Hücredeki Vargel Sistemi Koenzim Q10

Çocukluğum kömürüyle meşhur bir ilçede geçti. Dağlarda çıkarılan linyit kömürünü 8–10 km uzaklıktaki termik santraline taşıyan, bir çeşit teleferik sistemi olan vargeller vardı. Kömürler silolardan bu vargellere doldurulur, elektrik üretilmek üzere santrale taşınırdı. Vargelin biri gelir, biri giderdi. Merhum anneannem koyunları otlatırken bu vargelleri seyrederdim. Ne yazık ki pek çok güzellik gibi bugün ilçemize has o güzelim vargeller de tarih oldu.

Yıllar sonra vargel tezgâhı aletlerinin, torna ve tesviye işlemlerinde, düzgün yüzeyler elde etmek maksadıyla kullanıldığını öğrendim. Dahası vargel sistemi mühendislik alanında birçok âletin temel prensibiydi. Diş hekimlerinin kullandığı aletler, cıvata takıp çıkaran, delik açan matkaplar, kara trenlerin tekerleklerinin dönmesini sağlayan düzenekler ve tekstil sektöründe kumaş, halı, kilim dokuyan makineler, bir çeşit vargel (mekik) sistemiyle çalışan âletlerdir.

Hücrelerimizin içinde ve kanımızda da vargel sistemlerine benzetebileceğimiz, ama mekanik sistemlerden çok daha hayatî bir role sahip sistemler veya moleküller mevcuttur. Bu vargel mekanizmalarından biri de vitamin benzeri, yağda çözünebilen bir molekül olan “Koenzim Q10” isimli, hareketli bir elektron taşıyıcısıdır.

Rahmeti Sonsuz Rabbimizin çok küçük, ismi bile yeni duyulmuş, nanometre seviyesindeki moleküllere hayatî işler yaptırmasının birçok örneğinden biri de ilk defa 1955 yılında keşfedilen Koenzim Q molekülüdür. Festenstein ve arkadaşları bu moleküle ubikinon ismini vermişlerdir. Ubikinon; “bütün hücrelerde bulunan” mânâsına gelmektedir. 1957 yılında Crane ve arkadaşları, bu moleküle günümüzde daha çok kullanılan Koenzim Q10 adını vermişlerdir. Akılsız ve şuursuz moleküllere yüklenmiş vazifelerin ehemmiyeti anlaşıldıkça, biyokimya dünyası gerçek ilim insanlarını âdeta büyülemektedir. İnsan vücudundaki moleküler dünyanın işleyişini görüp de insanın hayrette kalmaması mümkün müdür?

Ubiquinon veya Koenzim Q10’nun vargel sistemi ile elektron taşıması.

Hayatta kalmak veya hayatın devamı, tabiattaki bozucu-yıpratıcı fizikî şartlara karşı bir mânâda mukavemet etmektir. Hücre ve organizma seviyesinde, çevrenin getirdiği entropiye karşı bu direnişi gerçekleştirecek olan binlerce biyokimyevî molekülün her biri sanki özel bir akla sahip kılınmış ve eğitilmiş gibi çalıştırılırlar. Hayatî moleküllerin bozulmaması ve hayatın devam ettirilmesi için Müdebbir-i Hakiki olan Allah’ın şefkatiyle yarattığı, sebepler perdesi altındaki özel koruyucu moleküllerden biri olan Koenzim Q10, vazifesini yapabilmesi için hem hücre zarlarına hem de hücrenin enerji fabrikası olan mitokondrilerin iç zarına yerleştirilmiştir. Hücre zarlarındaki Koenzim Q10 molekülleri muhteşem bir antioksidandır, yani hücre zarını parçalayarak erken yaşlanma ve kanser gibi hastalıklara yol açan radikal oksijen türlerine ve hidrojen peroksite karşı hücreleri korumakla görevlidir. Görüldüğü gibi, nereden bir tehlike gelirse, ona karşı bir tedbir alınmıştır.

Mitokondri iç zarındaki Koenzim Q10 molekülleri, aldığı elektronları bir vargel sistemi gibi, ihtiyaç olan yere iletir. Şeker ve yağ asitlerinin oksijenle yakılması (oksidasyonu) sonucu gerek sitoplazmada gerekse mitokondrinin içinde (matriksinde) açığa çıkan elektronları yüklenerek oksijen molekülüne doğru iletmekte önemli rol oynar. Böylece her nefeste aldığımız ve alyuvarlarımızla dokulara kadar getirilen oksijen molekülleri, elektronlarla eksi yüklü hâle getirilir ve artı yüklü protonlarla (H+) birleşerek hücrelerimizin hayatı için çok değerli olan su moleküllerinin yaratılmasına hazır hâle gelirler. Bu esnada açığa çıkan enerjinin bir kısmı, ATP şeklinde, kimyevî enerji paketleri hâlinde saklanır ki bunlara hücre içi mini piller de diyebiliriz. Üretilen ATP’ler, yine aynı hücrede gerekebilecek bir kimyevî reaksiyonda enerji ihtiyacını sağlamak için kullanılır. Böylece kendimizi daha enerjik ve üretken hissederiz.

