Sinestezi: Hislerin İmtizacı

Çoğumuz bir müzik parçasını dinlerken belli sesler duyarız, Timothy Layden adında bir sanatçı ise “şekiller duymaktadır.” Sinestezi özelliğine sahip olduğunu, yani beş duyusundan birkaçının adeta harmanlandığını fark eden Layden, “Etrafımda kareler ve üçgenler görürüm. Gözümün önündeki boşluğa bu şekillerin yansıtıldığına şahit olurum. Bazen bu şekillerin renklendiği de olur” demektedir.

Sinestezi, Yunanca iki kelimeden oluşan bir birleşik kelimedir: “Syn” (birleşme, ittihat, imtizaç) ve “aesthesis” (algılama, hissetme, idrak). Bir his, yeni bir uyaranla tetiklendiğinde, başka bir his de yeni bir şey algılamaktadır. Sinestezi özelliği taşıyan bir insanın, “O” harfini, hafif mor katılmış peygamberçiçeği mavisi renginde görmesi muhtemeldir. Klarnet ezgisinin ise pamuk şekeri tadı vermesi ihtimal dâhilindedir.

Sinestezi, hislerin birleşimi şeklinde tarif edilir. Renkli duyma ve harfleri veya sayıları renkli görme en çok görülen sinestezi türleridir.Sinestezi her 23 kişiden bir kişide görülür. Erkek ve kadınlardaki oran aynıdır. Bilinen 60 türü mevcuttur ve muhtemelen 150’den fazla farklı türü olduğu düşünülmektedir. Bu özelliğin ne kadar genetik ve ne kadar sonradan öğrenilen bir özellik olduğu da henüz bilinmemektedir. Sinestezi bir akıl hastalığı değildir, sadece sıradışı bir durum söz konusudur. Aslında bu tür algıları olan kişilerin hallerinden memnun oldukları görülmektedir.

Sinestezi vasfı taşıyan insanların birçoğunda sanata karşı bir tutku olduğu görülmekte, önde gelen çok sayıda sanatçının da bu kategoride yer aldığı düşünülmektedir. Mesela, Paul Klee ve Vasily Kandinsky, belli bir ritmi bir tuval üzerinde satır, renk, şekil ve kalıp olarak resmedebilmektedir. Bazı müzisyenler ise renkli işitmekte (kromestezi), tonları ve notaları belli renklerle bağdaştırmaktadır. 19 asırda yaşamış Macar bestecisi ve piyano virtüözü Franz Liszt’in bir defasında, orkestradan “biraz daha mavimsi” çalmalarını istediği bilinmektedir.

Sinestezi zamanla tutarlı kalıplar halinde tezahür etmektedir. Mesela “N” harfini, koyu renkli bir lavanta olarak algılayan bir kişi daha sonra da bu harfi bu şekilde ihsas etmektedir. Yapılan deneylerde, sinestezi özelliği taşıyan kişilerin “gerçek dünyadaki” renklerle kendi algıladıkları renkler arasındaki farkı, şuurlu bir şekilde ayırt ettikleri de tespit edilmiştir.

Başka bir araştırmada da sinestezi özelliği taşıyan bir kişinin “a” harfini hassas ve faal bir anne, “b”yi ise onun eşi olarak gördüğü tespit edilmiştir. Harflerin ve sayıların aileler, gruplar veya arkadaş toplulukları olarak görülmesi ilgi çekicidir.

Sayılarla ilgili sinestezi vakalarında, mekândaki konumlandırma da dikkat çekicidir. Sayılar, bir mekânda belli bir konuma sahiptir. Mesela sıfır rakamını, sağ omzunun hemen altında görenler vardır. Benzer bir durum günler, aylar ve harfler için de geçerlidir. Bu tür algıları olan bir kişi, şöyle demektedir: “Bugündaima önümde yer alır. Yarınsağa doğru yürüyerek gider. Haziranve temmuz, basit ve eğimli bir köprünün üstündedir. A, N ve U harfleri bir sütün halinde bulunur.”

Birçok insan için sıfırın sadece bir vasfı vardır, o da sıfır olma özelliğidir. Ancak sayı-renk sinestezisi özelliği taşıyan bir kişi için sıfır, sıfır olduğu kadar siyah da olmakta, sıfırlık ve siyahlık vasıfları birbirinden ayrılmamaktadır.

Sinestezi özelliği taşıyan Danne Stayskal, 2014 yılında yaptığı bir TEDx konuşmasında, bir müzik parçasını dinlerken ne tür renkler gördüğünü seyircilere göstermenin bir yolunu bulmuştur. Gitarına eklediği özel bir düzenek aracılığıyla, gitarın farklı tellerine dokunduğunda, farklı renklerin minik lambalarda nasıl görüldüğü göstermiştir.

