Yurt dışına tahsil görmek veya “yeni hayatlar” kurmak için gidenler hep benzer sorulara tâbi tutulurlar. Hele de kadınsanız inanç, eşitlik ve özgürlük gibi birçok konuda irdelenirsiniz. Belki de asıl sormak istedikleri, “Müslüman kadın nasıldır?” ya da “Kadınlar özgür müdür?” sorularıdır. Akıllara hemen özgürlük ne ile veya nasıl ölçülür sorusu gelebilir.
Kadın ve erkeğin toplumdaki sorumlulukları ve rolleri üzerine dinî, sosyal, kültürel ve hukukî açılardan münazaralar yapılır, yazılar kaleme alınır. Batıda 18. yüzyılda Fransız İhtilali ile ortaya çıkan bu fikirler, kısa bir süre sonra Osmanlı topraklarına kadar ulaşır. Aydınlanma felsefesine dair düşüncelerin, Osmanlı kadınlarına olan tesiri kadar, Osmanlı kadınlarının batılı kadınlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığı da merak konusu olmuştur. İşte tam da bu çalkantılı dönemde, sahneye eski ve yeni arasında köprü vazifesi yapan bir kadın yazar çıkar.
Fatma Aliye Topuz (1862–1936), Türk edebiyatının ilk kadın romancısı olarak tarihe geçmiştir. Aslında Zafer Hanım’ın 1877’de yayınladığı, Aşk-ı Vatan adlı romanı, onun ilk eserinden önce yayımlanmış olsa da Fatma Aliye Hanım, romanlarını arka arkaya neşrettiği için ilk Türk kadın romancı unvanına nail olur.