COVID-19 Tedavi Prensipleri

Hayat, musibetler ve hastalıklarla saflaşır, kemâle erer, kuvvet bulur ve gerçek neticelerini sergiler. Yeknesak bir hayat, insan için sıkıcı ve verimsizdir. Devamlı dinlenmek zorunda kalsak, bir süre sonra sıkılır, yürümek, hatta koşmak isteriz. En sevdiğimiz yemeği bile her gün yemekten bıkar, farklı yemekleri arzu ederiz.

Her gün baş döndürücü hadiselere tanıklık ettiğimizi, enfüsî tefekkürü âdet edinebilmişsek fark edebiliyor, hikmetleri zamanla anlayabiliyoruz. Aksi takdirde her hadise, sıradan bir durum gibi algılanmakta ve içindeki mesaj, alıcı tarafından zarfın kapağı açılmadan gönderilen adrese iade edilmektedir.

Hastalıklar kulluğun, ızdırâr lisanı ile Allah’a yönelmenin ve saflaşmanın en önemli vesilelerinden biridir. Korona pandemisiyle de külli bir farkındalık, topyekûn bir tekdüzeliğe dur diyebilme ve saflaşarak hayatın gerçek neticesini fark edebilme fırsatının hepimize verilmiş olabileceği düşünülebilir.

2019 yılının Aralık ayında başlayan ve şu anda 185 ülkeye yayılan pandeminin hâlâ standart bir tedavisi yoktur. Ülkelerin kendi tedavi protokollerini oluşturduğu, önleyici tedbirlerin önemini koruduğu ve aktif mücadelenin sürdüğü şu günlerde, tedavi alanında yapılan çalışmaların sonuçları paylaşıldıkça, bu konuda malumatımız artmaktadır.

Klinik çalışmalarda COVID-19 hastalığını üç farklı klinik tabloda ele alabiliriz.

1- Hafif vakalar: Akciğerlerin etkilenmediği, ateş, boğaz ağrısı, öksürük, kas ağrıları gibi belirtilerin eşlik ettiği gruptur ki evde bakım yeterlidir.

2- Hafif veya orta derecede vakalar: Önemli bir kısmının oksijen desteğine ihtiyacı duyduğu, akciğer enfeksiyon bulguları olan hasta grubudur.

3- Ağır vakalar: Akciğer enfeksiyon bulgularının şiddetli seviyede olduğu, tedaviye cevap veren veya tedaviye rağmen hızla ilerleyen, septik şok (kan zehirlenmesi) ve çoklu organ yetmezliğinin eşlik ettiği, ölüm oranlarının yüksek olduğu grup olarak incelenir.

COVID-19 İçin Genel Tedavi Yaklaşımı

55 yaş üstü olmak, böbrek yetmezliği, diyabet, hipertansiyon vb. kronik hastalığı olmak gibi risk faktörlerine sahip fertler, muhtemel komplikasyonlar bakımından daha yakından izlenmelidir. Bu hastaların tedavi stratejileri, klinik tablonun 48–72 saatindeki seyrine göre belirlenmeli ve tedavi yaklaşımında iki temel unsur göz önünde tutulmalıdır:

  1. Tedavinin erken döneminde antiviral tedavi ile virüsün çoğalmasını baskılamak.
  2. İlerlemiş ağır hastalık tablosunda ise IL-1 ve IL-6’nın yüksek olduğunun gösterilmesi ile anlaşılan Sitokin Fırtınası Sendromu ve ARDS (akut solunum sıkıntısı sendromu) gelişimini kontrol etmek.

Ağır hastalık aşamasında kullanılacak ilaç seçimi ve başlama zamanı çok önemlidir. Sağlık otoritelerinin tavsiyeleri doğrultusunda el yıkama, sosyal mesafeyi koruma, maske kullanımı, karantina gibi önleyici tedbirlere riayet ettiği ve vücut direncini artıracak tedbirlere başvurduğu hâlde hastalanan bir fert, tedavi önerilerini uygulaması halinde kendine verilen can emanetini koruma konusunda üzerine düşeni yapmış olacaktır.

