Kur’ân kıssaları, peygamberlerin, ümmetlerin ve kavimlerin haberlerini en güzel ve hikmetli şekilde beyan eder. Bununla da değişik hususları hedefler. Dini prensipleri zihinlere yerleştirmek, hak yolun kaderinin değişmediğini haber vermek, tevhit mücadelesinin ibret ve hikmet dolu tarihini bildirmek, amellerin insanları nelere ve nerelere sürükleyeceğine dikkat çekmek, muvaffakiyete giden yolun haritasını sunmak, ferdî, ailevî, içtimaî, hukukî ve uhrevî birtakım hakikatlere dikkat çekmek ilk akla gelenlerdendir. Hedeflenen hususlardan birisi de bir tebliğ ve temsil insanında bulunması gereken en hayatî vasıfları misalleriyle birlikte sunmaktır. Tafsilatıyla anlatılan Hazreti Yusuf (aleyhisselâm) kıssası, bu manada en zengin içeriğe sahip kıssalardan birisidir.
Haset Damarını Tahrik Etmeme
Hazreti Yusuf (aleyhisselâm), küçük yaşta gördüğü ve peygamberliğine işaret eden bir rüyayı babasıyla paylaşır. Hazreti Yakûb (aleyhisselâm), ondan rüyasını kardeşlerine anlatmamasını tembihler. Ona ihsan edilecek nimetin şeytanın da dürtüleriyle kardeşlerini kıskançlığa sevk edeceğine ve bu hisle ona tuzak kurabileceklerine dikkat çeker. Rüyayı bir şekilde haber alan kardeşlerin hissettikleri haset, babalarının Yusuf’a karşı sevgi ve teveccühü, şeytanın anne farklılığını akıllarına getirmesi ile bütün benliklerini sarıp vicdanlarını kör etmiş ve onları, küçük kardeşlerini öldürmeye bile teşebbüs edecek bir noktaya sevk etmiştir. Haset, en yakın insanları bile birbirine düşüren bir histir. Hak ve hakikatleri tebliğ ve temsil edecekler, söz, hal ve hareketlerine dikkat etmeli, faikıyet ifade eden bir rüyanın bile hepsi nebî ocağına mensup insanları nelere sevk ettiğini unutmamalı ve hizmetlerini, insanlardaki haset damarını tetiklemeyecek çizgide ve incelikte sürdürmelidirler.
Hazırlıklı Olma
Hazreti Yusuf (aleyhisselâm) kardeşleri tarafından bir su kuyusuna atılır. Maksatları Yusuf’un yarınlarını karartmaktır. Fakat Cenab-ı Hak, kendisine “Zamanı gelecek, onların hiç hatırlarına gelmediği ve seni hiç tanımadıkları bir sırada, kendilerine yaptıkları bu işi hatırlatacaksın” buyurur ve bahar dolu günlerin müjdesini verir. Kalbi itmi’nan ve sekine dolu Yusuf, kuyuda teslim ve tevekkül yudumlarken oradan geçen bir kervanın sucuları onu fark eder ve gizlice Mısır’a götürüp düşük bir fiyata satarlar. Kendisini satın alan vezir, Mısır’ın maliye nazırıdır. Böylece o, devrin en medeni ülkesinde, en seçkin bir ailenin yanına yerleşir.
Hiçbir resûlünü muhataplarının karşısına hazırlıksız çıkartmayan Allah, onu da yaklaşık kırk yıl, Mısır’ın her türlü malî meselelerinin konuşulduğu bir mekânda yetiştirmiş ve göreceği hizmetlere hazır hale getirmiştir. Nübüvvetle tavzif edilen Hazreti Yusuf (aleyhisselâm) kralın gördüğü bolluğa ve kıtlığa işaret eden rüya sonrası kendisinin malî meseleleri çok iyi bildiğini ifade ederek problemin çözümüne talip olur. Edindiği tecrübe ve birikimden, kendisine ihsan edilen donanımdan en azami şekilde istifade eden Hazreti Yusuf, kriz sürecini çok iyi idare eder ve muhatap olduğu milletin varlığını tehdit eden bu problemi rahatlıkla çözüme kavuşturur. Sürece şahit olan halk, onu bağrına basar. Oluşan zemini, mesajını sunma adına çok iyi değerlendiren Hazreti Yusuf (aleyhisselâm), açılan kapılardan içeri girer ve Mısır’daki muhataplarının içlerinde tevhid kaleleri inşa eder.
