sisteminde Fransa’daki Katolik Kilisesi’nin de rolü çok büyüktür. Kardinal Mazarin’in ölümünden sonra kilise üzerindeki baskısını arttıran Kral XIV. Louis, mevcut kiliseyi icraatlarını tasdikleyecek meşruiyet sağlayıcı bir yapıya dönüştürmüştür. Meselâ sarayın inşasının yavaş ilerlemesinden rahatsız olan kral, Katolik papazlar üzerinden izinler alarak saray çalışanlarının pazar ayinlerinden -ki pazar günü Katoliklere göre tanrının günüdür- muaf tutulmalarını sağlamıştır. Bir süre sonra bu da yetmeyecek ve gece vardiyaları da koyacak olan kral, sarayın inşasının 7 gün 24 saat devam ettirilmesini sağlamıştır. Bu süreçte iktidarının karşısındaki en büyük engel ise Protestanlardır. Otuz yıl savaşları sonrası Fransa’da Kral IV. Henry tarafından yayımlanan ve Protestanlara mal, can ve dinî konularda özgürlükler veren Nantes Fermanı’nı (30.04.1598) fesheden Kral Louis, Fransa’da tek dini hâkim kılma adına bütün Protestanlar üzerinde bir baskı rejimi kurmuştur.[v] Önceleri misyonerler vasıtasıyla yumuşak yöntemlerle Protestanları, Katolik olmaya davet eden kral, sonradan bu daveti kabul etmeyenler üzerinde acımasız metotlar uygulamıştır[vi]. En çarpıcı örnek olarak, bu noktada iktidarının isteklerini kabul etmeyen Huguenot’lar olarak bilinen Fransa’nın en yaygın Protestan grubunu hedef alan kral, “Eğer tanrı kralı korur ise, 20 yıl içinde Fransa’da tek bir Huguenot kalmayacak” diyerek ilk olarak Huguenot’ların kilise ve okullarının kapatılmasını emretmiştir[vii]. Ardından bu gruba aidiyeti olan kişilerin Katolik Kilisesine biat etmesini istemiş, kabul etmeyenleri ise mallarına el koyma, hapis ve işkence gibi türlü cezalara çarptırmıştır[viii]. Bunun neticesi olarak yüz binlerce Huguenot, başta Amerika olmak üzere diğer ülkelere iltica etmek mecburiyetinde kalmışlardır.
Bütün bu israf politikalarının sadece fakir halkın vergileri ile karşılanamayacağını anlayan kral, artan nüfusun ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak “Merchandalism” olarak bilinen bugünkü toptan atölyeciliğin öncülerinden olmuştur[ix]. Tekstilcilik alanında başlayan bu üretim akımı, Üstad Bediüzzaman hazretlerinin Yirmi Birinci Lem’a’da: “Biri demir getirip, biri ocak yandırıp, biri delik açar, biri ocağa sokar, biri ucunu sivriltir ve hâkeza her birisi iğne yapmak sanatında yalnız cüz’î bir işle meşgul olup, iştigal ettiği hizmet basit olduğundan vakit zayi olmayıp, o hizmette meleke kazanarak gayet süratle işini görmüş” şeklinde verdiği örnek, ilk olarak Kral XIV. Louis zamanında meşhur olmuş ve toptan üretimin getirdiği kolaylık ve ucuzluk ile işlerin daha rahat halledilebileceği bir üretim şekli Fransa’da uygulanmaya başlanmıştır. Aynı şekilde ilk defa peruk takarak, peruğun bir aristokratik seviye göstergesi hâline gelmesi de Kral Louis’nin icraatlarındandır. Uzun iktidarı boyunca irili ufaklı pek çok savaşa girilmiş ve on yıllarca Fransız orduları farklı cephelerde savaşmış, fakat döneminde Fransa’nın sınırlarında ciddi bir değişiklik olmamıştır.