Vücut Direncini Artırmaya Yönelik Tavsiyeler

Dünya Sağlık Teşkilatı, pandemi ile mücadelede vücut direncini artırmaya yönelik bazı tavsiyeler neşretti.[1] Yaşa bağlı mikro besin yetersizliğinin dışında, bir ferdin beslenme durumunun enfeksiyon riskini, klinik seyrini ve sonuçlarını etkileyebileceği, artık çok iyi bilinmektedir. Bu tavsiyeleri şu şekilde özetleyebiliriz:

  1. Günlük 8–10 bardak su için.
  2. Şeker ilaveli meyve suları ve gazlı içecek tüketimini azaltın.
  3. Doymuş yağ, trans yağ ve hazır (işlenmiş) yiyeceklerin tüketimini azaltın.
  4. Doymamış yağlarla beslenin.
  5. Günlük 1 çay kaşığından fazla tuz tüketmemeye çalışın ve soda vb. içeceklerin tüketimini kısıtlayın.

Pandemi sürecinde tavsiye edilen gıda ve takviye ürünler de şu şekilde özetlenebilir:

Vitamin ve Mineraller

D vitamini, yağda çözünen bir vitamindir ve yağ ile birlikte tüketildiğinde vücutta emilimi artar. Vücutta mikroplara karşı vazife yapan proteinlerin sentezini ve antioksidan etkiyi artırarak bağışıklığı güçlendirir.[2] COVID-19 pandemisinde uygulanan karantina ve evde kalma tedbirleri sırasında güneş ile temas azaldığı için bu dönemde D vitamini takviyesi, normal şartlara göre daha fazla önem arz eder. Normal şartlarda günlük alınması gerekli olan D vitamini takviyesi, COVID-19 pandemisi döneminde, iki veya üç kat daha yüksek dozda önerilmektedir.[3]

Dışardan alınması gereken temel bir vitamin olan C vitamini, fıtrî bir antioksidandır. Doğuştan gelen ve kazanılmış bağışıklık sistemi için önemli olan C vitamini, patojenlere karşı bariyer görevi yapan dokuların gelişim ve onarımında gereklidir. C vitamininin, üst solunum yolu enfeksiyonlarının, alt solunum yolu enfeksiyonlarına dönüşmesini de sınırladığı bilinmektedir. Yüksek dozda C vitamini uygulamasının, orta ve şiddetli seviyede COVID-19 enfeksiyonu geçiren hastalarda başarılı sonuçları olduğunu gösteren çalışmaların sayısı artmaktadır.[4]

Gıdalarda fıtrî olarak bulunan naringenin, yaygın olarak mandalina, turunçgiller, limon ve bergamot gibi narenciyelerin kabuklarında, domates ve incirde mevcuttur. Antioksidan, DNA onarıcı, kanser önleyici, antibakteriyel ve antiviral etkisi olan naringeninin, kalb sağlığını koruyucu etkisi yanında balgam söktürücü ve iltihap giderici özellikleri olması sebebiyle narenciye kabuklarının, COVID-19’a karşı kullanımı önerilmektedir.[5]

A vitamini, iltihap giderici özelliği, sağlıklı doku oluşumu ve epitel bütünlüğe sağladığı katkı ile hücreler ve salgılara dair bağışıklığı güçlendirir; diş, kemik, yumuşak doku, solunum yolları ve göz sağlığının korunmasında yardımcı olur. Ayrıca bazı bulaşıcı hastalıklarda, hem tedavi edici hem de hastalığa yatkınlığı azaltıcı etkisi vardır.[6]

Çinko, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde görev alan bir iz elementtir. Çinko eksikliğinin zatürre riskini artırdığı, yüksek çinko seviyesinin ise azalttığı gösterilmiştir. COVID-19’un akciğerlerde sebep olduğu zatürreye karşı, çinkonun potansiyel koruyucu bir mikro bileşen olduğu ve zatürre süresini kısalttığı bildirilmektedir.[7]