Oksidatif Stres ve Koenzim Q10

İnsan vücudu pek çok açıdan bir fabrika gibidir; her bir saniyede milyonlarca molekül üretilir, değiştirilir veya tüketilir. İşte bu fabrikada Koenzim Q10 molekülleri de üretilir. Ancak nasıl ki bir fabrika eskidikçe üretim hataları ve arızalar artmaya başlar, 40 yaşından sonra Koenzim Q10 üretimi de giderek azalmaya başlar. Bu durumda “oksidatif stres” artmaya, yani demirin oksijenle paslanması gibi hücrelerimizin moleküllerinde bu durum belirginleşmeye başlar. Oksidatif stresin bilinen psikolojik stresle ilgisi yoktur, ama sağlımıza ve hayat kalitemize tesiri, en az stres kadar, hatta daha da fazladır. Oksidatif stres arttıkça hücrelerin hasarlanması da artar. Neticede insan daha çabuk yaşlanır, kanser, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), diyabet, astım gibi kronik hastalıkların ortaya çıkması söz konusu olur.

Koenzim Q10, alfa–tokoferol ve C vitamini ile birlikte vücudun savunması için gerekli kılınmış önemli bir moleküldür. Hücre zarlarındaki Koenzim Q10’lar “lipid peroksidasyonu” olarak bilinen zincirleme reaksiyonu önleyerek apopitozu düzenlemekle de görevlidir. Apopitoz yaşlanan hücrelerin programlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve bu hücrelerden arta kalan demir, potasyum, amino asit gibi temel molekül ve minerallerden yeni hücrelerin üretilmesinde faydalanılmasıdır. Koenzim Q10’un hücre haberleşmesi ve büyümesinde de rolü vardır.

Hücrelerdeki Koenzim Q10’ların %90–95’i elektron yüklü hâldedir. Bu şekildeki yüklü Koenzim Q10’ların azalması, vücudun erken yıpranması ve yaşlanması demektir. Koenzim Q10 moleküllerinin vücutta en çok karaciğer ve böbrek gibi hayati organlarda olması, bu enteresan molekülün önemini vurgulamaktadır. Dolayısıyla bu molekülü, kendisinin bol bulunduğu kalb, karaciğer, böbrek gibi sakatatlarla alabileceğimiz gibi brokoli, ıspanak, soya, fındık, kanola yağı gibi zengin Koenzim Q10 kaynaklarından da alabiliriz. Bununla birlikte gıdalarla alınan Koenzim Q10, özellikle 40 yaşından sonra vücuttan eksilen miktarı karşılayamaz. Bu sebeple birçok Avrupa ülkesinde ve ABD’de 100–120 mg’lık Koenzim Q10 kapsül veya tabletleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu destek tabletlerle alınan Koenzim Q10’ların yarı ömrü 35–100 saat kadardır, diğer bir ifadeyle üç gün civarında alınan Koenzim Q10’ların tesiri yarı yarıya azalır. Günlük 100 mg (veya doktorunuzun önerisine göre 200–300 mg) Koenzim Q10 tableti almanın herhangi bir yan tesiri olmamaktadır. Günlük 500 mg’ı aşan dozda ise karın ağrısı ve bulantı gibi, istenmeyen tesirler ortaya çıkabilir. Ağızdan alınan Koenzim Q10’un %60’ı dışkı ile atılır, %40’ı emilerek karaciğere taşınır ve lipoproteinlere eklenir. Lipoproteinleri okside olmaktan koruyarak damar sertliğine karşı çok önemli bir tedbire vesile olur.

Koenzim Q10’un yaşlanmayı yavaşlatmaktan başka, kanser ve şeker hastalığı gibi yıpratıcı hastalıklara karşı da koruyucu görevi vardır. Bütün dünyada kalb-damar hastalıkları ölüm sebepleri arasında en başta gelmektedir. ABD, İngiltere, Türkiye ve Almanya gibi ülkelerde ortalama her dakikada bir hasta, kalb krizi, kalb yetmezliği ve yüksek tansiyon sebebiyle hayatını kaybetmektedir. Yapılan çalışmalarda yüksek tansiyon, kalb yetmezliği ve koroner damar tıkanıklığı gibi durumlara maruz hastalarda, Koenzim Q10 seviyesinin azaldığı tespit edilmiştir. Kolesterol seviyesini düşüren “statin” muhtevalı ilaç kullananlarda da Koenzim Q10 düşük bulunmuştur. Birçok ilmî yayında, Koenzim Q10’un baş ağrısını azalttığı, kısırlık, kalb yetmezliği, şeker hastalığı gibi durumlara karşı faydalı bir destek sağladığı belirtilmiştir. Düzenli olarak Koenzim Q10, B6 vitamini ve alfa-tokoferol kullananların hem daha genç bir cilt ve damar yapısına sahip oldukları hem de egzersiz performansının arttığı gösterilmiştir.

Vücutta bulunan hiçbir molekül, vitamin, mineral veya aminoasit gereksiz, sebepsiz ve başıboş yaratılmamıştır. Hayatî önemde olan organik moleküllerin yapıları bugünkü ilmî seviyeyle bile zor anlaşılırken, kör ve tesadüfî evrim kaosu ile kendi kendilerine sentezlenmeleri hiç mümkün olabilir mi?

Kaynaklar

Bhagavan, H.N., Chopra, R.K. (2006). Coenzyme Q10: absorbtion, tissui uptake, metabolism and pharmacokinetics. Free Radical Research, 40: 445-453. Taylor & Francis.

Juan, D. Hernández-Camacho ve ark. (2018). Coenzyme Q10 Supplementation in Aging and Disease. Front. Physiol. 9: 44.

Littarru, G.P., Tiano, L. (2010). Clinical aspects of Coenzyme Q10: an update. Nutrition. 26(3): 250-254.

Overvad, K. Ve ark. (1999). Coenzyme Q10 in health and disease. Eur. J. Clin. Nutr. 53(10):764-70.

Bu yazıyı paylaş