Kız Çocuklarının Eğitimi ve Hizmet Okulları

Üstad Bediüzzaman, hayatını iman hizmetine adamış, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de insanlığın problemlerinin çözümü ve insanî değerlerin yeniden ihyası için donanımlı nesillere ihtiyaç olduğuna dikkat çekmiş ve bütün dünyaya yayılan Hizmet okullarına önderlik yapmıştır. Bu eğitim seferberliğindeki en önemli hususlardan biri kız çocuklarının ihmal edilmemesi ve gidilen her coğrafyada, o yerin şartlarına uygun metotlar ile kız çocukları için de müesseselerin açılmasıdır.

Özellikle kültürel saiklerin etkisi ile kız çocukları ve genel olarak kadınların eğitimi dünya çapında yüzyıllar boyunca ihmal edilmiştir. Bu problemi Batı, geçtiğimiz iki asırda fark etmiş ve çeşitli düzenlemelerle büyük ölçüde çözmüş olsa da aynı şeyi Doğu için söylemek hayli zordur. Mesela bütün gayretlere rağmen okuryazarlık oranı, 1927’de Türkiye’de %11’den 1950’de %33’e çıkmış, ancak erkeklerde bu oran %46 iken kadınlarda %19’da kalmıştır.[1] Tabiî ki bu farkın oluşmasında yapılan reformların halkın sadece bir kısmına hitap etmesi ve çoğunluğun çeşitli sebeplerle ihmal edilmesi ve onların değerlerinin göz ardı edilmesinin rolü büyüktür.[2] Buna mukabil Hizmet Hareketi, özellikle Anadolu coğrafyasındaki inanç değerlerini göz önünde bulundurmuş ve özel kız liseleriyle Anadolu insanına bu eğitim seferberliğini ulaştırmıştır. Bu alanda elde edilen başarı o kadar büyüktür ki Berna Turam, kızların eğitimi konusunda Hocaefendi’nin çığır açan bir bakışa sahip olduğunu belirtir.[3]

Hizmet okulları hakkında yapılan ve 2020 yılında sonuçları yayımlanan bir araştırma, kız öğrencilerin eğitiminin üç temel perspektiften ele alındığını ortaya koymuştur.[4] Birinci ve belki de en önemli perspektif, Hizmet okullarının, kız çocuklarının eğitimine, tıpkı erkek çocuklarında olduğu gibi, bir gereklilik olarak bakmasıdır. Bu yüzden Hizmet gönüllüleri, gittikleri her coğrafyada hem erkekler hem de kız çocukları için okullar açmış ve işin kızlara bakan yönünü ihmal etmemişlerdir.

Muhterem Hocaefendi’nin vaaz ve yazılarına bakılacak olursa bu konuda İslam tarihinden verdiği pek çok örnek bulunabilir. Muazzez validelerimiz Hazreti Hatice’nin (radıyallâhu anha) bir sivil toplum lideri gibi gayretleri ve Hazreti Ayşe’nin (radıyallâhu anha) ilmî derinliği gibi Asr-ı Saadet’ten örneklerin yanı sıra, besteci, yazar ve şair Leyla Hanım (1850–1936) gibi şahsiyetlerden örnekler vermesi, Hocaefendi’nin eserlerinde sıkça rastlanan bir husustur.

Hizmet okullarının kızların eğitimine önem vermesi, Batı’da olduğu gibi, feminizm akımının bir sonucu değildir. Bu konudaki girişim, dinin ruhuna uygun bir şekilde bulunan çözümün doğurduğu bir sonuç veya aksiyondur.

Bu konuda Hizmet okullarını diğer okullardan ayıran ikinci perspektif ise sosyolojik alandadır. Hizmet okulları bulundukları coğrafyanın sosyolojik gerçeklerini göz önünde bulundurarak kızların eğitiminde değişik metotlar izlemişlerdir. Mesela halkın %50’sinden fazlasının Müslüman olduğu Tanzanya’da, özellikle Müslümanlara yönelik özel kız koleji açan Hizmet gönüllüleri, çoğunluğun gayrimüslim olduğu Avrupa’da böyle bir uygulamaya gitmemiş ve Hizmet okullarını kız ve erkek karışık olacak şekilde şekillendirmişlerdir.[5] Bu farklı uygulamalar, bazı çevreler tarafından eleştirilmiştir.[6] Hâlbuki bu dünyada yer çekimi gibi yaratılış kanunları geçerliyse ve bizler bu kanunlara göre hayatlarımızı şekillendiriyorsak, aynı şekilde sosyolojinin de toplumlar üzerinde geçerli olan belirli kanunlarının olduğunu gören Hocaefendi, ilmin sosyal hayattaki kanunlarına da bağlı kalarak, genelde Hizmet okullarının işleyişini ve özelde kızların eğitimini ele almış, çözümü sosyolojik gerçeklere uygun temellere oturtmuştur. Dolayısıyla nasıl hukuk kanunlarına uymak çıkarcılık değilse, sosyolojinin kanunlarına uymak da çıkarcılık değildir. Bilakis bu şekilde tek tip bir eğitim metodunun uygulanmayışı, özellikle Müslüman coğrafyalarda kızların bu şekilde ayrı kurumlarda özel eğitim görmesi ve yerel değerlerin, özellikle kızların eğitiminde, göz önünde bulundurulması, hemen her coğrafyada yerel halk nezdinde değer bulmuş ve Hizmet okullarına olan ilgiyi artırmıştır.