Çinko içeriği açısından zengin olan yeşil mercimek ve bakla, “kinon” isimli aromatik bir bileşik ihtiva eder. Kinin bazlı olan bu biyoaktif molekül, sıtma tedavisinde kullanılan ilaçlara benzer özelliği sebebiyle COVID-19 hastaları için de önemli bir gıda unsuru olarak dikkat çekmektedir. Ancak favizm hastası olan fertler, hemolitik anemi (yıkımlı kansızlık) riski sebebiyle bakla tüketiminden kaçınmalıdır.[8]

Soğan, elma, domates, brokoli gibi gıdalarda bulunan bir polifenol olan kersetin ve çilek, kiraz, dut, böğürtlen, ahududu, yeşil ve siyah çayda bulunan kateşin maddeleri de antiviral, antioksidan, iltihap giderici ve antienzimatik aktiviteler vasıtasıyla COVID-19 virüsünün tesirini azaltarak antiviral etkinlik sağlar.[9]

Kırmızı üzümlerin kabuklarında, şırasında ve yerfıstığı filizlerinde, yüksek miktarlarda bulunan resveratrolün, fıtrî bir polifenol olarak laboratuvar ortamında, virüsten enfekte olan hücrelerin direncini artırdığı ve enfeksiyonu önlediği tespit edilmiştir.[10]

Çaylar

Özellikle kış çayı veya soğuk algınlığı çayı olarak tüketilen ekinezya, tekrarlayan solunum yolları enfeksiyonlarını ve takiben oluşabilen zatürre, bademcik iltihabı, orta kulak iltihabı gibi komplikasyonları azaltmaya vesile olduğu klinik çalışmalarda gösterilmiştir.[11] Ancak ekinezya; tüberküloz, multipl skleroz (MS), romatoid artrit, diyabet ile lupus gibi otoimmün hastalıkları olan ve papatyagiller ailesine alerjisi bulunan fertler tarafından tüketilmemelidir. Ekinezya kullanımının bir haftayı geçmemesi, en yüksek doz olarak günde 900 mg tüketilmesi, hekim önerileri doğrultusunda şurup veya kapsül formlarının alınması gerektiği belirtilmektedir.

Diğer yandan ekinezyanın COVID-19 hastalığını kötüleştirebilen bazı biyobelirteçlerin üretimini uyarabildiği, bu yüzden hastalar tarafından kullanılmaması gerektiğini belirten çalışmalar da mevcuttur.[12]

Probiyotikler

Bağışıklık sistemini olumlu etkiledikleri için probiyotiklerin pandemi döneminde kullanımları önem kazanmış ve soğuk algınlığını belirli seviyede azaltıcı etkilerinin olduğu gösterilmiştir. COVID-19 hastalarında bazı probiyotik bakteri türlerinin azaldığı, yoğurt, kefir, boza, tuzu azaltılmış turşu ve şalgam suyu gibi probiyotik içeren gıdaların tüketiminin, bağışıklık sistemini viral enfeksiyonlara karşı desteklemede yardımcı olacağı vurgulanmıştır.[13]

Takviye Maddeler

Laktoferin; gözyaşı, kan, annes ütü dâhil bütün vücut sıvılarında fıtrî olarak bulunur ve muafiyet sistemi için vazgeçilmezdir. Doğum sonrası ilk salgılanan ağız sütünde (kolostrum) bol miktarda bulunan laktoferin, yenidoğanın hastalıklara karşı korunmasında çok önemli bir rol oynar. COVID-19’a bağlı ölümlerde, bağışıklık sisteminin spesifik iltihaplanma göstergelerinden bazılarının seviyelerinin, bağışıklık sisteminin aşırı derecede tepkisine bağlı olarak çok daha fazla arttığı tespit edilmiştir. Laktoferinin bu aşırı bağışıklık sistemi tepkisini normal seviyelere çekmede katkı sağlayabileceği öngörülerek laktoferin ilaveli bir içecek, 10 gün boyunca COVID-19 hasta grubuna verilmiş ve baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik, kuru öksürük gibi semptomların azaldığı gösterilmiştir.