İhlaslı Olma
İhlas, temsil ve tebliğ insanı peygamberlerin ortak ve temel vasıflarındandır. Onsuz Hak katında da halk yanında da kabul görmek, rızaya ermek ve gönüllere girmek mümkün değildir. Allah, Hazreti Yusuf’u, efendisinin hanımının haram ve çirkin arzularına karşı gösterdiği bürhanla muhafaza buyurmuştur.[1] Zira o samimiyetinin bir neticesi olarak Allah tarafından “tam ihlasa erdirilmiş” bir kul ve nebîdir.[2] Niyet ve amellerindeki arılık ve duruluk, ihtiyaç duyduğu anda imdadına yetişmiştir. Tebliğ vazifesini iradesiyle omuzlayan hak erlerinin ihlas derinlikli hayat ve hareketleri, muvaffak olmaları adına çok mühim olduğu gibi bu tercihlerinden dolayı kendilerine kurulan tezgahlardan ve tuzaklardan korunmaları adına da çok önemlidir.
Güven Oluşturma
Hazreti Yusuf (aleyhisselâm) maruz kaldığı haksızlıklar karşısında hiçbir zaman taşkınlık yapmamıştır. O, kendisini çekemeyenlerin de cazibesine kapılanların da yanında elinden ve dilinden emin olunan insandır. Kırk yıla yakın evinde kaldığı üstelikte ülkenin hazinesine bakan insanlar ondan zerre miktar hıyanet görmemiştir. Zira Hazreti Yusuf’a göre “Hıyanet ederek zalim olanlar iflah olmazlar!”[3]
İftiraya uğradığı bizzat meselenin muhatapları tarafından ortaya çıkartılmasına rağmen o, hem efendisinin talebinden dolayı ve hem de nefsine yenik düşmüş bir kadının kâm alma arzusunun, o güne kadar çok iyiliğini gördüğü insanları, toplum nezdinde küçük düşürecek bir pozisyona sokmamak ve yarın bu insanların da elinden tutmak adına, hakkında verilen karara itiraz etmemiş ve zindanın yolunu tutmuştur. Orada yıllarca,[4] emniyet ve asayişi ihlal eden insanlarla beraber kalmış ve bu süre içerisinde de hep güven telkin etmiştir. Hatta ondan aldıkları dersle çokları, dışarıya bir emniyet insanı olarak çıkmıştır.
Uyanık Olma
Hayatın günlük akışı içerisinde kendisine düşen vazifeleri itkan ruhu içerisinde yapmaya çalışan Hazreti Yusuf (aleyhisselâm), belki de hiç tahmin etmeyeceği bir şahsın, kendisine yıllarca kol kanat geren efendisinin hanımının kurduğu tuzakla bir anda karşı karşıya kalmıştır. Bu hanım Hazreti Yusuf’a sahip olmayı iyice aklına koymuş ve kapattığı kapılar arkasında buna yeltenmiştir. Bu da gösterir ki hedeflerine odaklanan tebliğ erlerinin akıllarından asla çıkarmamaları gereken bir husus da sürekli ihtiyatlı olmaları gerektiğidir.