Meselenin çözümünde dikkat edilen üçüncü perspektif ise politik açıdan kızların eğitimine Hizmet Hareketi’nin yaklaşımıdır. Bir eğitim ve diyalog hareketi olarak literatüre geçmiş Hizmet Hareketi, bulunduğu coğrafyaların politik yapısına bağlı kalarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu noktada Hocaefendi’nin eğitime verdiği önem ve yaklaşımı bugün herkesin malumudur ve bu hususta Hocaefendi hiçbir politik tartışmanın, eğitim faaliyetlerinin önüne geçmesine izin vermemiş ve her şart altında eğitim hizmetlerinin devam etmesi yönünde tavır belirlemiştir.

Toplumda çalkantıların tavan yaptığı 90’lı yılların sonunda, Türkiye’deki siyasi idare, karma eğitim dışında bir girişime izin vermemiş ve başörtüsü kullanan kızların üniversite eğitimini yasaklamıştır. Özellikle kız çocuklarının eğitimini engelleyecek bu iki düzenleme karşısında Hocaefendi, eğitimin devam etmesi yönünde reyini kullanmıştır. Bu bağlamda Türkiye’deki Hizmet okulları yapısal değişikliğe giderek kız ve erkek öğrencilere birlikte eğitim vermeye başlamıştır.[7]Bu hususta Hocaefendi geri adım atmamış ve eğitimin devam etmesi şartıyla bütün okulların devlete devredilebileceğini dahi söylemiştir.

Benzer örnekler dünyanın farklı yerlerindeki eğitim hareketlerinde de görülmektedir. Mesela Montessori eğitim sistemi, Mussolini’nin diktatörlüğü altında büyümüştür, ama bunu, bu okulların diktatörlüğü desteklediği şeklinde yorumlamak yanlış olur. Dolayısıyla siyasi konjonktürü nazara alma, eğitimi siyasetten ayırma ve yalnızca eğitim üzerine odaklanma gibi temel hususlar, diğer ülkelerde de vuku bulmuş ve Hizmet okulları bulundukları coğrafyaların politik yapısına uygun bir şekilde eğitimlerine devam etmişlerdir. Bu sayede pek çok kız çocuğu, nitelikli bir eğitim alma fırsatı bulmuştur.

Hizmet Hareketi; son asırlarda, Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde, kız çocuklarına gerektiği gibi bir eğitim verilmemesi ve genel olarak kadınların toplumda hak ettikleri değeri bulamamasının temelinde, İslam dininin yanlış yorumlanmasının, sosyolojik gerçeklerin göz ardı edilmesinin ve politik meselelerin ve çıkar mülahazalarının konuya müdahil olmasının bulunduğunu görmüştür. Her üç problemi de hedef alan çözümler ve uygulamalar ile konuya yaklaşan Hizmet okulları, bulundukları coğrafyalarda ihtiyaçlara cevap vermiştir. Dünyanın büyük bir bölümünde ve özellikle İslam coğrafyasında kız çocuklarının eğitimi konusu hâlâ önemini korumaktadır.

Dipnotlar

[1] C. V. Findley, Turkey, Islam, Nationalism and Modernity, London, New Haven: Yale University Press, 2010, s. 283.

[2] A.g.e. s. 304.

[3] B. Turam, Between Islam and the State, The Politics of Engagement, Standford California: Standford University Press, 2007, s. 138.

[4] M. E. Altın, Internationalization through Localization: Gülen Inspired Schools. Düsseldorf: Dr. Kovac Verlag, 2020, s. 106.

[5] A.g.e. s. 222.

[6] F. Volm, Die Gülen-Bewegung im Spiegel von Selbstdarstellung und Fremdrezeption, Baden-Baden: Ergon Verlag, 2018, s. 300.

[7] D. Ergil, Fethullah Gülen and the Gülen Movement in 100 Questions, New York: Blue Dome Press, 2012, s. 143

Bu yazıyı paylaş