
Bin Hayâ Ettim
Bir aşkına baktım bir de kendime Sığmadım içine bin hayâ ettim Çok perde çekmişim süslü fendime Bulandım kirine bin hayâ ettim Çöllere atıp da yan

Bir aşkına baktım bir de kendime Sığmadım içine bin hayâ ettim Çok perde çekmişim süslü fendime Bulandım kirine bin hayâ ettim Çöllere atıp da yan

Ey İbrahim eşi ey İsmail annesi Ey kutlu beldede Rabbin güldanesi Üşüttü mü seni sarı sıcak kum Zemheriye mi takıldı yorgun adımlar Nasıl bir baş

Umut Burakına bindin de gittin, Yaralı gönlümüz kanar efendim. Bir hicran dönemi başladı bizde, Gönlümüz ateşte yanar efendim. Hayalin bir ilaç olur kalplere, Gözde yaş,

Anam! Anam! Yüreği bin parça anam! Doğum sancısından da mı beter, zindan ve hasret! Esir aldı nadanları kıskançlıktan doğan nefret, Anayı evlattan ayırdı kalpleri mühürleten

Gözlerimizin nuru kalbimizin süruru Gönüllerin sultanı insanlığın gururu Sen varlık âleminin yaratılan ilk nuru Gidişin hicran oldu dönüşün olsun bahar Ahlakın Kur’ân idi ilahi nuru

Nice zamandır bayramı bekler olduk Beklerken, güller çiçekler gibi solduk Mevsim kış gibi görünse de üzülme Ramazanda bahar neşvesiyle dolduk Mazlumların mağdurların boynu bükük Bükük

Çağladın küheylanım yâr-ı güzin güftendi Nesillerin derdiyle nice yandın kavruldun Cami penceresinde ıstıraplar bestendi Sesini nefesini asırlara duyurdun Sohbet-i Canan ile kürsülere can oldun Dua

Toprağın altında Üsttekilerden fazla Şehid bulunan Mübarek Anadolu’da Cȗdî eteklerinde Asrın şanlı yiğidi

Sırrın Vârisi Fethullah Gülen Hocaefendi’ye Deniz yalnız kayaların nabzında atardı Şimdi neden durgundur öyle Yoksa ışığın şavkından mı uzaklaştı Nerede o? Daha dün burada olan

Doksan altının aralık ayında Hindistan yolunda Diyordum ki kendi kendime, “Bahara kadar ne var?” Diyecektir daha sonra büyük Usta Toprak çözer, sırrını aslında tohumun Ama

Ey sevdasıyla yandığım, dudağımdan döktüğüm sözüm Söyleyemediğim türküm Tamamlayamadığım bestem Hiçbir yerde duyamadığım can-ı sedam Sende Yusuf’un güzelliği, bende Züleyha’nın aşkı olmasaydı da Ben yine