Beta glukan; yulaf, arpa, mantar gibi gıdalarda mevcut olan fıtrî bir polisakkarittir. Maraton koşucuları, yaşlılar, çocuklar ve stresli fertlerde genel sağlığı iyileştirdiği, bağışıklık desteği sağladığı, üst solunum yolu enfeksiyon semptomlarını azalttığı ve süresini kısalttığı bildirilmektedir.[14] COVID-19, böbrek gibi organlara da zarar verdiğinden, kronik böbrek hastalarının pandemi süresince, beta glukan ihtiva eden kepekli tahılları tüketmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir.[15]

Bu biyoaktif maddelerin belirli dozlarının, yan etki yapabileceği de unutulmamalıdır. Tedavi edici ve güvenli seviyelerinin belirlenmesi için yeni ilmî çalışmaların ve klinik deneylerin yapılması gerekmektedir.

Dipnotlar

[1] WHO. www.emro.who.int/nutrition/nutrition-infocus/nutrition-advice-for-adults-during-the-Covid-19-outbreak.html

[2] Jakovac, H. (2020). COVID-19 and vitamin D—Is there a link and an opportunity for intervention?. American Journal of Physiology-Endocrinology and Metabolism, 318(5), E589-E589.

[3] Grant, W. B. ve ark. (2020). Evidence that vitamin D supplementation could reduce risk of influenza and COVID-19 infections and deaths. Nutrients, 12(4), 988.

[4] Cheng, R. Z. (2020). Can early and high intravenous dose of vitamin C prevent and treat coronavirus disease 2019 (COVID-19)?. Medicine in Drug Discovery, 5, 100028.

[5] Khaerunnisa, S. ve ark. (2020). Potential inhibitor of COVID-19 main protease (Mpro) from several medicinal plant compounds by molecular docking study. Preprints. doi10. 20944/preprints202003. 0226. v1, 1-14.

[6] Huang, Z. ve ark. (2018). Role of vitamin A in the immune system. Journal of Clinical Medicine, 7(9), 258.

[7]Skalny, A. V. ve ark. (2020). Zinc and respiratory tract infections: Perspectives for COVID-19. International Journal of Molecular Medicine.

[8] Mani, J. S. ve ark. (2020). Natural product-derived phytochemicals as potential agents against coronaviruses: a review. Virus Research, 197989.

[9] Polansky, H., & Lori, G. (2020). Coronavirus (COVID-19), First Indication of Efficacy of Gene-Eden-VIR/Novirin in SARS-CoV-2 Infections. International Journal of Antimicrobial Agents.21.

[10] McKee, D. L. ve ark. (2020). Candidate drugs against SARS-CoV-2 and COVID-19. Pharmacological Research, 104859.

[11] Schapowal, A. ve ark. (2015). Echinacea reduces the risk of recurrent respiratory tract infections and complications: a meta-analysis of randomized controlled trials. Advances in Therapy, 32(3), 187-200.

[12] Young, T. K. ve J. G. Zampella (2020). Supplements for COVID-19: A modifiable environmental risk. Clinical Immunology (Orlando).

[13] Mak, J. W. ve ark.(2020). Probiotics and COVID-19: one size does not fit all. The Lancet Gastroenterology & Hepatology.

[14] Fuller, R. (2017). Yeast-derived β-1, 3/1, 6 glucan, upper respiratory tract infection and innate immunity in older adults. Nutrition, 39, 30–35.

[15] Kalantar-Zadeh, K. ve L. W. Moore, (2020). Impact of Nutrition and Diet on COVID-19 Infection and Implications for Kidney Health and Kidney Disease Management. Journal of Renal Nutrition, 30(3), 179–181.

Bu yazıyı paylaş