Mahrumiyeti Tercih etme
Hazreti Yusuf’un merak edilmesi üzerine evin hanımı, mükellef bir sofra hazırlayıp kadınları konağına davet eder. Yemekler yenilip sıra meyvelere geldiğinde hanım efendisi, Hazreti Yusuf’tan misafirlerin önüne çıkmasını talep eder. Kadınlar, karşılarındaki şahsın güzelliğine hayran kalıp bıçaklarla farkına varmadan ellerini keserler.[5] Başkalarını da aynı çukura düşürmekle hayâsızlığını ve hatasını örtbas etmeye çalışan evin hanımı, şahit oldukları güzelliğe vurulduğunu ifade eder ve onların önünde arzusunu yerine getirmediği takdirde Hazreti Yusuf’u zindana atmakla tehdit eder.
En girift hadiselerin bile gelecek adına ne anlam ifade ettiğini çok iyi okuyan Hazreti Yusuf (aleyhisselâm), hemen oracıkta duaya yönelmiş, “Ya Rabbî! Zindan, bu kadınların beni dâvet ettikleri o işten daha iyidir” diyerek zindanı tercih etmişti.
Her Fırsatı tebliğ Adına Değerlendirme
Hazreti Yusuf’ zindana iki gençle beraber atılmıştır. Bu gençler birer rüya görürler ve ondan rüyalarını tevil etmelerini isterler. Bu zemini, onların gönüllerine girme adına fırsat gören Hazreti Yusuf (aleyhisselâm), onlara rüyalarını tevil edeceğini haber verir, ama önce kendisini dinlemelerini ister. Allah ve ahiret hakikatine evet dememiş halkın değil hakkı temsil edenlerin dinine tabi olmak gerektiğini, şirkin Allah’a en büyük bir saygısızlık olduğunu, tevhid inancının insanı her yönüyle huzur getirecek ilahî bir ihsan olduğunu, fakat çoklarının bu konuda aldanıp nankörlüğe düştüğünü haber verir. Allah’ın onlardan halis bir kalble yalnız Kendisine ibadet etmelerini emir buyurduğunu ifade eder.
Sabır ve Sebat
Hazreti Yusuf’un mümeyyiz vasıflarından birisi, yaşadığı hadiseler karşısında dişini sıkıp sabretmesidir. O kuyuya atılmayı, az bir fiyata pazarda satılmayı, onlarca yıl köleliğe maruz kalmayı, iffetine yapılan saldırıyı, yıllarca hürriyetinden mahrum bırakılmayı ve ailesinden ayrı düşmeyi hep sabırla göğüslemiştir. Yaşadığı ağır imtihanlar karşısında bir an bile ümidini yitirmemiş ve hedefe giden yolda hep iradesinin hakkını vermeye çalışmıştır.
Çileli bir hayat süren Hazreti Yusuf (aleyhisselâm) nübüvvet vazifesini hakkıyla yerine getirme adına hayatı boyunca bir karar ve azim insanı olarak yaşamıştır. Tebliği hayatları adına en önemli vazife gören müminler de kendi devirlerinin şartlarını ve muhataplarının durumunu dikkate alarak Kur’ân’ın bildirdiği ve Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) gösterdiği yolda yoluna devam etmelidir.
Dipnotlar
[1] Yusuf Sûresi 11/24.
[2] Yusuf Sûresi 11/24.
[3] Yusuf Sûresi 11/23.
[4] Yaklaşık sekiz yıl.
[5] Hadise göstermektedir ki bir iffet ve hayâ abidesi olan Hazreti Yusuf (aleyhisselâm), kendisine verilen cemal nimetin farkındadır ve toplum içerisinde fitneye sebep olmama adına ya sokağa tedbirli çıkmış ya da yaşadığı mekânın dışına pek çıkmamıştır. Davetteki kadınların onu ilk defa görmeleri ve hepsinin aynı duyguya kapılması bu duruma işaret etmektedir. Otuz küsur yıldır aynı şehirde yaşayan böylesi bir güzelliğin, dışarıda dolaşsa fark edilmemesi mümkün değildir.