Kral XIV. Louis’nin Politikalarının Sonuçları
Tarihin akışı incelendiğinde, trajik olarak XIV. Louis’nin 72 yıllık iktidarı boyunca hedeflerinin bir kısmına geçici bir süre nail olsa da uzun vadede ciddi bir neticeye ulaşamadığı ve hedeflerinin kalıcı olmadığı görülür. Meselâ, kralın Fransa’yı Avrupa’nın ve dünyanın en büyük krallığı yapmak şeklindeki büyük hayâli, onun müsrif politikaları sonucu ülkesini çevredeki bütün ülkelerden para dilenecek duruma düşürmekle sonuçlanmıştır. Nitekim bu durum böyle gitmeyecek, çok geçmeden ünlü Fransız İhtilali’ni netice verecektir. Aynı şekilde her kral gibi, o da kendisinden sonra güçlü birinin tahta geçmesini ve bıraktığı yerden bayrağı alıp daha yukarılara taşımasını arzu ediyordu, ancak sağlığında bütün çocuklarının vefat etmesi sebebiyle yerine henüz beş yaşında olan torunu XV. Louis’nin geçeceğini biliyordu. Bunun böyle olacağını bilen hasta yatağındaki kralın geleceğe dair ne ızdıraplar ile can verdiğini tahmin etmek zor olmasa gerektir. Zira küçük torunu, taç giyme gününde Versay sarayının meşhur aynalı odasında yerde oturmuş oyunlar oynuyordu. Benzer şekilde kralın en büyük hayallerinden biri olan Versay Sarayı’nda rahat bir hayat sürme arzusu da istediği gibi gerçekleşmemiştir. Zira hayatının en güzel çağlarında sarayı inşaat aşamalarındaydı; tamamlandığında ise artık eşleri ve sarayın baş mimarı gibi pek çok önemli şahsiyet vefat etmiş, kendisi yaşlanmış ve tek başına hizmetçilerle birlikte koca sarayda kalabalıklar içerisinde yalnız bir yaşlılık geçirmiştir. Buna ek olarak, Versay Sarayı’nın tamamlanmasıyla başta kraliyet ailesi olmak üzere önemli aristokrat aileleri sarayına taşıyarak onları Paris’ten, halktan koparmıştı. Eskiden komşu olan kraliyet mensupları ve halk birbirinden iyice uzaklaşmış, yönetici sınıf fildişi kulelerde sefa sürerken halk açlıktan sokaklarda perişan vaziyete düşmüştür.
Aynı şekilde kralın en büyük düşman bellediği ve su bile vermeyerek yok etmek istediği Protestan Huguenotlar’ın geri dönüşleri sessiz seyretse de ses getirici mahiyette olmuştur. Zira çoğunluğu itibarıyla eğitimli olan ve Amerika’yı kendine yurt edinen bu insanlar, zaman içerisinde güçlenmiş; Kral XIV. Louis’nin döneminde yaşadıkları acılar ve tecrübeler neticesinde, o zamanlar İngiliz kolonisi olan Amerika’nın geleceğinin zorlu olacağını öngörmüşler; bağımsızlık, cumhuriyet ve kanun önünde eşitlik gibi fikirlerin o zaman için İngilizlere karşı çıkan ve sonradan eyaletler hâline gelen Amerika’daki kolonilerde yerleşmesine ciddi katkılar sağlamışlardır. Sonrasında 1775-1783 yıllarında Amerikan İç Savaşında zamanın en büyük güçlerinden olan İngiliz kraliyet ordusunun mağlup edilmesi ve ABD’nin bağımsızlığını ilan ederek ilk defa cumhuriyetin kurulması, açlıktan kırılma raddesindeki fakir Fransız halkı için büyük bir umut ve aynı zamanda Fransız İhtilaline zemin hazırlayan bir faktör olmuştur. Kaderin cilvesine bakın ki İngilizlere karşı birleşen Amerika’daki küçük kolonilere en çok silah ve mühimmat sağlayan kişi de yine Fransa kralıdır.
Kral XIV. Louis’nin ulaşmayı arzu ettiği bir diğer hedef olan, Fransa’yı yüzde yüz Katolik bir krallık hâline getirme ve dini, krallara hizmet eden bir araç konumuna düşürme politikası da zamanla geri tepmiştir. Görüleceği üzere geçici dünya hayatında Kral XIV. Louis, sahip olduğu bütün imkanlara rağmen hem kendisine hem ailesine hem de milletine hayatı zehir etmiş ve bu dünyadan göçüp gitmiştir. Bu son, aynı minvalde hareket eden bütün tiranlar için mukadderdir; bu yüzden bu insanlara yalnızca acımak gerekir.
“Ne kimseye verdi rahat,
Ne kendi buldu huzur,
Yıkılıp gitti cihandan,
Dayansın ehli kubur.”
Kaynaklar
[i] Durand G. (1976). What is Absolutism, Louis XIV and Absolutism edited by Ragnhild Hatton, The Macmillan Press LTD, s: 18-37.
[ii] Erlanger P. (1970). Louis XIV, Praeger Publishers, s: 109-118.
[iii] Cronin, V. (1964). Louis XIV, Great Britain Collins Clear-Type Press, s:212-228.
[iv] A.g.e.
[v] Cronin, V. (1964). Louis XIV, Great Britain Collins Clear-Type Press, s:256-275.
[vi] A.g.e.
[vii] A.g.e.
[viii] A.g.e.
[ix] Doyle, W. (2001). Old Regime France Short Oxford History of France, Oxford University Press, s 22-25.