Hislerin harmanlanması, nadiren dikkat dağınıklığına sebep olmakta ve ender olarak rahatsızlık vermektedir. İstiare ve tedailerden (metafor ve çağrışımlardan) farklı olarak sinestezide nöropsikolojik bir durum söz konusudur. Sinestezi, bizi “normal” algı anlayışımızı sorgulamaya itmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri, “İhtiyarlar Lem’ası” adlı risalesinde, Birinci Dünya Savaşı’nda harap olan Van ilini, aradan yaklaşık 8 sene geçtikten sonra ziyaretinden bahseder. Savaştan önce vazife yaptığı medresesinin ve Van Kalesinin bulunduğu bir tepeye çıkarak şehri seyreder. Zamanda hayalen seyahat ederek geçmişi ve bulunduğu zamanı mukayese eder. Binalar harap olmuş, birçok dostu ve talebesi bu dünyadan göçüp gitmiştir. Dünyanın fani olduğunu yakinen hisseder. Sonra bir hadis-i şerife dikkatimizi çeker: “Her sabah bir melek şu duyuruyu yapar: ‘Ölmek için doğuyorsunuz, harap olması için binalar inşa ediyorsunuz.” Ardından Üstat sinesteziyi akla getiren bir söz söyler: “İşte bu hakikati, kulağımla değil gözümle işitiyordum.”

 

“Gözle işitme” ilk planda garip gelse de yenilikçi uygulamalara vesile olan bir metafordur. Belli bir ses yayılırken, çevredeki cisimlerde titreşimler görülür. Bu titreşimleri hassas kameralarla kaydedip belli modellemeler yaparak sesi sentezlemek, yani tekrar üretmek mümkündür. Geliştirilen özel tekniklerle, orijinali kadar net olmasa da bir konuşma, anlaşılacak kadar yeniden üretilebilmektedir. Mesela normalde kulakla duymanın mümkün olmadığı bir konuşmayı “görerek işitilmek” mümkündür. Konuşmacının yakınlarındaki bir kâğıt, bardak veya çiçeğe özel kameralarla odaklanıp titreşimleri kaydedip bu titreşim grafiklerini ses olarak yeniden üreten sistemler geliştirilmiştir.

 

Yine Bediüzzaman Hazretleri, yaptığı benzetmelerle, bize hayali bir sinestezi tecrübe ettirmektedir. Mesnevî-i Nûriyeadlı eserinde, bu kâinata büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Efendimiz aleyhissalatü vesselamın nurunun, o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebi olduğunu, kainatı bir cennet bahçesi olarak hayal edersek, o nurun, bu bahçenin bülbülü şekline girdiğini ifade etmektedir.
Muhyiddin ibn-i Arabî Hazretleri’ne göre harfler sadece birer sembol değildir, her mevcut gibi harfler de bir ümmettir. Onların da kendilerine has bir âlemi vardır. Arap alfabesindeki 28 harf, farklı vücut (var oluş) mertebelerine tekabül etmektedir.

Esma-i Hüsna’nın dokuduğu en güzel nakış olan insanın maddi ve bilhassa manevi donanımına binlerce sırlı halleri, sıfatları ve hisleri algılayabilecek mekanizmalar yerleştirilmiştir. Mevcudat, insanın beş duyusuyla sınırlandırılamaz.

Bir gün size birisi, bir böceğin iğnesinin rengi kavuniçidir veya bir pastanın kokusu kubbe şeklindedir veya “tılsım” kelimesi yeşildir derse, bunun sadece bir benzetme olduğunu düşünmemenizde fayda var. Sinestezi özelliğine sahip bir kişiyle tanışmış olabilirsiniz.

Kaynaklar

Arabî, Muhyiddin ibn-i, Harflerin İlmi, Tercüme: Mahmud Kanık, İstanbul: Asa Yayınları, 2000, s. 13.

Jonas, Clare, “There’s Something about Zero,” In-Mind Magazine, 5. sayı, 2007.

Kramer, Stephanie, “Synesthesia: A Multisensory View of the World,” Brain World, 6. cilt, 4. sayı, 2015.

Nursi, Bediüzzaman Said, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 304.

Nursi, Bediüzzaman Said, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 105.

Rubinstein, Michael, “See invisible motion, hear silent sounds,” TEDxBeaconStreet, Kasım 2014.

Stayskal, Danne, “Seeing Sound, Hearing Light…Welcome to Synaesthesia,” TEDxSalem, Kasım 2014.

Bu yazıyı paylaş